Erotizmi seven erkekler seks ister, romantizmi seven kadınlar ise aşk ister, bu çoğu zaman geçerli olan bir genellemedir. Çünkü kadınlar ve erkekler birbirlerine ne kadar çok benzerlerse benzesinler, cinsellikte farklı oldukları açıkça görülür. Ancak bu farklılıkları anlayıp kabul etmekle hem duygusal hem cinsel hem ruhani hem de gerçek bir yakınlığa ve keyifli bir cinsel uyuma ulaşabilirler.
Erkekler için partnerlerini tatmin etmek, “Nasıldı?” sorusuna “Harikaydı, sen beni kendimden geçirdin, bana kadınlığımı hissettirdin” yanıtını almak ne kadar önemliyse, kadınlar açısından da “Seni çok beğeniyorum, sana aşığım, çok güzelsin” cümlesiyle anlam bulan romantizm, arzulanmak, erkeğin aşk nesnesi olmak o denli önemlidir. Kadın ve erkeğin cinsellikteki farklılıklarını yeterince anlayamayan kadınlar, çok yanlış bir şekilde erkekleri “Aklın fikrin sekste, başka bir şey düşündüğün yok” şeklinde yalnızca seksin peşinde koştukları ve yüzeysel oldukları şeklinde suçlarken, bazı erkeklerde “Sen beni yeterli ve başarılı bulmuyor musun?” şeklinde sorular sorarak, romantizm sunmadan erotizm beklemenin dayanılmaz ağırlığı altında ezilirler.
Ancak kadın ve erkeğin cinsellikteki farklılıklarını daha iyi kavradıkça kadınlar erotizmin ve şehvetin çoğu erkek için daha romantik olmanın ve sevgi duygularının farkına varılmalarının bir anahtarı olduğunu keşfederler. Çünkü çoğu erkek için erotizm ve şehvet bir kadına karşı aşk ve sevgi duygularını fark edebilmelerini ve kadınlara karşı daha sevgi dolu olmalarını sağlayan çok önemli bir motivasyon kaynağıdır. Nasıl bir kadın özel ve değerli olduğunu, sevdiğini ve sevildiğini, güzel ve seksi olduğunu hissedebilmek için partneriyle iyi bir iletişim içinde olmaya ve romantizm almaya ihtiyaç duyuyorsa, bir erkeğin de başarılı ve güçlü, sevgi dolu ve sevgisini gösterebilmek için düzenli sekse ihtiyacı vardır. Aynı şekilde erkek tarafından arzulanmak, erkeğin sevgi ve şehvet duygularının kendisine yöneltildiğini algılamak da kadının erkeğe sevgi dolu olmasını sağlayan çok önemli bir motivasyon kaynağıdır ve kadının şehvet hissetmesinin ana yoludur.
Seks bir erkeğin sevgi, aşk ve romantizm gereksinimini hissetmesini sağlarken, sevildiğini ve arzulandığını hissetmek ve romantik jestler almak da bir kadının şehvet duymasına yardımcı olur. Yani erkeğin şehveti kadının şehvetini besler, kadının erotizmi erkeğin romantizmini besler, erkeğin romantizmi kadının erotizmini besler. Erkekler çoğunlukla kadınların romantizm gereksinimlerini yanlış yorumlayıp, cinsellikten kaçındıklarını düşünürler, kadının şehvet hissetmeden önce romantik bir biçimde sevildiğini duymak istediğini içgüdüsel olarak anlayamazlar.Şehvet duydukları zaman, partnerleri de aynı yoğunlukta şehvet duymadığında hemen yanlış anlayıp reddedildikleri veya erkekliklerinin onaylanmadığı duygusuna kapılabilirler.
Seks, ülkemizde hala rahatlıkla konuşulamayan, konusu geçtiğinde bile utançtan yüzümüzü kızartan konulardan biridir. Bu kadar az konuşulmasına rağmen herkesin en çok merak ettiği konuların başında gelir. Seks hakkında bugüne kadar öğrenilen yalan yanlış bilgiler cinsel hayatımızı olumsuz yönde etkilemekte ve bu düşüncelerle birçok insan seksi belli kalıpların içerisine sokmaya çalışarak sınırlı bir şekilde yaşamaktadır.
Peki, bugün seks hakkında doğru bildiğiniz yanlışları öğrenmeye ne dersiniz? Siz de deneyimleyerek öğrendiğiniz ya da bu listede kesinlikle olması gerekiyor dediğiniz yanlışları listeye eklemek ister misiniz?
Gün geçtikçe durum biraz daha iyiye gitse de özellikle ülkemizde kadınlar hala cinsel arzu ve isteklerini partneri ile paylaşmaya çekinmekte ve ilk adımı her zaman karşıdan beklemektedir. Kadınların cinsel istek duyması ve bunu açıkça dile getirmesi yanlış bir şey değil, aksine gayet sağlıklı bir durumdur. Partnerinize karşı cinsel istek duyduğunuzda bunu ona muhakkak gösterin. Direk söylemekten çekinseniz bile bunu beden dilinizi kullanarak rahatlıkla gösterebilirsiniz. Yanlış anlaşılma endişelerini bir kenara bırakın ve bu tarz olumsuz düşüncelerle cinsel hayatınızı sekteye uğratmayın.
Kadın ve erkeğin anatomileri birbirinden farklıdır. Bu farklılık nedeniyle kadın ve erkeğin cinsel arzusu ve uyarılması, hatta orgazmı yaşayış biçimleri bile farklılık gösterebilir. Bu durum asla partnerinizle uyumlu bir seks hayatınızın olmadığı anlamına gelmez. Partneriniz kadar kolay tahrik olmayabilir ya da fiziksel anlamda çok çabuk uyarılmayabilirsiniz. Partnerinizle konuşarak cinsel uyumu yakalayabilir, romantizm ve kaliteli bir ön sevişme ile cinselliğin tadını çıkarabilirsiniz.
