Ya göbek ya karaciğer

Sağlık kültürümüzde karaciğerimiz pek önemlidir. Acıtıcı bir sorunu tarif ederken “ciğerimiz yanar”, yediğimiz her kazık “ciğerimize oturur”, birinin haram yediğini öğrenince de “karaciğerine dert olsun!” deriz.

Haberin Devamı

Bana sorarsanız haksız da değildir bu yaklaşım. Değildir çünkü, tek ve de pek önemli bir organdır karaciğerimiz. Kolay kolay sorun çıkarmaz ama gelin görün ki bir de çıkardı mı -maalesef- iflah da olmaz.

LİMİT

KADINLARDA: 85 SANTİM
ERKEKLERDE: 100 SANTİM

KARACİĞERİMİZİ yoran, üzen, zora sokan pek çok sorun var. Alkol bunların en iyi bilineni, en yaygın olanı. Virüsler, özellikle de karaciğeri hedef alan hepatit virüsleri, bazı bakteriler, zararlı kimyasallar, hatta bazı ilaçlar ve bilinçsiz kullanılan bitkisel hapları da bu listeye eklememiz mümkündür.
Biz dâhiliye uzmanları ve de tabii ki gastroenterologlar genel sağlık muayenelerini yaparken de, yıllık sağlık kontrollerini değerlendirirken de karaciğeri şöyle bir gözden geçirmeyi asla ihmal etmeyiz. İşte bu “gözden geçirmeler” sürecinde giderek daha çok farkına vardığımız yeni bir tehdit ile karşı karşıya olduğumuzu son on yılda açık ve net bir şekilde fark ettik: Karaciğer yağlanması!
Yağ torbası oluyor
Özellikle ultrasonografi gibi basit, zararsız, ekonomik ve son derece güvenli bir tarama yöntemini dikkate aldığımızda neredeyse her on yetişkinden birinde karaciğer yağlanması olduğunu endişeyle izliyoruz. Bu oran kilo sorunu olanlarda daha da yükseliyor. Özellikle göbek-karın-gıdık bölgelerinden kilo alanlarda tehlikeli rakamlara ulaşabiliyor. Bel çevresi 100 santimi geçen erkeklerin ve de 85 santimi geçen kadınların neredeyse yarısında karaciğer yağlanması var! İşte bu durum yukarıda anlattığımı “karaciğer zararlıları listesi”ne yeni bir maddeyi daha eklememizi zaruri hale getiriyor: Göbeklenme!
Özellikle insülin direnci ile ilgili göbeklenme ve kilo sorununun değişmez bir sonucunun da karaciğer yağlanması olduğu kesinleşmiştir. İnsülin direnci şiddetlendikçe yalnız göbeğiniz ve bel çevreniz değil, karaciğeriniz de yağ depolamaya, genişlemeye başlıyor. Bu durum doğal olarak onu “görevlerini yapamaz, yorgun ve bitkin bir organ” haline getiriyor.
Nedeni şu: İnsülin direnci kanda aşırı trigliserid artışına, bu da karaciğerde yoğun trigliserid depolanmasına yol açıyor. Karaciğer neredeyse ağzına kadar, tıka basa trigliseridle dolu bir yağ torbasına dönüyor. Torbadaki yağ miktarı karaciğerin fonksiyonlarını başlangıçta pek etkilemiyor, karaciğer durumu uzunca bir süre “idare edebiliyor!”. Bu aşama tıbbı terminolojide “Yağlı Yaraciğer=Hepatik Steatoz” olarak adlandırılıyor.
Ne var ki bu mutluluk öyle pek de uzun devam edemiyor. Sürece “okside edici stresler”, daha da önemlisi “iltihabi süreçler” de karışmaya başlıyor. İşte tam da bu noktada sorun artık ciddileşiyor. İltihabi değişimler karaciğerin fonksiyonunu bozmaya, işini doğru düzgün yapmasına engel olmaya başlıyor. Neticede problemin de adı değişiyor, ürkütücü, can sıkıcı bir anlam kazanıyor: “Yağlı Karaciğer İltihabı= Steatohepatitis”
İşin bu noktaya geldiğini anlamak zor değil. Günün herhangi bir saatinde birkaç damla kanla araştırılabilen karaciğer enzimlerinin yükselmesi, karaciğerdeki yağlı iltihaplanmanın ilk işaretleri oluyor. SGOT, SGPT ve GGT adı verilen bu enzimleri araştırmak son derece ucuz ve kolay. İnceleme için açlık ya da tokluk da gerekmiyor. Test fiyatları da çok ucuz.
Siroza yol açıyor
Eğer sorun zamanında fark edilmez ise iş zamanla çığırından çıkabiliyor. İltihabi süreçlere yanıt olarak gelişen “tamir etme” çabaları (fibrozis) devreye giriyor ama bu çabalar durumu iyileştirmek yerine tersine, karaciğerin büzüşüp sertleşmesine, görevini neredeyse hiç göremez hale gelmesine yol açıyor.  İşin bundan sonrası maalesef kötü ve tatsız gelişmelerle dolu: Böyle bir karaciğerde, karaciğer tümörü (hepatoma) ihtimali de, siroz ve karaciğer yetmezliği –karaciğerin iflası- olasılığı artıyor. Kısacası, başlangıçta masum bir göbeklenmeyle çıkan ve pek de önemsenmeyen basit bir değişim hiç de akla gelmeyen kötü bir sonuçla bitebiliyor.

ÖNEMLİ

Ne yapmalı

Haberin Devamı

KARACİĞER yağlanması ve buna bağlı olarak gelişen iltihaplanmanın dişe dokunur bir tedavisi hâlâ yok ama güvenilir, sağlam bir önlemi kesinlikle var! Yani önlemek mümkün ama tedavi, özellikle iş karaciğer yetmezliği aşamasına vardıktan sonra pek kolay değil. Önlemenin yolu insülin direncini çözmekten, daha doğrusu kontrol altına almaktan geçiyor. Bunu başarmak da yine o bizim üzerinde ısrarla durduğumuz “üçlü çözüm”den geçiyor: Glisemik yükü düşük bir beslenme modeli oluşturmak, düzenli bir fiziksel aktivite planını ısrarla sürdürmek, gerekiyorsa insülin direncini yenmeye destek olabilecek ilaç ya da doğal ürünlerden faydalanmaya çalışmak. Bu üçlünün oransal değerlerine gelince... Bana göre işin yüzde 50’si beslenme modelini değiştirmekle alakalı.

Haberin Devamı

Kalbimiz bitter’i seviyor

SON yılarda ardı ardına yapılan pek çok araştırmada gösterildi ki ölçülü miktarda tüketildiğinde çikolata sağlığa iyi gelebiliyor. Cambridge Üniversitesi’nden Dr. Oscar Franco ve arkadaşları pek çok çalışmayı inceleyerek bu sonuca varmışlar. Burada dikkat edilmesi gereken birkaç hassas nokta var: Çikolatanın süt oranı azaldıkça faydası artıyor. Yani bitter çikolatalar sağlığa sütlü çikolatalardan daha faydalı.

Yazarın Tüm Yazıları