Yalçın Bayer: Yeter! Söz milletin






Yalçın BAYER
Haberin Devamı

Türkan Şoray! Gerçek adalet sizin yanınızda

KADIN tarafı 'sultan' da olsa sonuç değişmiyor. Çünkü 'erkek egemen' bir toplumuz. Kadın kazanır; tapu erkeğin adına olur.

Sevgili Türkan Şoray'dan bahsediyorum.

Gazeteler yazıyor; ‘‘Sultan kendi evini satın alacak! Evet kendi emeğini, kendi uğraşını, kendi fedakárlığını ikinci defa ortaya koyarak, hem de onu hiç haketmeyenlere paralar ödeyerek kendi evini yeniden alacak.

Böylesi de az görülür hani. Neymiş? Tapu kayıtlarında merhum Rüçhan Adlı'nın da adı varmış. O yıllara dönelim. Acaba Türkay Şoray olmasaydı, sayın Rüçhan Adlı'yı kim tanırdı? Türkan Şoray'dan önce kimler tanıyorsa sadece onlar tanırdı. Ve de Türkan Şoray olmasaydı, bu mülkün tapu kayıtlarında Rüçhan Adlı'nın da ismi olur muydu? Hiç zannetmiyorum.

Şoray'ın emeği, kazancı ve vefası ile Rüçhan Adlı isminin tapuda yer aldığı herkesçe malum.

Şimdi de merhum Adlı'nın torunları Şoray'ın emeğini istiyorlar. Acaba bunu gerçekten hakediyorlar mı? Bu mülk için ne yaptılar?

Diyeceksiniz ki mirasçı konumundalar ve de tapuda dedelerinin adı var.

Yani her şey hukuka uygun.

Ama gerçek adalete hiç uygun değil.

Av. Olcay YEZDANİ-Fatih Kız Liseliler Derneği Bşk.

Bu sempozyum izlenir

İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı İstanbul Beton Elemanları ve Hazır Beton Fabrikaları AŞ (İSTON), 'uygar kent, uygar kentli' sloganıyla ilginç bir sempozyum düzenliyor: İTÜ'nün Gümüşsuyu binasında bugün başlayarak üç gün sürecek sempozyum süresince, kent mimarı ve dekorasyon, kent mobilyaları ve bunlara yöneltilen saldırılar, özürlü ve çocuk oyun elemanları ve aydınlatma gibi konular tartışılacak. Sempozyuma bildiri sunacak bilim adamları arasında Bulgaristan, Güney Afrika, İngiltere, Belçika, Hindistan ve Kazakistan'dan gelen konuklar da bulunuyor.

'Katibim'i unutturdular

ŞİŞLİ, Beyoğlu ve Kadıköy'de ana cadde ve sokaklar üzerindeki kaldırımlara bir şeyler koydurulmuyor. Görüntü kirliliği yapan her şey kaldırılıyor. Bunları güzel ve çağdaş kent kapsamında sayıyoruz.

Oysa Üsküdarımız böyle değil.

Daha birkaç ay önce bordür taşları yenilendi ancak şimdi bakıyoruz kaldırımlar doğalgaz, elektrik ve telefon gibi kurumlar tarafından yeniden kazılıyor. Oto galerileri bir rezalet kaldırımları bozuyor. İşyeri sahipleri kaldırımları işgal ediyor, tabelalar tam bir çirkinlik yaratıyor. Büyük masraf yapılarak konulan cadde ve sokak tabelaları neredeyse yok oldu. Bırakın bunları, çöp kamyonlarından yayılan Üsküdar'ı dünyaya tanıtan 'Katibim' şarkısı bile artık çalınmamaktadır. Üzülüyoruz.

H. Altan DÖLARARSLAN-ÜSKÜDAR

Haberin Devamı

Ulusal gelişme sosyal küreselleşme

ÜLKEMİZDE ve dünyada ‘küresel’ bir çatışma var. Karşımızda ‘para sermayesinin enternasyonali’.

Körfez Savaşı'nda ‘silah tanıtıyor’, Latin Amerika'da 'darbecilik', Afrika'da 'korsanlık', Ortadoğu'da 'bezirganlık' yapıyor.

