Yasemin Boran: Duyularınız kaybolursa

Canlıların dış dünyayı algılayabilmesi ancak duyu organlarının aracılığı sayesinde gerçekleşiyor. Görmek, işitmek, dokunmak, koku ve tat almayı sağlayan duyu organları aynı zamanda bizim farkına varmadığımız bir biçimde beyine sürekli sinyaller göndermektedirler. Duyuların önemi, üzerinde yapılan araştırmaların sonuçları çok ilginç. Örneğin, Baltimore'da araştırmalarını sürdüren Curt Richter, bıyıkları elektirikle makineyle kökünden alınmış farelerin çok garip davrandıklarını anlatıyor.

Farelerden biri burnunu garip bir biçimde yemek kabının içine sokmakta ya da kafesinin köşelerine sokup çıkarmaktadır. Gün boyu aynı davranışları sürdüren fare ertesi gün ölür. Yapılan otopsi sonucunda ise, ölüm nedeni anlaşılamaz. Farenin en önemli duyu organı olan bıyıklarını kaybettiği için duyusal uyarısızlığın yarattığı bir şok yüzünden öldüğü sanılmaktadır.

Duyusal uyarıdan yoksun kalan insanlar üzerinde yapılan araştırmalarda ise, davranış değişikliklerinin ortaya çıktığı tesbit edilmiş. Beynin normal çalışması için, korteksin sürekli normal sinyaller almasına bağlı olduğu anlaşılmış. Yani sürekli olarak duyu organları beyne sinyaller göndermekte, böylece beyin işlevini normal bir biçimde sürdürmektedir. Dış dünyadan gelen uyarılar kesilmeye veya tekdüze bir hal almaya başladığı andan itibaren algılama bozuklukları ortaya çıkmakta hatta kişilik değişiklikleri oluşmakta, halüsinasyonlar (sanrı) görülmektedir. Saatlerce direksiyon başında oturan kamyon sürücüleri camlarda dev boyutlarda örümceklerin yürüdüğünü, pilotlar meleklerin uçuştuğunu görmektedirler. Tecrit edilmiş mahkumlarda paranoya krizleri ortaya çıkmaktadır. Bu belirtiler duyusal uyarılar azaldıkça daha yoğun bir biçimde şiddetlenmektedir.

Giderek dış dünyadan alınan uyarılar tamamen ortadan kaldırılacak olsa, fare örneğinde olduğu gibi insan beyni de duracak, şeklinde bir sonuca varıyoruz. Fakat, Hindistan'da yaşayan bazı yogilerin kendilerini dış dünyadan tamamen tecrit ettikleri halde sapasağlam dolaşmalarını da incelemek gerekir diyorum, Yasemin'ce...