Paylaş
Adalet Akademisi konusunda bir tek şunu görmek yeterlidir: Adalet Akademisi’nin 31 üyesinden sadece 8’ini Adalet Bakanı seçiyordu... Meclis’ten geçen kanunla bu sayı 22’ye çıkarıldı! Bakan’ın yetkileri arttırıldı...
HSYK’nın bir üyesini Akademi seçtiği için, bu düzenleme HSYK’daki dengeyi de yürütme lehine etkileyecektir.
Hâkim ve savcı alımlarında da Bakanlık lehine etkileri olacaktır.
TEFTİŞ BAKAN’A BAĞLANDI
Yargı bağımsızlığı denilince “Aşil’in topuğu”, ya da “can damarı” HSYK’dır. Çünkü hâkim ve savcıların atanması ve denetlenmesi HSYK tarafından yapılır. Meclis’te kabul edilen kanunla, hâkim ve savcılar hakkında bütün “teftiş” yani denetim mekanizması Adalet Bakanı’nın kontrolüne verildi!
Hâkim ve savcıları denetleyen Teftiş Kurulu eskiden Adalet Bakanlığı’na bağlıydı, 2010 referandumuyla bağımsız HSYK bünyesine alınarak Bakanlık’tan bağımsız hale getirilmişti. Fakat yeni çıkarılan yasaya göre, “Teftiş Kurulu Başkanı Adalet Bakanı’na karşı sorumlu” olacaktır!
Dahası, eskiden HSYK Genel Kurulu tarafından seçilen Teftiş Kurulu başkanı ile başkan yardımcılarını da artık bizzat Adalet Bakanı atayacaktır!
TOPTAN TASFİYE
Gerçi başmüfettiş ve müfettişleri yine HSYK Genel Kurulu seçecektir, fakat bunun artık pek bir değeri kalmadı. Çünkü hangi olayda, hangi hâkim veya savcı hakkında hangi müfettişin görevlendirileceğine, Bakan tarafından atanan Teftiş Kurulu Başkanı karar verecektir!
Dahası, kanun yürürlüğe girdiğinde HSYK’daki bütün başmüfettiş, müfettiş, tetkik hâkimi, sekreterya görevli hâkim ve savcılarla bütün personelin görevi sona erecektir!
İhtilal dönemlerinde görülmedik bir toptan tasfiyedir bu.
Bunların yerine, teklifin ilk şeklinde, Bakan’ın göstereceği iki kat aday arasından Genel Kurul seçim yapacaktı. Yumuşatılan maddeye göre, “iki kat aday”ı Bakan değil, HSYK’nın 1. Dairesi gösterecek...
Bakan’ın aday göstermesinden daha iyi, fakat bu haliyle bile bir “tasfiye” işlemidir.
Kanun, açıkça bellidir ki, yargı üzerinde yürütmenin kontrolünü sağlamak için çıkarılmıştır.
HAVUÇ VE SOPA
Kabul edilen kanunda bazı tuhaflıklar da var: Mesela, Yargıtay ve Danıştay gibi yüksek yargı kurumlarında HSYK’ya üye seçimi yapılırken “tek adaya tek oy” ilkesi geçerli olacak; ideolojik ve dini grupların, siyasi kadroların “blok listeleri” yürümeyecek... Bence de doğrusu budur.
Fakat!... Son on yılda göreve başlamış hâkim ve savcıların çoğunlukta olduğu kürsü hâkimleri HSYK’ya üye seçerken “blok liste”lere oy verilebilecektir!
Bu ne perhiz!... Anayasa Mahkemesi ikisinden birini iptal eder sanıyorum.
Niye böyle tuhaf bir düzenleme yapıldığını hükümet açıklamalıdır, ben bu yazımda siyasi yorum yapmak istemiyorum.
Özetle, yeni kanun hâkim ve savcılara karşı Bakan’ın eline bir “teftiş” sopası vermiştir... Bir de Adalet Bakanı’nın kararıyla yurtdışında eğitime, kariyere ve uluslararası kurumlarda göreve gönderilmek gibi bir “havuç” var kanunda!
2010 referandumuyla yargı bağımsızlığı yönünde atılan adımların birçoğu bu kanunla geri alınıyor. Zaten Başbakan “Hata etmişiz” dememiş miydi?!
Halbuki iktidar asıl büyük hatayı, bu kanunla yargı bağımsızlığına ciddi bir darbe indirerek yaptı.
Yarın: CHP bu kanun hakkında ‘yokluk tespiti’ için Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilir mi?
Paylaş