“Seks yaparken konuşulmaz, anın büyüsünü bozar” gibi kulaktan dolma bilgiler ile seks hayatınızı monotonlaştırmayın. Seks yaparken konuşulur. Seks esnasında konuşmak istiyorsanız kendinizi rahat bırakın, konuşun, hatta biraz açık şaçık konuşmanız emin olun partnerinizin hoşuna gidecektir. Seks yaparken ne kadar rahat olursanız anın zevkine o kadar odaklanırsınız.
Özellikle ilişkilerin başlangıç sürecinde aynı anda orgazm olmak neredeyse imkansızdır. Filmlerde gördüğümüz sevişme sahnelerinde kadın ve erkeğin saniyesi saniyesine aynı anda orgazm olduğu ve zevkten çıldırdığı sahneler, yaşamamız gereken orgazmın kreteriymiş gibi beyinlerimize kazınsa da bu düşünce tamamen yersizdir. Aynı anda orgazm olmak tamamen tesadüfi bir durumdur. Zamanla eşler birbirlerini ve vücutlarını tanıdıkça uyumlu bir cinsel yaşamı yakalayabilir ve aynı anda orgazm olmak mümkün olabilir. Fakat önemli olan aynı anda orgazm olmak değil her iki tarafın da yaşadığı orgazmın yoğunluğu ve kalitesidir.
Kadınlara kıyasla erkekler cinsellik konusunda daha istekli ve arzulu görünse de bu durum tamamen kadınların kendilerini bu konuda çok açık bir şekilde ifade edememelerinden kaynaklanır. Oysaki kadınlar da erkekler kadar cinselliği düşünüyor ve cinsel istek duyuyorlar.
Evet, erkekler seks konusunda çoğu zaman istekli olabilirler ama bu durum her zaman geçerli değildir çünkü cinsellik, sadece fiziksel bir aktiviteden ibaret değildir. Stres, üzüntü, kaygı gibi birtakım psikolojik problemler, cinsel isteği ve performansı etkiler. Bu nedenle erkeklerin her an cinselliğe hem fiziksel hem de ruhsal olarak hazır olması mümkün değildir.
Cinsellik, iki kişi arasında yaşanan çok özel bir şeydir ve eşler cinsellik hakkında konuştukça birbirlerini ve vücutlarını keşfeder, böylece cinsellikten alınan keyif artar.
Cinsellik ile ilgili yaşadığınız kaygı, korku ya da isteklerinizi muhakkak partneriniz ile konuşun. Cinsel sorunlar konuşulmadıkça çiftler birbirinden gün geçtikçe uzaklaşır. Cinsel sorunlarınızın ilişkinizi soğutmasına izin vermeyin ve gerekiyorsa profesyonel yardım alın.
Seks yapılan mekan ve ortamın özellikleri tamamen eşlerin zevkine göre karar verilebilecek bir durumdur. Özellikle bayanlar cinsellik konusunda daha utangaç olduğu için partnerlerinin kendisini çıplak olarak görmesinden rahatsızlık duyarlar ve sevişirken tamamen karanlık olan bir ortamı tercih ederler. Kendinizi yavaş yavaş çok karanlık olmayan ortamlarda sevişmeye alıştırabilirsiniz. İlk etapta perdeler ya da ışıklar açıkken sevişmeniz tabii ki kolay olmayacaktır ancak tamamen karanlık olmayan hafif loş bir odada birbirinizi sevişirken görebileceğiniz bir ortamda seks yapmak hem size hem de partnerinize daha çok zevk verecektir.
Aynı şekilde klişeleşmiş bir diğer yanlış da seksin yatak odasından başka yerde yapılamayacağıdır.
Seks banyoda, mutfakta, oturma odasında, halının üstünde, koltukta, sandalyede de yapılır. Seksi belli kalıplar içerisine koymak ondan alınan zevki kısıtlar. Seks, iki kişi arasında ve özel ortamlarla yaşanır. Baş başa olduğunuz her mekan seks için uygun ortama dönüştürülebilir. Bu tamamen sizin ve parnerinizin hayal gücünüze kalmış.
Fantezi kurmak ve cinsel sapkınlık ayrı şeylerdir ve birbirlerine asla karıştırılmamalıdır. Sağlıklı her birey cinsel fantezi kurar ve bu gayet normaldir. Cinsel fanteziler seksin önemli bir parçasıdır, hem kadın hem de erkeğin cinsel coşkusunu ve heyecanını artırır. Fanteziler, cinsel hayatı zenginleştirir, monotonluktan kurtarır ve cinselliği daha keyifli yaşamaya yardımcı olur.
Bu nedenle partneriniz cinsel fantezilerini sizinle paylaştığında ona sapıkmış gibi davranmaktan vazgeçin. Ayrıca siz de cinsel fantezilerinizi onunla rahatlıkla paylaşmalısınız. Cinsel fantezileri, seks hayatınızı canlandıracak ve cinsellikten alacağınız keyfi artıracak bir eylem olarak değerlendirirseniz, yıllardır içinizde sakladığınız ve kimselere itiraf edemediğiniz fantezilerinizi dile getirmeniz de daha kolay olacaktır.
Erkeklerin cinsellik konusunda kafalarına en çok taktığı konulardan biri olsa da penis boyu ile cinsel performans ve kadının cinsellikten aldığı zevk arasında herhangi bir ilişki yoktur. Ne penis boyu ne de ilişkinin süresi kadının zevk olması için gerekli kriterlerden değildir.
Kadın cinsel organının dış bölümündeki sinir uçlarının daha yoğun olması nedeniyle bu alanların uyarılması kadına daha çok zevk verir. Penisin vajina girişinde bu bölgeleri uyarması kadının orgazm olması için yeterlidir. Dolayısıyla daha uzun bir penisin kadının daha güçlü bir orgazm yaşamasına katkısı yoktur.
Bu nedenle yeterli sürede bir ön sevişme, romantizm ve seksi dokunuşlar kadına büyük bir penisten ve uzun süren bir cinsel ilişkiden çok daha fazla zevk verecektir.
