Paylaş
Hak, hukuk, adalet derken haksızlığa uğradığını düşünen bir dolu insanın çırpınışları ve üzüntüleriyle karşılaştığınız zaman üzülmek mi, yoksa düşünmek mi, gerekiyor? Elbette ki, düşünmelisiniz.
Üzülmenin ne çeşit bir faydası olabilir ki?.. Olanlar olmuş ve haksızlığa uğranılmış ise, artık yapacak birşey yok, diyebilirsiniz. Fakat, gerçekten yapacak birşey yok mu?..
Her durumda ve daima yapacak birşeyler mutlaka vardır. Şayet yaşıyorsanız ve düşünce gücünü yitirmediyseniz, içinde bulunduğunuz koşulların içinden kendinizi çıkartabilirsiniz. Tabii kendinizi üzüntüye kaptırmazsanız, düşünebilirsiniz ve mutlaka bir çözüm bulursunuz.
Üzüntüye kapılan insanın düşünebilecek hali kalmaz. Tabii ki, üzülmemek elde değil. Fakat, her şeyi unutacak, kendini kaybedecek derecede üzüntüye kendini kaptırmak, ölüm demektir.
O zaman düşünemezsiniz. O zaman ne yapacağınızı bilemezsiniz. O zaman yaşıyamazsınız. Halbuki içine girilen zor koşullar, bir insan hayatının doğal süreçlerinden bir aşama sadece. Ve bu aşamayı gerçekleştirmek için sağlıklı ve güçlü olmanız gerekiyor. Kendinizi kaptırmamanız gerekiyor.
Kendinizi üzüntünün kollarına bırakmayacak olursanız, düşünebilirsiniz. İçinde bulunduğunuz durumu gözden geçirebilir, bütün olayların neden-sonuç ilişkilerini kurabilirsiniz.
Olaylara sağlıklı bir düşünceyle bakabilmek, içine girdiğiniz zor koşulların içinden sizi çıkartabilecek en büyük güçtür. Ve ne yapabileceğinizi bilmenizi sağlar. Evet, size imkansız gibi gözüken çözümlere dahi ulaşabilirsiniz. Yeter ki, içine girdiğiniz durumun akışına kendinizi kaptırmayın...
Dikkatle ve tarafsız bir biçimde düşündüğünüz zaman içine düştüğünüz haksızlığın kurbanı olan siz, kendinizi bu durumdan düştüğünüz gibi çıkarabilirsiniz. Çünkü, içinde bulunduğunuz koşulların yaratıcısı sizsiniz. Yarattığınız gibi yokedebilir, yepyeni durumlar yaratabilir ve bunları yaşıyabilirsiniz. Yeter ki, kendinize inanın ve üzüntüye kapılmayın diyorum, Yasemin'ce...
Paylaş