Paylaş
ABD’nin gizli planları konusunda birkaç tarihi anekdot aktarmak istiyorum.
ABD YALANLARI
ABD, 11 Eylül’den sonra Kitle İmha Silahları bulunduğu gerekçesiyle Irak’ı işgal etti. ABD Dışişleri Bakanı Colin Powel, yıllar sonra Irak’ta kitle imha silahı bulunmadığını itiraf etmişti. Ama bir yalan üzerinden Irak’ı işgal ettiler. Saddam’ın Kuveyt’i işgali de yine bir ABD yalanı üzerine başlamıştı. ABD’nin Bağdat Büyükelçisi April Glaspie, Kuveyt’e saldırmadan önce görüştüğü Saddam’ı, “Araplar arası işlerde taraf olmayız” sözleriyle cesaretlendirmişti.
ABD’NİN GİZLİ PLANI
ABD’nin, Irak’ı işgali öncesine tekrar dönerek Barzani ile Saddam arasında geçen bir diyaloğu aktarmak istiyorum. Saddam Hüseyin tarihi düşmanlıkları olduğu Barzani ve Talabani’yi Bağdat’a davet ederek görüşmüştü. Görüşme sırasında Barzani, “Sizinle ilişkilerimiz hiç iyi olmadı. Zaman zaman savaştık. Ama netice itibariyle biz de Iraklıyız. Irak’ın işgal edilmesini istemeyiz. Amerikalılar bizimle planlarını paylaştılar. Irak’ı işgal edecekler. İşgalde kararlılar. İşgali önlemek için kitle imha silahlarının üretildiği tesisleri denetime açıp bunu engelleyebilirsiniz” diyor.
Saddam Hüseyin, “Benim gururum ne olacak?” diye karşılık veriyor. Gururun ne olduğunu gördük. ABD önce kullandı sonra idam etti. Ama bedeli Irak halkı ve biz ödüyoruz.
PUTİN O GÜN NE DEMİŞTİ
G-20 Zirvesi nedeniyle Antalya’ya gelen Rusya Devlet Başkanı Putin’le, Erdoğan’ın 15 Kasım 2015 tarihinde gerçekleştirdiği görüşmede ilginç bir an yaşanıyor. ABD ile birlikte yapılması planlanan Cerablus Operasyonu öncesinde harita üzerinde Putin’e bilgi veriliyor. Putin, “Amerikalılar orayı Kürtlere vermeyi planlıyor” diyor.
ABD’nin, Suriye’de PKK- YPG ile ayrı bir planı olduğu görüldü. Bu anekdotları ABD’nin Afganistan’ı Taliban’a neden teslim ettiğini, DEAŞ’ın Horasan kolunun nereden çıktığını anlamak isteyenler için paylaştım.
IŞİD KİMİN APARATI
Afganistan’da kaosun iç savaşa evrilmesi için sahaya IŞİD’ın Horasan kolu sürüldü. Peki bu IŞİD kimin eseriydi? İsterseniz onun yanıtını da bir önceki ABD Başkanı Trump versin. Trump ne demişti? “Obama IŞİD’i kurdu. Yardımcılığını da ezik Hillary Clinton yaptı.”
Bu kanlı Puzzle’de eksik bir parça kaldı mı? Sır ABD’nin gizli anlaşmaları ve terör örgütleriyle ilgili planlarında yer alıyor.
DİYANET, MİDYE YENMEZ Mİ DEDİ
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın “Midye yenilmez, deniz mahsulleri haram” şeklinde fetvalar verdiği haberine bir süre ilgisiz kaldım. Çünkü İslam’da böyle bir şey olmadığına göre Diyanet nasıl böyle bir fetva verir diye düşündüm.
Ama bende de bir önyargı oluşmadı değil. Öyle ki Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Prof. Dr. Abdurrahman Haçkalı’nın açıklamalarını dahi, “Diyanet, Diyanet’i tekzip ediyor” diye okudum.
AYET VE HADİSLER NE DİYOR?
Peki Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı ne diyor? “Kur’an-ı Kerim’de deniz avlarının helal kılındığı ifade edilmiştir” diyor. Sadece bunu mu diyor? Yok. Ayetlerden ve hadislerden de örnekler veriyor. Bakara Suresi’nde sadece murdar et ile domuz etinin haram kılındığının yer aldığını, En’am Suresi’nde yemek için deniz yiyeceklerinin helal kılındığını anlatıyor.