Tahmin edilenin aksine porno seven kadınların sayısı sandığımızdan çok daha fazla. Bunu dile getirenlerin sayısı az olduğu için genelde sadece erkekler sever diye genel bir düşünce yapısı hakimdir. Erkekler gibi kadınlar da cinsel hayatlarını renk katmak için porno izliyorlar. Eğer istediğiniz halde hala kendinizi aşıp porno izlemediyseniz partnerinizle bu konuda konuşabilirsiniz. Birlikte porno izleme fikri emin olun onun da çok hoşuna gidecektir. Ancak porno filmlerdeki penis boylarının, cinsel ilişki sürelerinin ve çıkarılan seslerin abartılı olduğunu aklınızdan çıkarmayın ve asla kendinizi ve partnerinizi gördüklerinizle kıyaslamayın.
Ön sevişmenin süresi kaliteli bir cinsel birliktelik için çok önemledir ve penisin vajinada kalma süresini uzatır. Genelde erkekler ön sevişme aşamasını atlayıp bir an önce ilişkiye girmeyi tercih etseler de kadın için genital bölgenin gevşemesi ve kayganlaşması açısından yeterli sürede ön sevişme gereklidir. Fakat sanılanın aksine çok uzun süren ön sevişmeler orgazmın kalitesini düşürür. Gereğinden fazla uzatılan ön şevişme, hem kadının hem de erkeğin orgazma ulaşma süresini uzatır ve yaşanacak orgazmın şiddetini düşürebilir.
Kadınlarda orgazm, çoğunlukla direkt klitoris uyarısıyla oluşuyor. Klitoris, erkekteki penis başının karşılığıdır ve cinsel ilişki veya mastürbasyon sırasında klitoris erkeğin penisi gibi sertleşmektedir. Ancak kadınlar klitoral orgazmın yanı sıra vajinal orgazm da yaşayabilirler. Vajinal orgazm, cinsel ilişki sırasında penisin vajinaya girmesi ile yaşanan orgazmdır. Bu daha çok, zamanla öğrenilen bir tecrübedir. Vajinal orgazm ve klitoral orgazmı bir arada yaşadığınızda ise mükemmel orgazmlar yaşamanız kaçınılmazdır.
Seks, ülkemizde hala rahatlıkla konuşulamayan, konusu geçtiğinde bile utançtan yüzümüzü kızartan konulardan biridir. Bu kadar az konuşulmasına rağmen herkesin en çok merak ettiği konuların başında gelir. Seks hakkında bugüne kadar öğrenilen yalan yanlış bilgiler cinsel hayatımızı olumsuz yönde etkilemekte ve bu düşüncelerle birçok insan seksi belli kalıpların içerisine sokmaya çalışarak sınırlı bir şekilde yaşamaktadır.
Peki, bugün seks hakkında doğru bildiğiniz yanlışları öğrenmeye ne dersiniz? Siz de deneyimleyerek öğrendiğiniz ya da bu listede kesinlikle olması gerekiyor dediğiniz yanlışları listeye eklemek ister misiniz?
Gün geçtikçe durum biraz daha iyiye gitse de özellikle ülkemizde kadınlar hala cinsel arzu ve isteklerini partneri ile paylaşmaya çekinmekte ve ilk adımı her zaman karşıdan beklemektedir. Kadınların cinsel istek duyması ve bunu açıkça dile getirmesi yanlış bir şey değil, aksine gayet sağlıklı bir durumdur. Partnerinize karşı cinsel istek duyduğunuzda bunu ona muhakkak gösterin. Direk söylemekten çekinseniz bile bunu beden dilinizi kullanarak rahatlıkla gösterebilirsiniz. Yanlış anlaşılma endişelerini bir kenara bırakın ve bu tarz olumsuz düşüncelerle cinsel hayatınızı sekteye uğratmayın.
Kadın ve erkeğin anatomileri birbirinden farklıdır. Bu farklılık nedeniyle kadın ve erkeğin cinsel arzusu ve uyarılması, hatta orgazmı yaşayış biçimleri bile farklılık gösterebilir. Bu durum asla partnerinizle uyumlu bir seks hayatınızın olmadığı anlamına gelmez. Partneriniz kadar kolay tahrik olmayabilir ya da fiziksel anlamda çok çabuk uyarılmayabilirsiniz. Partnerinizle konuşarak cinsel uyumu yakalayabilir, romantizm ve kaliteli bir ön sevişme ile cinselliğin tadını çıkarabilirsiniz.
1- Ön sevişmeyi ihmal etmek
“Ön sevişme yaşayamadığım için orgazm olma sürem de uzuyor. Haliyle partnerim de benden önce orgazm oluyor. Ben de kendini kötü hissetmesin diye orgazm taklidi yapmaya mecbur kalıyorum…”
Erkeklerin ön sevişme yapmadan direk cinsel ilişki yaşamak istemeleri kadınlar için büyük bir problem olmaya devam ediyor ve erkeklerin yatakta yaptıkları hataların en başında geliyor. Ön sevişme yaşayamayan kadınların, boşalma ve orgazm süreleri uzuyor ve kendilerinden önce boşalan partnerlerinin kendilerini kötü hissetmemeleri için orgazm taklidi yapmaya mecbur kalıyorlar ve zamanla direk olaya giren erkeklerden nefret etmeye başlıyorlar. Eğer erkek bir kadının gönlünü fethetmek istiyorsa onu harekete geçirecek ön oyunları ilişkisine dâhil etmeyi öğrenmelidir.
2- Sadece penisiyle kadını boşalacağını veya orgazma ulaştıracağını düşünmek
“Sanki cinsel birleşme sırasında yapılan pozisyonları ve aktiviteleri tek başına gerçekleştiriyormuş gibi kendi gayretiyle orgazm olduğunu düşünüyor. Tek başına orgazma ulaşıyor ya, bu nedenle bana dokunmasına gerek yok! Benim kendi kendime orgazm olabileceğimi düşünüyor…”
Kadınların boşlaması klitorisleriyle olur. Vajina erkeğe zevk veren bir organdır, sanılanın aksine kadın vajinal uyarılarla değil daha çok klitoral uyarılarla boşalır. Penis-vajina birlikteliği kadının erkekle geçici olarak bütünleşmesi, ruh ve beden birlikteliği sağlaması açısından orgazm için önemlidir. Ayrıca sanılanın aksine kadınlar cinsel ilişki öncesi ya da sırasında dışarıdan gelecek olan uyarıcılar eşliğinde zevk alırlar. Bu nedenle, ilişki sırasında da, erkek partnerini bu dokunuşlardan mahrum bırakmamalıdır.
