Yalçın Bayer: Minibüs Odası bir anda 600 milyar topladı

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

Büyükçe bir zarftan çıkan 'Minibüsçüler Kralı'nın oğlunun tam sayfa 'reklam' gibi muhteşem bir davetiyesi ve bununla ilgili düğün haberinin küpürü... Mektup Kadıköy'den atılmış, içinde bir de not var. Evet, iki ay kadar daha depremin acıları sürerken Çırağan Oteli'nde yapılan ve bazı TV kanallarında da yayınlanan düğünde, İsmail Türüt de ‘‘Gel habule, habule; kurban olayım sana...’’ şarkısıyla konukları eğlendiriyordu.

Trabzonlu olduğunu söyleyen ismi saklı okurumuz mektubunda ‘‘Yahu bizim Ali Kemal, İstanbul'da daha düne kadar minibüs muaviniydi. Ne çabuk zengin oldu?’’ diyor.

Ali Kemal bugünün 'işadamı' Ali Kemal Aktürk... Trabzonspor Kulübü Başkanlığı için M. Ali Yılmaz'ın karşısında aday adaylığına soyunduğunu anımsıyoruz. Son seçimlerde de ANAP'tan milletvekili aday adayı olmaya kalkıştı ama hemen önü kesiliverdi.

Aktürk, Maçka'da dört yıldızlı bir otel ile İstanbul'da sayısı bilinmeyen birçok minibüsün sahibi...

İstanbul'da bir minibüs hattı 'hava parası'nın en az 80-100 milyar lira olduğuna göre, bunların tahsisleri nasıl yapılır, el altından kaça, kimlere satılır? Siyasilere uzanan kolları kimdir? Sonuçta 'minibüs rantı' gibi dernek ve odaların ellerindeki rantı sorgulayan hiçbir makam yoktur.

Minibüsçüler Odası bugün gariban şoför esnafının sırtından trilyonların sahibidir.

Mektubu okumaya devam edelim:

‘‘Ali Kemal Bey, özellikle hemşerisi olan minibüs esnafına karşı çok şefkatlidir. Gerektiğinde hemşerilerine inanılmaz yardım yapar, evlendirir, sünnet düğünü yapar. Gerektiğinde en popüler sanatçıları davet eder. Birçok minibüs esnafı kendisine minnettardır ama elinde bir ilmik vardır. O ilmiği de minibüs esnafının boynuna geçirmiştir.’’

Zaten bundan bir süre önce Kartal'dan ‘‘minibüs esnafının sesi’’ olarak aradığını söyleyen bir okurumuz şöyle demişti:

‘‘Gece gündüz demeden çalışan şoför esnafına kimse sahip çıkmıyor. Çıkmadığı gibi dernek ve odaları tarafından sömürülür. İşte bunun örneği Şoförler Federasyonu... Bunlar o kadar büyüdü ki, kimse onları o makamdan indiremiyor. Şimdi İstanbul'da da devleşen bir Minibüsçüler Odası var.’’

TARİFE BEDELİ 30 MİLYON

İstanbul'da bugün 20 bine yakın minibüs esnafı var; hattını kaybetmemek için altı aylık aidatını peşin ödemek zorunda kalan...

Bundan bir süre önce minibüs taşımacılığına zam yapılmış. Ali Kemal Aktürk, oda olarak bir kartona yazılmış tarifeyi 30'ar milyon karşılığında minibüs esnafına satmış. İnanılmaz bir vurgun... Sorduk; karton ve baskı maliyeti 100 bin lirayı bile bulmaz.

Ne yapsın gariban minisüsçü, hattından olmamak için lira lira topladığı hasılatının bir bölümünü Minibüsçüler Odası'na 'bağışlıyor'!

İstanbul'da 20 bin minibüs esnafından alınan 30 milyon tarife parasını bir hesap edin? Bir oda 600 milyarı ne yapar?

Anımsıyoruz, eskiden işportacı kitapçılarda 'Kız Nasıl Tavlanır' ve 'Nasıl Zengin Olunur' gibi kitaplar satılırdı. Herhalde, 'Minibüsçülükten Nasıl Trilyoner Olunur?' kitabını da Aktürk'ün yazması gerekiyor.

ANIMSATMA

‘‘Üniversitelerin İnşaat, Mimarlık, Jeoloji fakültesi öğretim üyelerine!.. Öğrencilerinizi depdem bölgelerine neden götür müyorsunuz? Hiç aklınıza gelmiyor mu? Öğrencilerin ibret verici mekánları görmesi ders değil midir?’’

(C.C.A.ANKARA)

Daha ne kadar kurban edeceğiz?

Arka arkaya yaşadığmız depremlerde resmi rakamlara göre 18 bin, bölgedeki halka göre 50 binin üzerinde insanımızı kaybettik. Türk insanının bu vurdumduymazlığı ve bilimi önemsemeyen tavrı devam ettiği sürece, daha çok acılar çekeriz. Nereden mi böyle bir kanıya vardım?