Dünyanın kuzeyi, güneyinden onlarca kere; Türkiye'nin zengini fakirinden binlerce kat varlıklı...

Aydınlanmacı, eşitlikçi, halkçı ve barışçı cumhuriyetimiz içeriden ve dışarıdan kemiriliyor...

Tarih değil; kurgulu-düzen bizi ‘tekzip’ ediyor...

‘Düzenbazlar’ kadar olamadık; emeği ve bilimi ulusal gelişme-sosyal küreselleşme anlayışına katıştırmadık.

Oysa bu toprakta bu tohum tutabilirdi ve dünyaya da sürgün verebilirdi. ‘Adaletin bu mu dünya!’ diye haykırsan yeri tam burasıdır.

Bir yanda yoksulluk, açlık, beri yanda israf ve savurganlık...

Silaha, uyuşturucuya akıtılan paraların çok azıyla demografik nüfusa, sürdürülebilir gelişmeye, ekolojik ortama kavuşmak mümkün...

Ama muhtemel değil; bizim de dünyanın da ‘anası ağlıyor’...

Oysa, insanlaşmak, yurttaşlaşmak, başka vatanlara da, doğaya da saygılı olmak mürüvvetini değilse de muradını görmüşüz...

Haksızlığa karşı kimsesizlerle birlikte dayanışmaya, ‘Dünyada da barış’ diyen bir toplumdan ve Türk'ten gayrısını ‘sömürmeyen’ Osmanlı'dan gelen bizden daha çok kimin hakkı olabilir ki?

Oysa geliyor; örneğin ‘Meksikalı kadınların yarısını hizmetkar çok azını hanımefendi’ yapan Dünya Bankası ve IMF, ‘devletin borcuna, çalışanın alacağına’ karışıyor...

‘Kıbrıs ve Ege’deki haklarımız' alafrangalaşıyor...

‘Cizyeci’ politika esnafının elinde o Avrupa düşüncesi/düşü ‘Şarklılaşıyor’, para fonları ‘bankerleşiyor’. Alışverişler, ‘fidyecileşiyor’.

Eşkıyayı durduran ama kaynağı yatırımlarla kurutmayı unutan iktidarlar, tarikakçılardan ‘ılımlı dinsel yönetim’ öğütleri alıyor...

Türkiye haritası yobaz havzaları, açgözlü para bezirganları ve ırkçığın korsanlarınca adeta imparatorluğun tasfiyesindeki gibi benekleniyor...

Türkiye ‘çökertiliyor’ o arada dünya ‘çürüyor’.

Anadolu ulusallığını dünya sosyalliğinden ırak kılan koşullar insancıllığımızı tutsak ediyor...

Ancak, bu Türkiye, emeğe, bilime, insana değer vererek yürümeli.

İnsancıl sol bir yapılanmayı dermeli. Ulusal gelişme sosyal küreselleşme önermeli.

Dünya yeniden kurulsun diyebilmeli.

Bir yandan dertten arınmalı, bir yandan dünyaya kendi uygarlığı kadar değer katmalı.

Bülend KIRMACI-ANKARA

Esnaf sokağa yine çıkabilir

DEVLET Bakanı Tunca Toskay, 36 gün önce bütün TV'lere çıkıp esnafın sorunları çözüldü diye açıklama yaptı. Tüm ulusal basın da 'esnaf istediğini aldı' diye manşet attı. Ve dendi ki:

Esnaf kredileri yıl sonuna kadar %55'ten tahsil edilecek. Halbuki 36 gün geçmesine rağmen halen % 97'den tahsil edilmektedir. Temerrüt faizi ise % 118'dir. Ayrıca yine Bağkur borçları taksitlendi, dediler. Oysa ki Bağkur zaten 1 yıllık taksit yapmakta idi.

Artık bizleri kandıramayacaklar. Esnafı sokağa tekrar çıkmak zorunda bırakmasınlar.

