Veda seremonisi

BİR erkeğin hayatındaki en zor tercih nedir?Herkese göre değişebilir.Herkesin kendine göre çok zor tercihleri olabilir.

Ama şimdi anlatacağım zor tercih, gerçekten insanı çok etkiliyor.

Hem güldürüyor, hem de çok insani olduğu için düşündürüyor.

* * *

Bu hikáyeyi bana anlatan doktor sıkı sıkı tembih etti.

‘‘Aman sakın adını verme’’ dedi.

O nedenle adını vermiyorum.

Sadece, ‘‘Kamuoyunun çok yakından tanıdığı ve herkesin çok sevdiği bir siyasetçi’’ demekle yetineyim.

Oldukça ileri bir yaşta, mesela 80'lerin bayağı üzerinde bir yaşta hastaneye yatıyor.

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel onun sağlığıyla yakından ilgileniyor.

Yaşlı siyasetçinin yattığı hastanenin başhekimini bizzat arıyor.

Onunla çok yakından ilgilenilmesini söylüyor.

Yaşlı siyasetçi çok ciddi bir idrar zorluğu çekmektedir.

Hatta idrarını hiç yapamamaktadır.

Başhekim, onun kamusal özelliğini dikkate alarak, bir konsültasyon yapmaya karar verir.

Ankara'daki üniversite hastanelerinin üroloji bölümlerinin başkanlarını bir araya getirir.

Hep birlikte yaşlı siyasetçiyi muayene ederler. Ortak kanaatleri şudur:

Yaşlı siyasetçinin prostatı çok büyümüş ve idrar kanallarını tamamen kapatmıştır.

Teşhis budur. Peki tedavisi?

Tabii ki ilk akla gelen ameliyattır. Ancak çok yaşlı olduğu için ameliyat çok risklidir.

Ama ikinci bir tedavi yöntemi daha vardır.

* * *

Kendisine hormonal bir ilaç vererek, prostat bezini küçültmek. Böylece prostat kendiliğinden küçülecek ve idrar yolu açılacaktır.

Ancak bunun bir sakıncası vadır. Bu tedavi erkekliği tamamen öldürmektedir.

Bu teklifi yapma görevi, aralarındaki en kıdemli doktora verilir.

Doktor gider ve anlatır. Yaşlı siyasetçi, ‘‘Yani benim erkekliğimi mi öldüreceksiniz?’’ diye sorar.

Kıdemli doktor çok nazik ve ince bir ifadeyle, ‘‘Evet efendim. Ama bu yaştan sonra size bir zararı olacağını sanmıyorum’’ der.

Ama yaşlı siyasetçi, kamuoyunca da çok iyi bilinen o huysuzluğu ile ‘‘Sen delirdin mi doktor’’ der ve onu kovalamaktan beter eder.

Bu defa devreye hastanenin, kendisini yakından tanıyan başhekimi girer. ‘‘... Amca, bundan başka çare yok. Önemli olan sizin hayatınız. Siz daha Türkiye'ye uzun yıllar lazımsınız’’ der.

Der ve zar zor ikna eder.

Ama asıl hikáye o andan itibaren başlar. Çünkü doktorlar, o durumda yapılmaması gereken bir şeyi yaparlar.

* * *

Bu uygulamayı yapmak üzere güzel bir hemşireyi gönderirler. Hemşire elinde bir iğneyle odaya girer.

Yaşlı siyasetçi ‘‘O nedir’’ diye sorunca, hemşire de tam bir Amerikan zihniyetiyle her şeyi açık açık söyler.

Yani, ‘‘Size erkekliğinizi öldürecek bir iğne yapacağız. O da prostatınızı küçültecek’’ der.

Sahneyi düşünebiliyor musunuz? Güzel bir hemşire sizin erkekliğinizi alacak.

Yaşlı siyasetçi kıpkırmızı kesilir ve hemşireyi gerisin geri gönderir.

İşler karışınca, malum başhekim yine devreye girer.

Uzun uzun konuşup kendisini ikna eder.

Bu defa uygulamayı bir erkek doktorun yapması kararlaştırılır.

* * *

Doktor elinde iğneyle ona yaklaştığı anda, yaşlı siyasetçi ‘‘Bir dakika’’ der ve önüne bakarak konuşmaya başlar:

‘‘Sevgili erkekliğim. Sen yıllarca bana hulus-i kalp ile (iyi kalplilikle) hizmet ettin. Kusuruma bakma elimden gelen her şeyi yaptım. Ama maalesef artık senin için yapabileceğim bir şey kalmadı. O yüzden sana veda ediyorum. Hakkını helal et.’’

Bu, yaşlı adamın veda seremonisidir.

Kendini kurtarmak için, erkekliğini feda etmek zorunda kalmıştır.

* * *

Ben bu hikáyeyi dinlediğim zaman çok etkilendim.

Çok da güldüm.

Ama bir erkeğin, hayatının son günlerinde bile böyle bir muhasebeyi yapmak zorunda kalışı çok dramatik değil mi?

Dramatik ama çok gerçekçi.

Yıllar önce bir gün yaşlı bir gazeteci ağabeyimle Kıbrıs'ta plajda birlikte güneşleniyorduk. Plajdaki güzel kadınlara bakarak şunu söylemişti:

‘‘Bak Ertuğrul, yaşım 70'i geçti. Ağzımda diş kalmadı. Vücudum lime lime, yüzüm sarktı. Ama şu Allahın belası beynim yok mu, hálá kadın istiyor.’’

Veda seremonisinin ne olduğunu daha güzel nasıl anlatabilirsiniz ki...
Yazarın Tüm Yazıları