Paylaş
Başbakan Davutoğlu açısından ise özel bir gündü.
Davutoğlu, MKYK’da yaşananlardan sonra mesajını dünkü grup toplantısında verdi.
Kimine göre manifesto gibi bir konuşmaydı. Kimine göre bir veda konuşması, kimine göre ise kılıçların çekilmesiydi.
Başbakan, bir gün önce konuşmasında nelerin yer alacağı konusunda talimatlarını vermişti. Hazırlanan metni gece gözden geçirdi. Düzeltmeler ve eklemeler yaptı. Sonra sabah metni tekrar gözden geçirip, düzeltmeleri bizzat kendisi yaptı. Son şeklini gördükten sonra grup toplantısına gelip, ünlü konuşmasını yaptı. Aslında grup konuşmaları için her hafta bu prosedür yaşanıyor. Bu haftaya özel olanı ise, Başbakan konuşmasının neredeyse tamamını bir konuya ayırdı. Ve AK Parti genel başkanı seçildiği günden bu yana en kısa konuşmasını yaptı. Kürsüde yarım saat kaldı.
Başbakan’ın mesajlarına geçeceğim. Ama önce AK parti grubuna ilişkin gözlemleri paylaşmak istiyorum.
Başbakan’ın Meclis’e geliş saati yaklaştıkça karşılama heyetinde kimlerin yer alacağı konusu önem kazandı. Davutoğlu biraz gecikmeli olarak geldi. Yine kalabalık bir heyet tarafından karşılandı.
Başbakan’ı karşılayanlar arasında Başbakan yardımcıları Mehmet Şimşek ve Lütfü Elvan ile İçişleri Bakanı Efkan Ala’yı, Ekonomi Bakanı Mustafa Elitaş’ı, Gençlik ve Spor Bakanı Çağatay Kılıç’ı gördüm. Başbakan bizim bulunduğumuz bölümden geçerken, “Tam kadro burada mısınız?” diye seslendi.
AK Parti grubunda hava neydi?
Basın locasında kameramanlar Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ile Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın görüntülerini çekmeye çalışıyorlardı. Ama bulamadılar.
Milletvekilleri ise MKYK’da yaşananların etkisi altındaydı. Bu işin nereye gideceğini kestirmeye çalışıyorlardı.
Başbakan kürsüye çıkarken alkışlandı. Konuşması sırasında alkışlar eksik olmadı. Konuşmasını bitirince grup ayakta alkışladı. Bu tabloyu görmek Davutoğlu’na iyi gelmiş olmalı.
Başbakan’ın mesajlarına gelince...
Bu bir kılıç çekme konuşması değildi.
Bu bir teslimiyet konuşması değildi.
Davutoğlu bir duruş gösterdi.
Başbakan konuşmasına milletvekillerine, “Sizlerle birlikte aynı davaya hizmet etmekten gurur duyuyorum” sözleriyle başladı. Ardından AK Parti misyonunu ortaya koyan şu sözler geldi: “Milyonların gözyaşı ve dualarıyla varılan bu hareket; tüzüklerle, kurultaylarla varlık kazanmasından daha fazlasıdır.”
Geçen haftaki konuşmasında, “Kimse AK Parti’yi medya üzerinden dizayn etmeye çalışmasın” diye konuşmuştu. Bu kez sözlerini bir adım ileri taşıdı. “Sanal şarlatanlar” dedi.
Dün Miraç Kandili’ydi. Başbakan konuşmasının finalinde milli görüş geleneğinden gelen partililerin gönül tellerine dokundu.
“Biz sadece bir tek dosya tutana inanırız. Şu sağ ve sol omzumuzda dosya tutanlar var ya onlar hakkı yazsınlar. Gerisi ne yazarsa yazsın” dedi.
MKYK’da yaşananlardan ve Başbakan’ın konuşmasından sonra bu iş nereye gidiyor? Toparlanma imkânı yok mu?
Dün AK Parti grubundan sonra MYK toplantısı yapıldı. MYK’da Başbakan’a, “Sözleriniz bir veda konuşması gibi algılandı. Öyle bir şey var mı?” diye soruluyor. Başbakan aynen şu karşılığı veriyor: “Ben henüz kararımı vermedim. Karar aşamasındayım. Değerlendiriyorum. Bu gece Miraç Kandili, tefekkür edeceğiz. Tezekkür edeceğiz. Muhasebemizi yapacağız. Sayın Cumhurbaşkanı’nın hukuku, benim hukukumdur. Onun ailesi benim ailemdir. Görevimizi şimdiye kadar yaptık, yine de yaparız. Ama Türkiye’ye ve AK Parti’ye zarar verecek bir hareketin içinde olamayız”
Toplantıdan sonra konuştuğum bir MYK üyesi, Başbakan’ın sözlerini, “Sayın Başbakan ucu açık bir şekilde konuştu” diye tanımladı.
Bu söz bugün yapılacak Cumhurbaşkanı-Başbakan görüşmesine ilişkin beklentileri artırdı. Bu aşamada bir istifadan söz edilmiyor ama bugünkü görüşme kritik.
Cumhurbaşkanı-Başbakan ilişkisinde dört kırılma noktasından söz ediliyor:
1 - 7 Haziran seçimleri öncesinde milletvekili listeleri konusunda yaşanan kırgınlık.
2 - 12 Eylül kongresi öncesinde MKYK listesine öfkeli bir şekilde müdahale.
3 - Bakanlar Kurulu listesinde yaşanan gerilim.
4 - MKYK’da yetki devri.
Peki bu ilişki tamir edilemez bir noktada mı?
O noktada olmadığı söyleniyor. Çözüm zor ama imkânsız değil.
Sorunu çözecek iki kişi var. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu.
Burada, “uyum ve istikrar” sözcüklerinin altı çiziliyor. Ya Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında soruna yol açan pürüzler giderilerek güvene dayalı bir ilişki modeli tesis edilecek ya da gereği yapılacak.
Demirel, “Siyasette 24 saat çok uzun bir süredir” derdi. AK Parti cephesindeki gelişmeleri dikkatle takip etmekte yarar var.
Paylaş