Paylaş
15 Temmuz’un ardından Meclis’te bir komisyon kuruldu. Bu komisyon da 15 Temmuz’un bilinmeyen yönlerini ortaya çıkarabilir, darbenin arkasındaki dış bağlantıları deşifre edebilirdi. Ama olmadı. Komisyonun hazırladığı rapor yayınlanmadı. Rapor neden yayınlanmadı tartışmasına girecek değilim. CHP milletvekillerinin rapora yazdığı muhalefet şerhinin üzerinde durmak istiyorum. CHP’li üyeler 15 Temmuz’un gri noktalarına işaret ediyorlar. Ben de katılıyorum. Aydınlatılması gereken noktalar var. Zaten 15 Temmuz’dan önce her şey aydınlatılabilseydi, darbe girişimi başlamadan önlenebilirdi. Affedilmeyecek işler var. CHP’li üyelerin muhalefet şerhinde itiraz ettiğim nokta ise gerçeği ortaya çıkarmak yerine, darbenin faturasını Erdoğan’a kesmek gibi bir saplantının içine düşmeleri. Darbeye karşı direnen bir lideri darbeci göstermek gibi bir gayretin içine girmişler. Bu saplantı darbenin lideri olan FETÖ’nün rolünü gölgeleyecek bir noktaya ulaşmış. Sanki darbeyi FETÖ değil, Erdoğan yaptırmış.
38 maddeden oluşan muhalefet şerhinin daha ikinci maddesinde “15 Temmuz kontrollü bir darbedir” deniliyor. 25’inci maddesinde “OHAL’le birlikte Erdoğan’ın karşı darbe süreci başlamıştır” iddiası dile getiriliyor. 28. madde ise “Gerek 15 Temmuz darbe girişimi, gerek Erdoğan darbesi” diye devam ediyor. CHP milletvekilleri, 36. maddede ise kendilerini aşmışlar. “15 Temmuz darbe girişimi karşı darbe yapmak amacıyla sonuçları kullanılan bir darbe girişimidir” diyorlar.
26’ncı maddede ise 15 Temmuz Komisyonu hakkında “Darbeyi araştıran değil, Erdoğan’ın karşı darbesini aklayan bir kara propaganda aracına dönmüştür” ithamında bulunuluyor. Madem komisyon böyleydi, o zaman bu komisyonun raporunun yayınlanmasını neden istiyorsunuz? Maksat, 15 Temmuz Erdoğan darbesi diye uluslararası mahkemelere gideceklere TBMM’nin resmi raporuyla gerekçe sunmak olmalı. Peki, bu kimin işine yarar? Darbeci FETÖ’nün boynuna madalya takmış olmaz mıyız?
TÜRKİYE SİYASİ SÜRECİN AKTÖRÜ
BERLİN konferansında Türk heyetinde yer alan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Libya özel temsilcisi olan eski Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler’den sürece ilişkin bir değerlendirme aldım.
Berlin konferansı çözüm beklentilerini karşıladı mı?
Emrullah İşler: Berlin Konferansı, Libya krizinin siyasi yollardan çözümü için bir kırılma noktasıdır. Türkiye’nin attığı adımlar, Libya’yı bir oldubittiyle isyancı bir lidere teslim etmek isteyenleri sarsmıştır. Onlar hâlâ kendini toparlayamamıştır. Askeri çözümden yana olanlar da siyasi çözüme mecbur kalmıştır. Bu nedenle Berlin süreci, Türkiye’nin yarattığı yeni gerçekliğin kabullenilmesi ve tescil edilmesi olmuştur. Türkiye attığı adımlarla, Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi barışın anahtarı olmuştur. Elbette ki Berlin sürecinde birçok konu teknik komitelere tevdi edilmiştir. Türkiye müteakip süreçte de etkin aktör olarak siyasi çözümün kökleşmesi için çalışacaktır.
Hafter’in ateşkesi imzalamaması Libya’daki süreci nasıl etkiler?
İşler: Ateşkesin niteliği Libyalıların teşkil edeceği 5+5 bir komisyona devredilmiştir. Bu komisyon kısa sürede çalışmalarına başlayacaktır. Bu süreçte Hafter’in ateşkesi imzalamaması sahada ciddi bir değişiklik yaratmaz. Türkiye’nin müttefiki UMH gerekli askeri tedbirleri almıştır. Libya da askeri çözüm seçeneği büyük oranda ortadan kalkmıştır.
BM Güvenlik Konseyi çözümü sağlayabilir mi?
İşler: BMGK ateşkes ihlallerini cezalandırma mercii olarak belirlenmiştir. Türkiye’nin istediği de makul bir ateşkesten sonra siyasi çözümün sağlanmasıdır. BMGK’nın ateşkesi sağlamada başarılı olması temennimizdir. Gerekli her türlü desteği vermeye hazırız. Türkiye’nin desteğiyle müttefiki UMH Trablus’un güvenliği için gerekli tedbirleri alacaktır.
İzleme komitesi hangi ülkelerden oluşacak, Türkiye komitede yer alacak mı?
İşler: Berlin süreci 5+5 formatında gerçekleşti. Bu sürece katılan ülkeler sürecin devamı niteliğinde elbette ki izleme komitesinde olacaklar. Henüz bu komitenin çalışma usul ve esasları belli değil. Önümüzdeki günlerde Berlin zirvesinin devamı niteliğinde bakanlar düzeyinde bir toplantı yapılabilir.
Petrol bölgeleri için bir çözüm geliştirilebilecek mi?
İşler: Petrol bölgeleri için en kısa zamanda çözüm bulunması zorunludur. Türkiye ve müttefikleri konu üzerine istişarelerini sürdürmektedir.
FETÖ’NÜN MİT OPERASYONLARI
ESKİ MİT’çi Enver Altaylı’nın Kaşif Kozinoğlu hakkında FETÖ’ye yazdığı mektup ortaya çıktı. Altaylı, Kozinoğlu’nun MİT müsteşarı olmaya çalıştığını belirtip “Eğer böyle bir şey olursa felaket olur” diyor. Peki bu mektuptan sonra ne oluyor? Cezaevine sağ olarak giren Kozinoğlu’nun dışarıya ölüsü çıkıyor.
Bu mektup çok önemli. Neden? FETÖ’nün AK Parti’ye yönelik ilk operasyonu neydi? 7 Şubat’ta MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı içeri almak istemişlerdi. Hakan Fidan içeri girse bakalım sağ çıkabilecek miydi? Bir soru daha. AK Parti dönemindeki ilk faili meçhul cinayet neydi? Necip Hablemitoğlu suikastı değil mi? Peki Hablemitoğlu neyle mücadele ediyordu? Gülen’le. Hablemitoğlu’nun da MİT müsteşarı olmak istediği söyleniyordu. Her üç olayın kesişme noktasının MİT olması size tuhaf gelmiyor mu?
Paylaş