Koyulhisar'daki heyelan felaketi; 16 yıldır 20 milyon metreküp toprağın altındalar
Koyulhisar ilçesine 19 kilometre mesafede bulunan Sugözü Köyü'nün Kuzulu Mahallesi'nde 16 yıl önce felaket yaşandı. 1650 rakımlı Sorkun Yaylası'nın bulunduğu yamaçtan 17 Mart 2005'te saat 10.30 sıralarında kayan toprak kütlesi, dağın alt kısmında bulunan 50 konutun üzerini kapattı.
Dağdaki hareketi görenler, evde bulunanlara telefonla ulaşıp haber vermeye çalışsa da milyonlarca metreküp toprak kitlesinden kaçamayan Hasan Demir (70), Nuriye Demir (55), Ekrem Demirci (62), Hülya Demirci (23), Recep Demirci (57), Meliha Demirci (51), Abdullah Demirci (62), Selahattin Demirci (43), Ziya Demirci (75), Hüsnü Demirci (83), Hatice Çiçek (79), Arife Karaduman (75), Arife Gülfiden Karaduman (6), Aliye Özdemir (78) ve Samiye Özdemir (17) hayatını kaybetti.
Olay sonrası birçok şehirden Kuzulu Mahallesi'ne gelen çok sayıda kurtarma ekibinin iş makineleriyle çalışmaları sonuç vermedi. Arama çalışmaları sırasında heyelanın devam etmesiyle ekipler, birkaç kez toprak altında kalma riski atlattı. Bölgede 3 gün içinde Kuzulu Mahallesi'nin büyük bölümü tamamen haritadan silindi. Ekiplerin tüm çabasına karşın bölgedeki heyelan riskinin devam etmesi ve biriken toprak kütlesinin 20 milyon metreküpe ulaşması nedeni ile çalışmalar durduruldu. 15 kişi üzerlerini örten 20 milyon metreküp toprağın altında kaldı. Heyelandan etkilenmeyen birkaç ev de boşaltılarak bölge yerleşime kapatıldı.
SEMBOLİK ŞEHİTLİK YAPILDI
İnsan ve makine gücünün yetersiz kaldığı olayda toprak altından kurtarılamayan 2'si çocuk 15 kişi için mahallenin alt tarafında mezarlık kısmının yakınına sembolik şehitlik yapıldı. Şehitlikte hayatını kaybedenler için birer mezar taşı ve bir de olayı hatırlatan anıt dikildi. Geride kalan yakınları, şehitlerini bu temsili mezarlık başında dua ederek andı.
'TELEFONLA ARADIM AMA KURTARAMADIM'
Heyelanda kızı Samiye ile annesi Aliye Özdemir'i kaybeden İdris Özdemir (65), acısını unutamadığını söyledi. Kendisinin olay günü heyelanın başlangıç noktası olan yayladaki evde olduğunu anlatan Özdemir, şöyle konuştu:
"Olayın yaşandığı gün yukarıda bulunan yaylaya tohum ekmeye gidecektim. Eşimle birlikte evin içinde tohum dolduruyorduk çuvallara. Kapıda bekleyen arkadaşım bana seslendi, 'İdris dayı, dağ yürüdü, gidiyor' diye. Dışarı çıktığımda karşılaştığım manzaraysa her yer toz bulutu, toprak su gibi akıyordu. Hemen telefona sarıldım köyü arayıp uyarmak, kaçmalarını sağlamak için. Telefon çaldı ama kimse bakmadı. Köyde bulunan başka bir komşumu, Nuriye Demir'i aradım ve açtı. Heyecana kapılmadan mahalleyi terk etmelerini, dağın aşağı doğru kaydığını söyledim. Telefonla konuştuğum komşum şaşkınlık ve panik yaşadı. Toprak altında kalanlardan biri de oydu maalesef, o da kurtulamadı. Ardından traktöre binip köye geldiğimizde durumun çok vahim olduğunu gördük. Benim annem, teyzem, kızım ve akrabalarım toprak altında kaldı. Üzgünüz, hiç aklımızdan çıkmıyor. Üzerinden 16 sene geçmesine rağmen içimizde acısı hiç geçmiyor. Olaydan sonra yeni yapılan afet konutlarına taşındık, şimdi orada yaşıyoruz. Buraya da gelip dua ediyoruz. Elimizden başka bir şey gelmiyor."
