Yasakçı zihniyet kadınların da düşmanı

AKP Yönetimi'nin, 28 Mart'ta yapılacak olan yerel seçimler öncesi adaylarına, ekranlardaki tartışma programlarına katılma yasağı getirmesi nedense sessizlikle karşılandı.

Üstelik yasağın nedeni de, yine açık bir biçimde haberlere yansımıştı.

Nelerdi bunlar?

Diğer partilerin tabanlarını küstürmemek ve yapacakları açıklamalarla partiyi sıkıntıya düşürmemek

Diğer bir deyişle, başkan adaylarına ‘‘kendinizi fazla belli etmeyin, ederseniz AKP oyları dışındaki oylar bize gelmez’’ deniyor.

İkincisi de aynı vahimlikte bir zihniyetin sonucu bana göre.

Parti Yönetimi, halka ‘‘size en iyi hizmeti bu kişi sağlayacak’’ diyor, onu aday gösteriyor, ama fazla konuşurlarsa, partinin başına iş açabileceklerini de aklından çıkartmıyor. Yani güvenmiyor.

Bu yasakları alt alta sıralayınca bir soru geliyor aklıma. Partinin bile güvenmediği insanlara biz neden güvenelim?

Seçildikten sonra, akıllarına geleni söyleyeceklerinden, elimiz kalbimizde bizi ‘‘küstürmelerini’’ mi bekleyelim?

Bu işin şakası yok. Yerel seçimler, halkla en fazla doğrudan ilişki içinde olan yönetim birimlerinin seçilmesi anlamına geliyor.

Günlük hayatımızın içine girecek olan bu yönetimleri, üstelik de yerel yönetimlerin sorumluluğunu arttıran bir yasa tasarısı gündemdeyken, çok iyi tanımak zorundayız.

* * *

BUGÜN 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Türkiye'de kadınlar bu yıl, kadına yönelik şiddet ve sığınma evleri konusunu gündemde tutma kararı aldılar. Namus cinayetine kurban giden Güldünya, eğer düzgün bir sığınma evi bulabilseydi bugün yaşıyor olacaktı.

Sığınma evleri, esas olarak yerel yönetimlerin inisiyatifi ile gerçekleşecek bir proje. Yerel Yönetimler kadınlar açısından çok önemli. Avrupa Birliği üyesi birçok ülkede, yerel yönetimlerde kadın erkek eşitliğini sağlayan kotaların önemi de bundan kaynaklanıyor zaten. Çünkü, yerel yönetimlerde kadın seçmenin talepleri çok önemseniyor. Örneğin herhangi bir bölgede süper market açılacaksa, onun nerede olması gerektiği, en çok kullanan oldukları için o bölgenin kadınlarına soruluyor. Bir örnek de Fransa'dan; Yerel yönetimler, kadınları güçlendirmek için onlara marangozluk, elektrik tesisatçılığı gibi ‘‘erkek işi sayılan’’ mesleklerde ücretsiz kurslar düzenliyorlar ve eşit rekabet koşulları yaratmakla kendilerini sorumlu görüyorlar. Genç kızlara meslek edindirmek, aile içi sorunlarla ilgilenecek danışmanlık büroları kurarak hizmet götürmek belediyelerin görevi.

Yerel yönetimler, adı üstünde halk ile yönetimin ilk buluştuğu platformlar. Buralarda şeffaflık çok önemli.

Şimdi sormak istiyorum, başkan adaylarının halk önünde rakipleriyle tartışmasını yasaklayan bir zihniyet, kentlinin, mahallelinin hele de gençlerin ve kadınların sesine nasıl kulak verecek?

* * *

BAŞKAN adaylarına gelen yasaklamayı aslında yadırgamıyorum. Çünkü Başbakan bir süre önce Kıbrıs konusunda biz gazetecilerden kendimizi sansürlememizi istemişti. Sonra düzeltti, ‘‘denetleyin’’ dedi, ‘‘çenenizi tutun’’un kibarcası.

Bence kimse çenesini tutmamalı. Hele başkan adayları hiç tutmasınlar ki, kimi neden seçtiğimizi ya da seçmeyeceğimizi bilerek oyumuzu kullanalım.
Yazarın Tüm Yazıları