Ya göründüğün gibi ya olduğun gibi

TÜRBAN ile ilgili tartışmaları dün sabahın erken saatlerine kadar izledim.

Bugüne kadar döne döne tekrarladığım eşitlik, özgürlük, insan hakları gibi kavramların o salonun her duvarına çarpa çarpa, tekrarlana tekrarlana çoğalması, AKP’liler kadar MHP’lilerin de aynı söyleme sahip çıkmalarına ne kadar sevindiğimi söylemeliyim değil mi?

Tersine, içimde derin bir hüzne yol açtı.

Kavramların içi bu kadar mı boşalabilir.

Sapla saman böyle ustaca mı karıştırılır.

Yasalar karşısında din, dil, ırk gözetmeden eşitliği savunanlar, aynı cansiperane biçimde Kürtlerin anadil kullanım hakkına sahip çıkacaklar mı? (O da benzer argümanlarla tartışılıyor. Kamuda hizmet alırken anadil hakkı mesela. Bugün yasak.)

Türban yasağının kalkmasını, demokrasinin vazgeçilmez koşulu olarak ortaya koyanlar, 301’in değiştirilmesi için aynı demokrat tavrı gösterecekler mi?

Türbanı, tolerans ve uzlaşmanın tek kriteri haline getirenler, basında yer alan en sıradan eleştirilerin bile "hakaret" olarak yorumlanmasına olanak tanıyan yasaların düzeltilmesi için önayak olacaklar mı?

İfade özgürlüğü üzerindeki yasaklar, herkes için kalkacak mı? Politikacıları eleştirdiği için karikatüristler aleyhinde açılan davalar düşecek, sürmekte olan soruşturmalarla ilgili haber yapan muhabirlere yönelik hapis tehditleri kalkacak, ağır para cezaları silinecek mi?

Meclis’te bekleyen sosyal güvenlik yasa tasarısı ile ilgili büyük bir memnuniyetsizlik var. Üniversitede türbanı serbest bırakarak, kadın haklarında büyük adım atıldığı savunulurken, bu tasarı ile kadınların emeklilik hakkı ellerinden alınıyor. Emeklilik için ya 9 bin iş günü ya 65 yaş. Sadece kadınların değil erkekler için de durum aynı.

Gazeteci ve diğer bazı mesleklerin yıpranma hakları budanırken, türban demokrasisi bir parmak bile bal çalmıyor sorunlarımıza.

* * *

DÜN
sabaha kadar süren tartışmaları izlerken bütün bu sorunların yaşanmadığı, demokrasinin tam olarak işlediği bir ülkenin parlamentosunu izliyormuş gibiydim.

Ama bugün artık çok şey değişti.

Türban tartışmalarında kullanılan üslup, ortaya atılan gerekçeler öyle özgürlükçü, öyle devrimci öyle ilericiydi ki, bu tavır bundan sonra politikacıların Türkiye’nin gerçek gündemindeki sorunlara yaklaşımlarında bir referans olacak.

Madem doğru olanı biliyorsunuz, o zaman o doğrunun gereğini bekleyecek insanlar sizden.

Göründüğünüz gibi olacaksınız. Özellikle MHP için kaçış zor olacak bundan sonra.

* * *

TARTIŞMALAR
sırasında hükümet temsilcisi, türban yasağı nedeniyle üniversiteye gidemeyen kız öğrencilerin sayısını öğrenmek isteyen bir muhalefet milletvekiline "bilmiyorum, şu anda veriler yanımızda değil" yanıtı verirken, türban yasağının kalkmasıyla ilgili kamuoyu yoklamalarına bol bol atıfta bulunuyordu.

İşine gelen verileri alıp işine gelmeyenleri görmezden gelerek, işine gelen hakları savunup gelmeyenleri boş vererek özgürlüklerin yolunun açıldığı nerede görülmüştür? Burada da görülmeyecek.

Yarın ikinci kez Meclis toplanıyor. Anayasa değişikliğinden sonra da 17. madde tartışılacak. Başbakan dün Almanya’ya giderken, konuyla ilgili bir soruya, "Önce Anayasa, sonra bu konu. Kademe kademe" yanıtını verdi. Çene altı formülü diye bir şey olamaz. Kimse kimseyi kandırmasın. Dini referanslı muhafazakar yaşam kültürünü kademe kademe hayata sokuşturmaya çalışmak yerine bırakın herkes istediği gibi örtünsün. Şeffaflık sağlansın. Demokrasi, haklar ve özgürlükler iddiası ile neyin kast edildiği ortaya çıksın. Demokrasi kavrayışı, olgunlaşacağı samimiyet zeminini bulsun.
Yazarın Tüm Yazıları