3- Sevişirken farklı şeylerle uğraşmak
“Genellikle yatak odası dışında sevişeceksek, bu oturma odası oluyor. Bir an içimizden gelip heyecanla sevişmeye başlıyoruz. Yani o da gayet istekli aslında ama bir bakıyorum benimle sevişirken TV izliyor ya da sehpada duran gazeteyi okuyor. Kendimi bir araçmış gibi hissediyorum. Nasıl bu kadar kaba ve hissiz olabiliyor? Deli olmamak elde değil…”
Yatak odası dışında cinsel birleşme gerçekleştirildiği zaman erkekler yanlarında duran gazeteye, TV programlarına ya da bir filme ya da dışarıya odaklanabiliyorlar. Bu nedenle romantik bir an yaşayamıyorlar. Bu durum kadınların kendilerini kötü hissetmelerine neden olurken, bu tip erkekleri kaba ve hissiz bulmalarına yol açıyor. Hem sevişmek isteyip hem de ilgisiz olmak seksin anahtarı değildir. Bu nedenle erkek kadını önemsediğini ve istediğini fark ettirmelidir.
4- Yatakta hep patron olmayı istemek
“Cinsel ilişki boyunca ‘Yüz üstü yat!’, ‘Sırtını dön!, ‘Kalk!’, ‘Hayır, öyle değil böyle…’ diye yönlendirmelere maruz kalmaktan bıktım. Onun direktiflerine mi kulak vereceğim yoksa yaptığım işe mi konsantre olacağım. Hem ben her zaman karşılıksız ve emrivaki seks oyunları oynamak zorunda mıyım? Kendini patron ilan etmesini çok seviyor...”
Kadınlar cinsel ilişki sırasında sürekli olarak yönlendirilmeye maruz kalmaktan rahatsız olurlar ve içlerinden gelmedikleri sürece karşılıksız ve emrivaki seks oyunları oynamak istemezler. Erkek herhangi bir fantezi ya da seks oyunu gerçekleştirmeli, çok fazla emir vermekten kaçınmalıdır. Erkeklerin en büyük yönlendirmesi olan oral seks, sürekli olarak tek taraflı yapılıyorsa, diğer bir değişle artık görev olduysa, bu kalıptan bir an önce çıkılmalıdır.
5- Aceleci olmak
“Uzun süreli bir birlikteliğim var ve ne kadar zaman oldu doğru düzgün sevişmedik bile. Eşim sadece boşalıp rahatlamak için cinsel ilişki yaşıyor gibi, çok aceleci… Cinsellikten soğuma noktasına geldim. Cinselliği aceleye getirmesinden bıktım…”
Kadınların çoğu erkeklerin aceleci olmasından şikâyetçidir. Çünkü kadınlar penis-vajina birlikteliği yerine dokunmanın verdiği hazdan daha çok haz duyarlar. Bu nedenle ilişkinin başlarında verilen ilgiyi devam ettirmek ve cinsel ilişkiyi doya doya yaşamak olması gereken en doğru eylemdir.
6- Çok konuşmak ya da susmak
“Biraz sert ilişki yaşıyoruz. Bu hoşuma gidiyor fakat bazen açık seçik konuşma esnasında doğru kelimeleri seçemiyor. Şaşırıp kalıyorum ve çok kırılıyorum…”
Erkekler bazen seks yaparken açık seçik konuşma fantezisini uygulamak isterler. Ancak bunu yaparken doğru kelimeleri seçmeli ve partnerlerini incitmemelidirler. Ayrıca sevişme esnasında üçüncü şahıslardan ya da günlük hayattan konuşmamaları veya çok sessiz kalmamaları da gerekir. Bu nedenle erkek orta yolu bulmalı, ne kendini kapatmalı ne de duyguları çok fazla dışa vuracak davranışlar sergilememelidir.
7- Partnerine kendini ispat etmeye çalışmak
“Cinsel ilişki yaşarken, ‘Böyle nasıl?’, ‘Bu iyi mi?’, ‘20 dakikadır sevişiyoruz ve hâlâ yorulmadım?’, ‘Ne kadar güçlüyüm değil mi?’ gibi bir sürü soru soruyor. Ben cevaplamaktan yoruluyorum ama o sormaktan yorulmuyor. Zaten birlikteyiz ve yatakta nasıl olduğunu biliyorum. Yine de bana kendini kanıtlamaya çalışıyor…”
Erkek yatakta partneriyle geçirdiği anlarda sadece kendisinin performans gösterdiğini düşünmemelidir. Seks iki kişilik bir oyundur. Ayrıca erkeğin kendini ispat etmeye çalışması ve çaresizce geri bildirim almak istemesi zamanla kadını seksten soğutabilir. Çünkü kadının böyle bir erkeğe zamanla saygısı azalır. Bu nedenle erkek performansıyla ilgili güzel sözler duymak için girişimde bulunmamalı, bunu partnerinin tercihine bırakmalıdır.
8- Kadınların hep sertlikten hoşlandıklarını düşünmek
“Farklılık olsun diye biraz daha sert olmasını söyledim ama nerden söylediysem, zevk aldığımı gördüğünden bu yana seks hayatımız sert ve şiddetli geçiyor. Ben vur dedim o öldürdü…”
Seks, aynı müzik gibi ritimlerden oluşur ve ruh haline göre ritminde değişiklik yapılması gerekir. Bu nedenle erkek yeri geldiğinde ve partneri de istiyorsa sert olmalı, ancak kadınların sertlikten ziyade romantizmden hoşlandığını aklından çıkartmamalıdır.
