Yasemince: Gençlik iksiri (4)







Yasemin BORAN
Haberin Devamı

Şu zavallı eşeğin tüyleri dökülmüş, kemikleri meydana çıkmış, arta kalan tüylerinde bir parlaklık kalmamıştır. Buna hiçbir genç dişi eşeğin rağbet göstermeyeceğini çok iyi bilirim. Bugün vernikli boya ile boyadım. Bir buçuk senelik sıpa gibi parlaklaştı. Yarın aktardan şeytan boklu macun alarak yemine karıştıracağım. Tabii at gibi kişnemeye, harekete başlayacak. Boyamadan önce şaplı ve latronlu su ile yıkadım. Bir defa daha şaplı su ile yıkar ve biraz da içirirsem, her tarafı davul gibi görülecek, tembelliğini kaybedecek ve dişi eşeğin şehvetini çekecektir.

Bey yüzüme hayretle bakarak ‘‘Aynalı Sultan, muzursun, şu yaptığın akıllı işi değil.’’ Ben cevap verdim: ‘‘Efendim, neden öyle olsun. Bir çok ihtiyar bile benim şu eşeğe yaptığım muameleyi kendi nefislerine yapıyorlar. Eşek idrak sahibi olmadığından, boyadan birdenbire aldanır, kendini eşine sunar. Halbuki idrak sahibi olan insanların dişisi bu gibi şeylere aldanmayacağından, bu çeşit işi yapanlar dişileri değil kendilerini aldatıyorlar. Şu halde insanlar benden daha akıllı değil. Gençlik iksirine gelince, insanın hayatı devrelere taksim edilmiştir. Gençlik zamanında iksir çok işe yarar, fakat olgunluk çağına gelmiş bir ihtiyara verilen gençlik iksiri şahsın ömrünü tehlikeye sokar. Bu açık bir hakikatken, bir çok ihtiyar gençlik iksiri kullanıyor. Şu halde benim eşeğimin gençlik iksiri kullanmasında bir anormallik olmasa gerek. Mesela genç eşek, bu ihtiyar eşeği uzaktan görüp belki süsüne aldanacak ve onunla birleşecektir. Yalnız, birbirlerine yaklaştıkları zaman foyanın meydana çıkacağı tabiidir. Sonra ne olacak? Dişi eşek bu zavallıyı bırakıp kaçacak, kendine uygun genç ve dinç bir erkek arayacak değil mi? Halbuki bu zavallı eşeğim, eşek olmakla beraber, ömrünün son günlerini hayvanlara ait belaların en acısı olan kıskançlık ve üzüntü ile geçirecektir.’’

Ben sözlerime devam ettikçe Bey'in yüzü renkten renge giriyordu. Son derece düşünceli ve dalgın bir halde zili çalarak uşağından bize kahve getirmesini istedi. Bir taraftan kahveleri içerken, bir taraftan da Bey, konsoldan kağıt ve kalem alarak bir şeyler yazmaya başladı. Bitince elimi tutarak ‘‘Aynalı Baba, ilacın gerçekten kaba ve acı oldu, ama tamamiyle tesir etti. Beni büyük bir üzüntüye düşmekten ve ömrümün sonunda fena bir iş yapmaktan kurtarmakla deli değil, veli olduğunu ispat ettin. Al şu kağıdı da oku’’ dedi.

Kağıdı üzüntü dolu olarak aldım. Bey, sıhhi sebepler ileri sürerek, kararlaştırılan evlilikten vazgeçmeye mecbur olduğunu gelinin babasına bildiriyordu.

İşte böyle. 1800'lü yılların ikinci yarısında geçmiş olan bu hikaye, günümüzde de pek bir şeyin değişmediğini anlatıyor diyorum, Yasemin'ce...

Yazarın Tüm Yazıları