'GÖNLÜMÜZ BURADA KALDI'
Annesi Aliye Özdemir, kuzeni Samiye Özdemir ve teyzesi Hatice Çiçek'i kaybeden Mehmet Ali Özdemir (66) ise olay yaşandığı sırada İstanbul'da olduklarını belirterek, "Biz buraya geldiğimizde iş işten çoktan geçmişti. Buradayken yaşadığım duyguların tarifi yok. Geldiğim zaman gitmek istemiyorum. Devlet ev yaptı ama sığmıyoruz çünkü gönlümüz dışarıda, burada kaldı. Bizim evden 3 can verdik bu toprağa. Annem, yeğenim ve teyzem. Ama onların yerleri içimizde hiç değişmiyor. Çok fazla toprak kütlesi olduğu için kurtaramadık. Şimdi bir kabirleri bile yok. Onlar için temsili şehitliğimizde dua ediyoruz" dedi.
'ÇALIŞMA DURDURULUNCA BÜTÜN ÜMİDİMİZ TÜKENDİ'
Toprak altında kalanların hepsinin yakınları ve akrabaları olduğunu söyleyen Şakir Demirci (61) ise "Olayın yaşandığı gün İstanbul'daydım. Haberi alınca apar topar yola çıktık. Geldiğimizde bölgeye yaklaştırmadılar. Görevlilerden kaçarak dağlara tırmanarak geldik olay yerine. Jandarma barikat kurmuştu, geçit vermiyordu ama rica minnet bölgeye ulaştık. O an yaşadıklarımız anlatılacak gibi değil. Olayın 2'nci günü çok sayıda ekip kendi imkanları doğrultusunda yardım için geldi. Hatta bildiğim kadarıyla Samsun'dan iş makinesi getirilmiş. İş makinesinin kepçesini kaldırdığı zaman toprak yeniden hareket etmeye başladı. Bütün bürokratlarımız buradaydı. 'Çalışmaya devam edersek çok zayiat veririz, bu yüzden çalışmayı durduralım ve toprak dinlenmeye geçsin' dediler. Ardından 2'nci günü akşam saat 21.00'de tekrar bir gürültü geldi. Ne olduğunu henüz bilmiyorduk. Sabah baktığımızda 3'üncü kütlenin geldiğini gördük. Daha sonra artık burada iş makinelerinin çalışamayacağını söylediler ve çalışmayı durdurma kararı aldılar. O ana kadar koruduğumuz bütün ümidimiz de böylece bitmiş oldu" diye konuştu.
'ALLAH BÖYLE ACILAR YAŞATMASIN'
16 yıldır temsili şehitlikte yakınlarını andıklarını belirten Şakir Demirci, "O günden beri ruhen kendimde değilim. Buraya geldiğim zaman benim tansiyonum yükseliyor. Devletimizden Allah razı olsun. O zamanki şartlarla buraya bir şehitlik yaptılar. Bizler de gelip duamızı ediyoruz. Benim baldızım, bacanağım, halalarım, babamın amcaoğulları yani buradaki kimse yabancı değil. Kolay da değil. Allah kimseye böylesi acılar yaşatmasın. O günden sonra burada yerleşimi yasakladılar. Bu bölgede kimsenin ikamet etmesi mümkün değil" dedi.
O KÜTLENİN ÜZERİ ORMAN OLDU, DRONE İLE GÖRÜNTÜLENDİ
Halen olayın izlerini taşıyan Kuzulu Mahallesi'nde yamaçtan kopup gelen ve 20 milyon metreküp olduğu tahmin edilen toprak kütlesi, ilk günkü görüntüsünü koruyor. Geride kalan 16 yılda toprak kültesinin yamaçtan koparken beraberinde sürükleyip getirdiği çam ağaçlarının yeniden filizlenerek, kütlenin üzerinde orman örtüsü oluşturduğu görüldü. 16 yıl sonra felaketin yaşandığı bölge, havadan drone ile görüntülendi. 20 milyon metreküp toprağın taşındığı alanda felaketin büyüklüğü, gözler önüne serildi.