9- Prezervatif kullanmayı reddetmek
“Henüz yeni tanışmışım. Nerede, ne zaman ve kimlerle cinsel ilişki yaşıyor bilmiyorum. Dolayısıyla prezervatifsiz ilişki yaşamak istemiyorum. Fakat bazen korunmasız ilişki yaşamaya maruz kalıyorum…”
Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan ve istenmeyen gebeliklerden korunmanın tek yolu prezervatiftir. Ayrıca kadın hamile kalmaktan korktuğunda kendini sekse veremez ve yaşan birliktelikten erkek de haz alamaz. Bu nedenle prezervatifin kullanılıp kullanılmaması konusunda erkek kadının tercihine saygı duymalıdır.
10- Sevişmenin hemen arkasından uyumak
“Seviştik ve bitti. Hemen arkasını dönüp uyuyor. Ne bir sarılayım ne öpeyim, yok! Kendimi kullanılmış gibi hissediyorum…”
Hemen hemen her kadın cinsel ilişkiden sonra erkeğin kendine sarılmasını, bir süre yan yana uzanmayı, romantik anlar geçirilmesini ve hoş sohbet etmeyi ister. Bu nedenle erkek seks sonrası hemen yataktan kalkmamalı, uyumamalı veya sırtını dönerek başka bir işle ilgilenmemelidir. Cinsel ilişki sonrası sırtını dönüp uyumak, kadınlarca içgüdüsel olarak farklı değerlendirilir ve çok kırıcı eylem olarak algılanır.
1- Ön sevişmeyi ihmal etmek
“Ön sevişme yaşayamadığım için orgazm olma sürem de uzuyor. Haliyle partnerim de benden önce orgazm oluyor. Ben de kendini kötü hissetmesin diye orgazm taklidi yapmaya mecbur kalıyorum…”
Erkeklerin ön sevişme yapmadan direk cinsel ilişki yaşamak istemeleri kadınlar için büyük bir problem olmaya devam ediyor ve erkeklerin yatakta yaptıkları hataların en başında geliyor. Ön sevişme yaşayamayan kadınların, boşalma ve orgazm süreleri uzuyor ve kendilerinden önce boşalan partnerlerinin kendilerini kötü hissetmemeleri için orgazm taklidi yapmaya mecbur kalıyorlar ve zamanla direk olaya giren erkeklerden nefret etmeye başlıyorlar. Eğer erkek bir kadının gönlünü fethetmek istiyorsa onu harekete geçirecek ön oyunları ilişkisine dâhil etmeyi öğrenmelidir.
2- Sadece penisiyle kadını boşalacağını veya orgazma ulaştıracağını düşünmek
“Sanki cinsel birleşme sırasında yapılan pozisyonları ve aktiviteleri tek başına gerçekleştiriyormuş gibi kendi gayretiyle orgazm olduğunu düşünüyor. Tek başına orgazma ulaşıyor ya, bu nedenle bana dokunmasına gerek yok! Benim kendi kendime orgazm olabileceğimi düşünüyor…”
“Menopoz” kadınların hayatındaki dönüm noktalarından biridir ve çoğu kadın tarafından “sonun başlangıcı” ya da “kaybedilen gençlik” olarak algılanır. Ancak gerçekte böyle bir felaket senaryosu yoktur. Çünkü menopoz kadının hayatındaki bir gelişim aşaması ve olgunluk dönemine açılan çok özel ve kadını özgürleştiren bir geçittir.
Bu dönemin “kadınlığı kaybetmek” olarak algılanmasının nedeni doğurganlık özelliğinin sona ermesidir. Peki, doğurganlığın olmaması cinselliğin de olmayacağı anlamına mı gelir? Kesinlikle hayır, çünkü cinsellik ömür boyu sürer ve menopoz döneminde kadın cinsel haz alma, boşalma ve orgazm olma yeteneğini kaybetmez. Üstelik menopoz döneminin getirdiği bazı avantajlar kadına ve partnerine daha özgür, daha olgun ve daha hazza odaklı bir cinsel yaşam olanağı sunar.
Menopoz döneminde kadının vücudunda bazı fiziksel değişiklikler olur. En büyük değişiklik ise yumurtalıklarda yumurta üretiminin durmasıyla âdetin kesilmesi ve doğurganlık özelliğinin sona ermesidir. Menopoz döneminde değişen hormon seviyeleri belli bir miktarda cinsel istek kaybına neden olsa da aslında cinsel isteğin azalmasına etki eden en önemli faktör kadınların menopoza ilişkin olumsuz algılarının yol açtığı psikolojik nedenlerdir.
Bu dönemde olduğu düşünülen cinsel istek azalması, vücutta gerçekleşen biyolojik değişikliklerden çok, kadınların menopozu bir hastalık olarak görmeleri ve her şeyin bittiği şeklindeki yanlış inanışları yüzünden “eksik kadınlık, değersizlik, hastalıklı olma” gibi duyguların hâkim olduğu depresyon ya da anksiyete belirtileri nedeniyle ortaya çıkar. Bu ruh hali içindeki kadının kendini kadın gibi değil, "ununu elemiş eleğini asmış" hasta ve eksik bir kadın gibi hissederek cinsel çekiciliğinin kalmadığını düşünmesi, partneri tarafından beğenilmeme kaygısı, cinselliği haz alacağı bir deneyim yerine, görev olarak görmesi hem kendisini hem de partnerini cinsellikten uzaklaştırabilir.
Kadın-erkek herkes doğası gereği cinsel arzularını tatmin etmek ve cinselliği yaşamak ister. Cinsellik yalnızca cinsel ilişki demek değildir; öpüşmek, sevişmek, mastürbasyon ile kendi kendine zevk vermek ve oral seks gibi cinsel olarak kişiyi uyaran tüm eylemleri içerir. Haz alıp haz vermeye odaklı gerçek cinsellik, partnerlerin cinsel birleşmeye ruhen ve bedenen hazırlanma süreci olan önsevişme ile başlar.
