Yasemin'ce







Yasemin BORAN
Haberin Devamı

Genetik bilinç

‘‘Bilgi tek başına yeterli değil. İçinizdeki anlayış ışığının uyanabildiği ölçüde bilginiz değer kazanır.

Anladığınız küçük bir bilgi, anlamadığınız büyük bir bilgiden daha değerlidir.’’

Bunlar şimdi vecize gibi oldu, ama demek istediğimi anlatabilmek için sayfalar dolusu yazmaktan beni kurtarmış bulunuyor. Bunların üzerine neler neler anlatabilirim ama biraz da siz düşünün diyorum.

Mesela son günlerin gözde konusu ‘‘genlerin çözülmesi’’ hakkında yazılanlar, beni öylesine derin düşüncelere sevk etmiş bulunuyor, ki bu arada acaba kaç kişi gen haberi üzerinde düşündü, demekten de kendimi alıkoyamıyorum.

Buluşlar beni daima çok heyecanlandırmıştır. Üstelik gerekçesiz öngördüğüm konuların bilimsel açıklamalarıyla karşılaştığım zaman, heyecanım iki katına ulaşıyor ve yerimde duramıyorum. Bunları mutlaka anlatmalıyım, diyorum.

Şimdi bu genetik keşfin neresini öngördün, gibilerinden bir soru hazırlamakta olduğunuzu sezer gibiyim. Hemen anlatayım;

Aylar önce (3 Mayıs 2000) gezegenlerin dizilişinin ‘‘dişi unsur’’un ön plana çıkacağı yolunda bir öngörüşte bulunmuştum. Ve ‘‘erkek unsur’’un hakimiyeti altında bulunan medeniyetimizin aşamasını ‘‘dişi unsur’’un ön plana çıkmasıyla gerçekleşeceğinden söz etmiştim.

Şimdi genlerin çözülmesiyle yüzleştiğimiz gerçeklerin bir tanesi:

‘‘Kadınların evrim sürecinde erkeklerden ileri olduğu ortaya çıktı.’’

Bu ilginç keşfin ortaya çıkardığı diğer bir gerçek ise, genlerin ırkçı olmaması! Çünkü, genetik açıdan yüzde 99 benzer olduğumuzu tesbit eden bilim insanları rengi, dili, dini, cinsel tercihi, suç işleme potansiyeli, uyuşturucu düşkünlüğü ve aklınıza gelebilecek daha pek çok genlere bağlı olduğu sanılan ne varsa her şeyin genlerle hiçbir ilgisi olmadığını saptanmış bulunuyorlar. Yani eski bilgilerimiz çökmüş durumda. Yani bütün insanların genleri aynı. Dünyadaki bütün insanların DNA'sı aynı. Bu müthiş bir buluş.

Peki, bizi farklı kılan nedir? Sıkı durun. Cevap o kadar basit ki, bütün değerleriniz yıkılabilir. Dünyada yaşayan ve birbirinden tüm insanları farklı kılan sadece ve sadece ‘‘çevre’’... (Şimdi anladınız mı, benim neden çevreci olduğumu!)

Burada ‘‘çevre’’nin insan üzerindeki etkisi. Peki bu etki nasıl oluyor da insanların birbirlerinden farklı olmasını sağlıyor?

İşte, işin en can alıcı noktası burası. Çünkü, insanlar algıladıklarından etkileniyorlar. Bunun ardından da ‘‘çevremizi nasıl algılıyoruz?’’ sorusu geliyor. Öncelikle nasıl algılayacağımızı öğreniyoruz ve öğrendiğimiz biçimde algılıyoruz.

Algıladığımız şeyi anlamadığımız zaman, hafızamızda yer etmiyor ve unutuyoruz. Unutmasak bile bir işimize yaramıyor. Şayet algıladığımız şey, anlayışımızı harekete geçirirse, yani anlarsak, o zaman anlam kazanıyor ve daha önce öğrendiğimiz bilgilerin ışığında değerlendirmeye başlıyoruz.

Tabii daha önce öğrendiğimiz bilgilerin kaynağı yine çevremiz. İçine doğduğumuz kültür, atalarımızdan getirdiğimiz bilgiler, içinde büyüdüğümüz gelenekler, iklim koşulları, münbit veya çorak topraklar üzerinde doğmak, hatta toprak altı cevherleri bile bizim algılamalarımızı etkiliyor.

Tenimizden burnumuza, kulağımızdan gözümüze kadar bütün duyu organlarımız aracılığı ile algıladığımız dünyayı, öğrendiğimiz bilgilerle değerlendiriyor ve ne yapacağımıza ya da ne olacağımıza karar veriyoruz.

Suç işleyebiliriz, homoseksüel olabiliriz, bilim insanı olabiliriz, sanatçı olabiliriz, olmak istediğimiz her şeyi olabiliriz. Ne olacağımızı ise, genlerimiz değil, çevremiz belirliyor.

Mesela bir sanatçı aile içine doğmuş kişi, sanatçı oluyor. Kendisinde sanatçı genleri olduğu için değil, çevresinde sanatçılar bulunduğu için!

Ne kadar basit değil mi?

‘‘Hiç basit değil’’ diyebilirsiniz. Beynimiz hep karmaşık bulmacaları çözmeye programlanmış olduğu için bunu anlamak zaman alabilir. Bu nedenle öğrenmekten daha çok anlamak için yöneltin dikkatinizi... O zaman genetik bilinç içinizde uyanacak, diyorum Yasemin'ce...

Faks: (0212) 6770157

yboran@hurriyet.com.tr

Yazarın Tüm Yazıları