E hocam bu ne lahana bu ne perhiz. Hem Kur’an-ı Kerim’de deniz ürünleri helal kılınıyor, siz hangi yetkiye dayanarak haram kılıyorsunuz demeye hazırlanıyordum. Hoca bir de, peygamberimizin, ”Deniz suyu temiz. Ölüsü helaldir” dediğini aktarmaz mı?
Diyanet’e karşı tam hücuma geçmeye hazırlanıyordum ki, tartışmalara dönüp bir baktım.
FETVADA NE DENİLİYOR?
Midye yenilmez diye bir fetva yok. Peki ne var? Fetva hattına gelen sorular üzerine dört mezhepte deniz ürünlerinin yenilmesi konusu nasıl yer alıyor diye bilgi veriliyor. Şafi, Maliki ve Hanbeli mezhepleri deniz ürünlerinin yenilmesi konusunda oldukça geniş bir yaklaşıma sahip. Hanefi mezhebinde ise bazı kısıtlamalar var. Diyanet’in fetvasında bunlar hatırlatılmış. Ama timsah, yılan, kaplumbağa gibi hayvanlar dışında midye, kalamar, istakoz, karidesi istediğiniz gibi yiyebilirsiniz deniliyor.
İmam Şafi’nin, ”Denizden babam çıksa yerim” dediği söylenir. Siz o kadar yapmayın ama midyeleri rahat rahat midenize indirebilirsiniz.
ABDULLAH GÜL LOBİSİ
Medyada bir Abdullah Gül lobisi var bir de yeminli Abdullah Gül düşmanları. Ben ikisinin de Gül’e zarar verdiğini düşünüyorum. Abdullah Gül, cumhurbaşkanı olduğu dönemde Erdoğan’ı tasfiye etme planlarının arkasında değil, Erdoğan’ın yanında yer alsaydı bugün farklı bir yerde olurdu. 7 Şubat MİT krizinde, Gezi olayları sırasında 17-25 Aralık sürecinde Erdoğan’ın arkasında durmadı. Oysa Erdoğan 367 kararına ve 27 Nisan e-muhtırasına rağmen Gül’ün arkasında durmuştu.
Abdullah Gül, 24 Haziran 2018 seçimlerinde ise muhalefetin ortak adayı olarak Erdoğan’ın karşısına çıkmak için çaba göstermesiyle yanlışlar dizisini sürdürdü.
NEDEN GÜL DESİN?
Birbirine zıt iki kanaldan “Erdoğan ile Gül görüştü”, yok “Erdoğan yerine Abdullah Gül’ü önerebilir” şeklinde yazılar yazılmaya başlandı. Gerçekle hiç ilgisi yok.
1) 2023 seçimlerinde Erdoğan tartışmasız bir şekilde AK Parti ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı’nın ortak adayı.
2) Erdoğan’ın AK Parti Genel Başkanlığı ile Cumhurbaşkanlığı’nı ayırıp, partinin başında kalması, ayrı bir cumhurbaşkanı adayı çıkarması gibi bir plan ne konuşulmuş, ne de ciddiye alınıp üzerinde tartışılmış. Erdoğan partisinin başında olabilmek için Başkanlık sistemini getirdi. Siyasi hayatının en büyük mücadelesini verdi. Bundan neden vazgeçsin?
3) Üzülecekleri bir haber vereyim, yeni anayasada bu hüküm korunuyor.
4) DEVA Partisi’ni Abdullah Gül’ün kurdurduğu biliniyor. Erdoğan, AK Parti’yi bölme hareketi olan DEVA Partisi’ni kurdurduğu için mi Gül’e yerini bırakacak?
5) Dini bayramlarda karşılıklı tebrikleşmeleri sürüyor mu bilmiyorum ama cenazelerde karşılaşınca sarf edilen nezaket cümleleri dışında Erdoğan ile Gül, en son 21 Kasım 2019 tarihinde görüşmüşler. O da Gül’ün, Şehir Üniversitesi’yle ilgili olarak araması üzerine gerçekleşmiş.
Benim gördüğüm Erdoğan’ın Abdullah Gül diye bir gündemi yok.
Paylaş