“Kadınların daha çok ihtiyaç duyduğu” ve erkeklerin çoğu zaman çok yanlış bir şekilde “görev” gibi algıladığı önsevişme, sağlıklı ve mutlu bir cinsellik için kesinlikle yaşanması gereken bir deneyim, hatta gerekliliktir. Menopozun kadının psikolojisi üzerindeki olumsuz etkileri bu gerekliliği aynı zamanda bir ihtiyaç haline getirir. Kadınlığının yok olduğunu düşünerek cinsel öz güvenini, buna bağlı olarak da cinsel isteğini kaybetmiş olan kadın, partnerinin göstereceği özel ilgiye ve duygularını okşamasına ihtiyaç duyar. Ancak bu şekilde “kadın olarak eksik olma” duygusundan kurtulup cinsel öz güvenini kazanır ve cinselliği haz alarak yaşayabilir.
Eşiniz size karşı özensiz ve sıradan tavırlar mı sergiliyor? Hiç çekinmeden size ağzına geleni söylüyor ve sürekli suçluyor mu? Belki de gururunuzu incittiğini bile bile sizinle dalga geçiyor. Ya da en çok ihtiyacınızın olduğu anlarda yanınızda değil. Artık gelecek planlarında adınız bile geçmiyor mu? O zaman evliliğinizde alarm zilleri çalıyor demektir. Çünkü bu belirtiler ışığında eşinizin size olan ilgisi azalmış gibi görünüyor. Hatta artık sizi sevmiyor bile olabilir.
Son dönemde çeşitli nedenlerle evlilik terapisine gelen çiftlerin çoğunda ‘tükenmiş sevgi’den kaynaklı sorunların artış gösterdiğini gözlemliyorum. Neredeyse bitme noktasına gelmiş evliliklerde ekonomik sıkıntılar halen başı çekiyor ama son yıllarda özellikle sosyal medyanın yaygınlaşması ile çiftlerin birbirlerine olan ilgilerinde azalma veya farklı insanlara ilginin kayması gibi etkenlerin de arttığını görüyorum.
Sosyal medya ile artık dünyanın avuç içine kadar indirgendiği bir süreci yaşıyoruz. Bireylerin de sosyal medya ile bir ‘doyumsuzluk’ içine girdiğini düşünüyorum. Oysa evlilik, yarım ve yalnız olan bireyin kayıp olan diğer yarısını bulması ve tamamlamasıdır. Evlilik ‘ben’i koruyarak ‘sen’ ile ‘biz’ olma sanatıdır. Bu sanatın icrasında geçmişte bireyler, hayatlarını birleştirdikleri insanla daha fazla vakit geçiyor, kayıp olan yarısını bulduğuna inanıyor, tam olmanın, bir olmanın değerini biliyor, özen ve dikkat gösteriyor, sorunlar ne olursa olsun gönlünce mücadele ediyor, partnerinin kusurları ne olursa olsun sevgi ile bunları görmezden gelebiliyordu. Kısacası çiftler evliliği yaşatmak için çaba harcıyordu.
Yakın çevresi, eş, dost, akraba ve iş hayatından ibaret olan bireyin yeni insanlarla tanışması ya da ulaşması zor bir süreçti. Bu da çevresindeki insanlarla ve hayatını birleştirdiği eşi ile olan ilişkisine sımsıkı sarılmasını ve hayat motivasyonunu bu insanlar üzerinden sürdürmesini kolaylaştırıyordu. Bugün bırakın yan komşunuzu, dünyanın öbür ucunda hayatınızda hiç görmediğiniz biri ile sosyal medya üzerinden tanışabiliyorsunuz. Farklı hayatları, yaşamları, alışkanlıkları görüyor, sanal da olsa iletişim kurabiliyorsunuz. Bu da bir süre sonra bir doyumsuzluğu getirebiliyor. Sosyal doyumsuzluğun kurbanı da ne yazık ki ilişkiler oluyor.
Sebebi her ne olursa olsun, partnerin evliliğe ve ilişkiye yönelik motivasyonunu kaybetmesinin belirtileri hemen hemen aynıdır. Şimdi sizlere azalan ve yok olmaya yüz tutan sevginin 10 belirtisini açıklayacağım:
1- Eşiniz size olan sevgisini göstermekten vazgeçmiş, size sıradan bir insanmışsınız gibi davranıyorsa, hoşlandığınız ve önem verdiğiniz olguları umursamıyor ve artık hiçbir sevgi sözcüğünü ağzına almıyorsa,
2- Eşiniz artık işinden, arkadaşlarından, sosyal olaylardan, hobilerinden başka hiçbir şeyi düşünmez hale geldiyse ve size adeta ‘Artık benim ilgi alanım sen değilsin’ der gibi, sanki siz hiç hayatının bir parçası değilmişsiniz, yokmuşsunuz gibi davranıyorsa,
3- Ev içinde bir araya geldiğinizde mecbur kalmadıkça sizinle hiç konuşmuyorsa ve neredeyse iletişiminiz durma noktasına gelmişse; hayatındaki önemli bir gelişmeyi sizinle paylaşmıyor ya da detayız, üstünkörü anlatıp geçiştiriyorsa,
Kişinin özel alanı ve gizlilik gibi anlamlarda kullanılan mahremiyet, ‘gizli olma durumu’ demektir. Özel muhabbetlerin, yakınlaşmaların ve cinsel konuşmaların yapılması gereken “MAHREMİYET ANLARI” sağlıklı ve mutlu bir evlik ve aile hayatı için vazgeçilmezdir. Özellikle toplumumuzun mahremiyet anları uygulamasına çok ihtiyacı var. Çünkü yaşları kaç olursa olsun, çocuklar genellikle erken yatmazlar ve anne-babanın yatana kadar tepesinde olurlar. Bu da aile ve evlilik sorunlarının ortaya çıkmasına neden olabiliyor.