Hüseyin ŞAHİN-ADANA

Günahımız ne

1913'te Adapazarı'nda kurulan Türk Ticaret Bankası şeref dolu mazisini, 1994'e kadar her kademedeki çalışmasıyla taşımıştır. Ta ki içimizde mevcut bazı kişilerce hotumlanana kadar. Peki bunda çalışanın ve emeklinin ne günahı var?

Devlet Türkbank'ın hissedarıdır. Bu iyi bilinmelidir. Neden şubelerimiz kapatılıyor, çalışanlara kıyım yapılıyor. Biz Türkbank'ın yaşaması, eski günlere getirilmesi için hiçbir fedakárlıktan kaçınmayacağız. Bankamızın adını ve amblemini asla indirmeyeceğiz. Sadece bir dileğimiz var; bankamızı bu duruma düşürenlerden hesap sorulmayacak mı?

Akın ERKUL-İZMİR

Bir öneri:

''PARLAMENTO kulislerine giriş yasağına misilleme olarak; hem görsel hem yazılı basında, 'Kabus Tarikatı'nın 5 liderine haberlerde yer verilmesin. Hem bizim beynimiz dinlenir, hem de ekranlar ve yazılar şenlenir!‘‘

(Mehmet ARICAN-İSTANBUL)

Ben kovboyum

İSİMLERİNİ vermek istemeyen iki okurumuzun şikáyetini Jandarma Genel Komutanlığı'na duyuruyoruz: Lüleburgaz'da yaklaşık iki yıldan beri görev yapan Yüzbaşı N.Y.'nin halkı sıkıntıya sokan uygulamalarından, ‘‘Ben kovboyum, buraların kralıyım' dediğinden, bazı davranışları karşısında şikáyetçi olanların rapor aldığından, ‘‘Bana karşı çıkan buralarda barınamaz’’ diye konuştuğundan haberiniz var mıdır? Bu konudaki şikáyet mektupları size intikal etmediyse, size gönderebiliriz.

Altınbilek'e

DSİ'ye... Kırşehir'de yapılmakta olan Sıddıklı Barajı'nda büyük yolsuzluk yapıldığı iddiaları iletiliyor bize... Şube Müdürü Hasan Şahin'in görevden alınmasından sonra yerine gelen Ahmet Gömcü ve kontrol mühendisinin, bazı anlaşmalar içinde olduğu öne sürülüyor.

Beton kaplama, kum-çakıl, nakliye bedeli gibi ifadeler geçen mektupta bu olayları DSİ Kırşehir şubesinde çalışanların da bildiği öne sürülüyor.

Size bu kadar bilgi vermeyi görev biliyoruz; siz gereğini yaparsınız DSİ Genel Müdürü Sayın Doğan Altınbilek. Acaba Hasan Şahin bildiklerini söyler mi?

MESAJ

FONA devredilen bankalar, devlete geçmesine rağmen personelinin maaşları neden devlet bankası personelinin maaşlarından farklı. Egebank müdürüne 3.5 milyar maaş verilirken, kamu bankası müdürünün maaşı 600 milyondur. Alt kademeyi artık siz düşünün.

Bir kamu bankası yöneticisi

30 Nisan'a kadar kablolu yayın aracılığıyla TRT-INT kanalını izleyebiliyorduk. Sonra kesildi. Durumu kablo bağlantı ücretini tahsil eden firmaya bildirdim, firma neden olarak Bonn'ndaki Türk kolonisinin azlığını gösterdi. Bu görüşe katılmıyorum. Kablolu yayından TRT-INT'i tekrar izleyebilmek istiyoruz.

Mine BEŞORAK-BONN

KARAYOLLARI Elazığ 8.Bölge Müdürlüğü 2000'de Elazığ-Baskil arasındaki yolun 5-6 km'lik kısımda yapılan genişletme ve bazı virajların alınması işlemini lütfen görün. Dümdüz yol adeta çocuk oyuncağı gibi patika yol halinde ve kavislerle dolu. Böyle bir yolun dünyanın hiçbir yerinde olacağını sanmıyorum.

Mehmet TUZ-ELAZIĞ

Yazarın Tüm Yazıları