Yaz yağmuru

“HERKES biliyor, zarların hileli olduğunu

Haberin Devamı

Ama yine de şans dileyerek atıyorlar zarlarını
Herkes biliyor, zaten dövüş hileliydi
Herkes teknenin su aldığını biliyor /Herkes biliyor, kaptanın yalan söylediğini...
Herkes bu kalp kırıklığını var /Herkes biliyor, herkes biliyor
Bu işlerin böyle gittiğini /Herkes biliyor.”
* * *
Aşka, umutsuzluğa düşmenin, yalnızlığa saplanmanın, hayatı sevip de dünyayı sevmemenin ya da tam tersinin; hayata küsmenin, işin-gücün, cüzdanın-vicdanın bunaltan baskısının, biteviye evin salonuna sızan yalan-dolan ekranın varsa panzehiri... Herkes için değişiktir.
Beni, Leonard Cohen ve brutal isyanıyla Tom Waits dinlemek -elden geldiğince- arındırır mesela.
Cohen’in Everybody Knows şarkısının yukarıdaki dizelerindeki gibi, sık yaşadık/yaşarız bunu; zarlar cıvalıydı, kavga da hileliydi zaten ve iyi çocuklar azarlandı, yenildi, kaptan da yalan söylüyordu, gemi su alırken...
Hepimiz biliriz de, bilmek yetmez bazen.
(Everybody Knows’u, “i’m your man” belgeselinde Rufus Wainwright’ın ritme uygun salınan/uçuşan yorumuyla dinlemek de müzikal simyadır. Youtube’dan dinlemek mümkün)
* * *
Ya da şehrinden umudunu kesmişsen, yaşadığın yer artık “başka” geliyorsa sana, Tom Waits’den bir kuple Little Drop of Poison mesela:
“Şehrimi küçük bir damla zehir eşliğinde seviyorum /Kimse bilmiyor, herkesin delirmek için sıraya girdiğini
Yapayalnızım, sigaramın filtresinden arkadaşlarımı tüttürüyorum /Ama yağmur yağdıktan sonra kendimi daha iyi hissediyorum...”
Waits, iyi, okkalı bir şarkının reçetesini de veriyor:
“Bence bütün şarkılarda havadan bahsedilmeli.
Sonra şehir ve sokak adları da geçmeli şarkılarda.
Ayrıca bir-iki de denizci bulunmalı.
Bence bunlar şart...”
* * *
Dinliyorum, uzaklardan bir arkadaş “Hava nasıl sizin oralarda...” diye soruyor, onun da bildiği yanıtı yinelemiyor, susuyorum.
Susmak da bir eylem bazen, biliyorum.
Adı değiştirilemeyen Emek Mahallesi’nde, adı değişen caddenin, numarası değişen sokağından yaz yağmuruna bakıyorum sonra.
Sesini dinliyorum yağmurun, sokağı boydan boya gezerek asfaltı yıkayışını seyrediyorum, serinliğini hissediyorum tenimde, yeni biçilmiş çimenden, çiçekten, yapraktan sağdığı buhuru, kokusu esiyor penceremde...
Haklı Waits, kendimi daha iyi hissediyorum.
* * *
Ve diyor ki Cohen:
“Bir çatlak var herşeyde, ki ışık böyle sızıyor zaten içeriye”.
Çatlak çatlak pencereden dışarıyı izliyorum.
Bir bakıyorum, odam dışarısı olmuş...
Ben içerisi.

Yazarın Tüm Yazıları