Karı-koca mahremiyet anları uygulaması hem anne-babalar için hem de çocuklar için çok faydalıdır. Çocuklar hem gereksiz televizyon programlarını ve dizilerini izlemezler hem de erkenden yatıp uykularını alırlar. Anne-babalar da hem kafalarını dinlerler hem cinsellik yaşayarak birbirlerine sevgileri gösterirler ve birbirlerini rahatlatarak sağlıklı iletişim kurarlar.
Özellikle çalışan ebeveynlerde sıkça rastlanılan sorunlardan biri olan iletişimsizlik ve kaliteli zaman geçirememe, beklenmedik aile sorunlarının ve parçalanmaların habercisi olabiliyor. Ev içinde ve dışında yeteri kadar birbirlerine vakit ayıramayan, "özel ve kaliteli zaman yaratamayan" yani mahremiyet anları uygulamasını hayatlarına sokmayan çiftler, zamanla sevgilerini ve cinsel tutkularını yitirebiliyorlar. Bunun en önemli nedenlerinden biri, gün içinde çalışan ebeveynlerin çocuklarına daha fazla vakit ayırabilmek adına, eşleriyle olan iletişimlerini azaltmaları ve ortak buluşma noktalarını çocuklar üzerine kurmalarıdır.
Ana teması sevgi ve fedakârlık üzerine kurulu olan anne-baba ilgisi, zamanla çiftin birbirilerinden soğumalarına yol açabiliyor. Çünkü ebeveynlerin, özellikle de çalışan annelerin yaşadıkları en büyük duygusal kaygılardan biri, çocuklarına iyi ve yeterli bir anne olamamaktır. Bu nedenle tüm gün çocuklarından uzak kalan çiftler akşam eve geldiklerinde tüm ilgilerini ve vakitlerini çocuklarına verebiliyorlar ve birbirlerini ihmal edebiliyorlar. Ancak şunun altını özenle çizmek gerekiyor: ‘Çocuklar ayaktayken çift anne-baba, çocuklar uyuduktan sonra karı ve koca olur!’ Sağlıklı ve mutlu bir aile yaşantısı için çiftin bu iki görevi birbirine karıştırmaması, karı-koca olmayı anne-baba olmaya kurban etmemesi gerekiyor. Sağlıklı ve doğal olan, anne-baba olmayı ihmal etmeden ve çocuklara yaşlarına uygun sorumluluklar vererek karı-koca olmaktır.
Çocuklarda büyüme hormonu saat 22.00 ile 02.00 arasında en fazla salgılandığından, gelişmenin daha hızlı olması için çocukların erkenden yatırılması gerekiyor. İşten eve gelindiğinde mutlu bir aile ortamı sağlayabilmek için çiftin çocuklarına ait günlük yapılması gereken işleri ve bu işlerin yapılmasına en uygun saatleri belirlemesi, hem çocukların sağlıklı gelişimlerine katkıda bulunabilmek hem de karı-koca olabilmenin mutluluğuna varabilmek için gereklidir. Bunun için ilk önce çocuklara uyku saati şartı konulmalıdır. Çocuklar kavun-karpuz gibidir, yata yata büyürler ve olgunlaşırlar. Böylece çift günün belirli bir vaktine kadar (Örneğin 21.00’a kadar) anne-baba olarak, ebeveyn olarak çocuklarıyla vakit geçirebilir, belirlenen saatten sonra karı-koca olarak kaliteli zaman geçirebilirler. Ayrıca çocuklarla geçirilen vakti kaliteli kılmak, onlarla ne kadar çok vakit geçirildiğinden çok daha önemlidir. Yani süreden ziyade kaliteli zaman geçirmek daha önemlidir. Böylece mahremiyet anları uygulamasıyla çift birbirine daha çok vakit ayırabilir, baş başa, el ele sohbet edebilir, erotik bir şekilde birbirine dokunabilir, sevgilerini gösterebilir, özel paylaşımlarını güçlendirebilir ve cinsel hayatlarını renklendirebilir. Bu durum sağlıklı ve mutlu bir anne-baba olmanın da ön koşuludur. Huzurlu insan, sağlıklı cinsellik, mutlu bir evlilik ve aile yaşantısının temelidir.
Cinsellik; rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanarak, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni paylaşabilme, ne olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatıdır.
Yani cinsellik; iki kişinin yaşadığı duyguların, duyuların, bedenin, ruhun ve hazın paylaşıldığı bir süreçtir ve yaşam döngümüzde genellikle ikinci sırada yer alır. Birincil ihtiyaçlarımız ise yeme, içme, nefes alma veya barınma gibi fizyolojik ihtiyaçlarımızdır ve günlük yaşantımızda önceliği genelde bu ihtiyaçlarımıza veririz. Bu ihtiyaçları karşılarken yaşadığımız stres, iş hayatındaki koşuşturmalarımız veya gündelik kaygılar seksi düşünmemize ya da doyurucu seks yaşamamıza geçici olarak engel getirebilir. Buradan da anlaşılacağı gibi iyi bir seks için günlerin isimi değil kişilerin kendilerini iyi hissetmeleri, rahat olmaları, ruh durumlarının ve streslerinin az olması daha önemli olmaktadır. Bu açıdan bakacak olursak kişinin kendini en iyi hissettiği günün cumartesi olduğu görülür. Çünkü cumartesi günü işin, stresin en az olduğu, kişilerin kendilerine daha fazla zaman ayırdığı gündür ve cumartesinin arkası da tatildir. Çiftler bu rahatlık içerisinde daha uzun ön sevişmeler yapabilmekte, birbirlerine daha fazla zaman ayırabilmekte ve seks kalitelerini artırabilmektedirler. Dolayısı ile cumartesi günü seksi yaşamak olumlu bir şartlanma olarak çiftin zihninde yer edebilmektedir. Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği olarak yaptığımız anket çalışmalarında da çiftlerin seks için en uygun gün olarak cumartesiyi tercih ettikleri görülmektedir.
Haftada 3 gün seks normal mi?