Geçen gün elime geçen 'Türkiye depremleri izahlı kataloğu' kitabını okurken gözlerime inanamadım. Kitap 1952 yılında T.C. Bayındırlık Bakanlığı Yapı ve İmar İşleri Reisliği tarafından seri: 6'nın 36'ıncı sayısı olarak yayınlanmış, yazarları İstanbul Üniversitesi Jeoloji Enstitüsü'nden Nuriye Pınar ile Bayındırlık Bakanlığı'ndan Ervin Lahn.

Bu kitapta, son depremin yaşandığı Bolu ve Düzce için yazılanları okudukça kızgınlığım arttı ve bu ülkede insana verilen değerin, insanlarımızın kendi yaşamlarına verdikleri değerin 'hiç' olduğunu anladım. 'Daha yeni mi anladın' diyenleri duyar gibi oluyorum, haklılar.

Sayfa 114: Bolu: Sismik bakımdan çok faal olan Gerede- Bolu çukurluğu içinde bulunan bu şehrin (alçak) güney kısmı, yeraltı suları satha çok yakın olduklarından dolayı çok tehlikelidir'

Sayfa 120: Düzce: Kuzey Anadolu deprem hattı üzerinde olup, zeminin çürük olmasından dolayı tehlikeli bir durumdadır'

Bu tespitler 1952 yılında yapılmış, tam 47 yıl gözardı edilmiş, ihmalin sonucu 50 bin insan öldü, daha fazla rant, daha fazla para hırsının bedeli ülkenin uğradığı milyarlarca dolar zarar. Bundan sonra bilim adamlarına daha çok kulak vermeliyiz. Her zamanki 'adam sendeciliği' bırakıp gerçekten önlem almamız için daha ne kadar insan kurban edeceğiz?

Mehmet UÇAN-İSTANBUL

Alkışlanacak karar

KIYI Emniyeti ve Gemi Kurtarma İşletmeleri Genel Müdürlüğü 2000 yılında işletmelerinin reklam ve tanıtımı için Devlet Bakanı Prof. Ramazan Mirzaoğlu'na bir yazı yazarak 50 milyar lira talepte bulunur. Bakan Mirzaoğlu kurumun bu talebini yumuşak fakat etkileyici bir yanıt ile geri çevirir. Bakan'ın geri çevirme gerekçesini okuyalım. ‘‘Bilindiği üzere ülkemiz son aylarda iki önemli deprem felaketine maruz kalmıştır. Devletimiz tüm güçleri ile yaraları sarma gayreti içerisindedir. Geçirmekte olduğumuz bu zor günlerde, Genel Müdürlüğünüzün tanıtımı için bütçenize tahsis edilen 50 milyar liranın böyle bir dönemde harcanması uygun görülmemiştir. Bu nedenle Genel Müdürlüğünüzün emrindeki 50 milyar liranın depremzedelere yardım amacıyla kullanılmasını rica ederim.'

Evet, Bakan Mirzaoğlu ülkenin içinde bulunduğu durumu anlayarak alkışlanacak kararlar alıyor. Vatandaşlarımız diğer bakanlıkların da ülkenin durumunu görmesini ve bu tür olumlu kararların alınmasını bekliyor.

İSTANBUL'da görevli üniversite mezunu polislerden: Devlet Memurları Yasası gereğince 2, 3 ve dört yıllık yüksek öğrenim kurumlarını bitirenlere 1. derecenin son kademesine kadar terfi verildiği halde bizler bu terfiden yararlanamıyoruz. Güvenlik görevi yapan TSK'da Astsubaylar bile bu terfi sisteminden yararlanabiliyor. Bizim onlardan farkımız ne? Polis kökenli İçişleri Bakanımız Saadettin Tantan'dan bizlerin bu sorununu çözmesini, hakkımızı savunmasını istiyoruz.

ULAŞTIRMA Bakanlığı'nın (4.11.1999) tarihli 'Postada kayboldu' başlıklı, İzmir'den Şule Çınaroğlu'nun 'Ayşe Şebnem Dilek Bayındırlık Müdürlüğü/ Antalya' adresine gönderdiği mektubun içinde bulunan faturaların alınması konusundaki şikayet üzerine yaptığı açıklama şöyle: ‘‘Yazınız ile ilgili olarak, Posta İşletmeleri Genel Müdürlüğü tarafından gerekli inceleme yapılmıştır. Söz konusu mektubun adı geçen müdürlüğün posta kutusundan müdürlük mutemedi tarafından itirazsız olarak teslim alındığı tespit edilmiştir. Bu nedenle alıcı tarafından da doğruluğu teyit edilemeyen iddialarla ilgili olarak Posta İşletmelerimizin bir kusurunun bulunmadığı anlaşılmıştır.’’



Yazarın Tüm Yazıları