Cinsel birliktelik sayısının standardı yoktur. Bu sayı çiftin cinselliğe bakış açısına, isteklerine, iletişimlerine ve ortamlarına bağlı olabileceği için değişken bir rakamdır. Ancak Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği olarak yaptığımız anket çalışmalarına göre ülkemizde çiftler haftada ortalama 2 kez seks yapmaktadırlar. Bu elde ettiğimiz sonuç ise dünyadaki diğer ülkelerde yapılan araştırmalarda çıkan sonuçlara uyumludur. Yani Türklerin diğer milletlere göre sekse daha çok düşkün olduğu ve çok sık seks yaşadıkları düşüncesi bir cinsel mittir yani hurafedir. Yapılan araştırmalarda bu cinsel miti çürütmektedir.
Çiftler seks için randevulaşmalı mı?
Kadınlar mastürbasyon yapmanın dayanılmaz ağırlığı altında eziliyor ve cinsel mitler nedeniyle kafaları karışık bir şekilde cinsel hayatlarına devam ediyor. Mastürbasyon, cinsel organların veya vücutta diğer erojen bölgelerin, kişinin kendisi tarafından, genellikle elle veya mastürbasyon aletleri kullanılarak genelde boşalma oluncaya kadar uyarılmasıdır. Diğer bir ifadeyle kişinin düşünsel cinsel fanteziler, görsel erotik materyaller ve elle uyarma gibi fiziksel yöntemler kullanarak kendini tatmin etmesi ve cinsel doyum sağlamasıdır.
Kişinin rahatlamasına ve cinsel haz almasına yardımcı olduğu için mastürbasyon doğaldır ve düzenli cinsel partneri olmayan kişiler için en kolay tatmin yöntemidir. Aşırıya kaçılmadığı ve normal bir cinsel ilişkiye tercih edilmediği sürece zararlı değildir ve kişisel bir seçimdir. Ancak mastürbasyon genellikle erkeklere özgü bir cinsel deneyim olarak görülür. Bu yüzden de kadınların mastürbasyon yapmasıyla ilgili birçok yanlış bilgi yani hurafe doğruymuş gibi kabul edilerek çeşitli cinsel mitler ortaya çıkmıştır. İşte kadın mastürbasyonuyla ilgili en yaygın cinsel mitler:
Kadınlar da mastürbasyon yaparlar, bu çok doğal ve normal bir durumdur. Ancak "ahlaklı kadın mastürbasyon yapmaz" algısı nedeniyle mastürbasyon yaptıklarını sır gibi saklarlar. Mastürbasyon yoluyla kadın rahatlar, gevşer, kendi bedenini tanır, nerelerine dokunulmasından zevk aldığını keşfeder ve bir partneri yoksa cinsel dürtülerini en uygun şekilde tatmin etmiş olur. Ama en önemlisi kadının "kadın olma" aşamalarından biri de mastürbasyon ile kendi kendini keşiftir. Kadının bedenini tanıması, cinselliği keşfetmesi, orgazm olmayı öğrenmesi ve sağlıklı bir cinsel yaşama sahip olması için ihtiyaç duydukça mastürbasyon yapması doğal bir cinsel etkinliktir ama yapıp yapmamak kişinin kendi tercihidir.
Cinsellik tüm insanlar için doğal bir ihtiyaçtır. Cinselliği öznel olarak yaşama deneyimi olan mastürbasyon da hem kadınlar hem erkekler için cinsel yaşamın doğal bir parçasıdır. Hatta kadınlar cinsel ilişkiye girme korkusu, ağrılı cinsel ilişki, orgazm olamama gibi cinsel sorunlarını mastürbasyon sayesinde çözebilirler. Söz konusu cinsellik olduğunda kadınlar arzularını bastırırlar. Bazı kadınlar kendi vücutlarını keşfetmeye bile çekinirler. Bu nedenle de erkekler mastürbasyonu bilinçli bir şekilde yaparlar ama çoğunlukla kadınlar mastürbasyon yapmayı tesadüfen keşfederler.
Cinsel gelişim evrelerinin yaşandığı çocukluk yıllarında bilinçsiz olarak başlayan, ergenlikte bilinçli olarak yapılan mastürbasyon erkekler için doğal bir cinsel gereklilik olarak görülür. Öte yandan mastürbasyon yapan kadınların sekse çok düşkün olduğu düşünülür. Bu nedenle, doğal bir cinsel ihtiyacını karşılamak isteyen kadınların çoğu matürbasyon yaptıklarında suçluluk, günahkarlık ve utanç duyguları hissederler.
Sanılanın aksine hamilelikte cinsel yaşamın sona erdirilmesi gerekmez. Hamile kadınlar eşleriyle cinsel ilişkiye devam edebilecekleri gibi, mastürbasyon yapmalarının da kendileri ve bebekleri açısından bir zararı yoktur. Hatta cinsel ilişkinin daha zor hale geldiği gebeliğin ileri dönemlerinde hamileler boşalmak için sadece mastürbasyonu tercih edebilirler.
Kadınları yalnızca erkek için bir partner olarak görenler, onların kendi arzularını tatmin etmek yerine sırf bir erkeğe ihtiyaç duymadan cinsel tatmin sağlamak için mastürbasyon yaptıklarını düşünür ve bu nedenle mastürbasyon yapan kadınların feminist ya da lezbiyen olduklarına inanırlar. Oysa sağlıklı her kadın mastürbasyon yapabilir.
Mastürbasyon sadece partneri olmayanlara özgü bir cinsel etkinlik değildir. Tıpkı erkekler gibi kadınlar da partnerleri varken de mastürbasyon yapabilirler. Çünkü mastürbasyon partnerle cinsel ilişkinin yerine geçen bir etkinlik değildir. Mastürbasyon partnerin dokunuşlarıyla yapıldığında tek kişilik bir eylem olmaktan çıkar ve eşli bir seks tekniğine dönüşür. KArşılıklı mastürbasyon çiftin seks repertuarlarını genişletmesine ve rahatlamasına, birbirlerini cinsel doyuma ulaştırmasına, cinselliği doyasıya yaşamasına yardımcı olur.