Uygulama ve kuyrukçuluk

AVRUPA Birliği, on yeni üyeyle üç yıl için genişleme sürecini kapattı. Ama tartışma sürüyor. Ve Türkiye bu tartışmanın en dikenli konusu.

Son zamanlarda kriterlerden daha fazla karşımıza çıkartılan gerekçe ‘kültür farkı’.

Önümüzdeki ay yapılacak olan parlamento seçimlerine hazırlanan siyasi partiler, bu konuda seçmenlerin sorularını yanıtlamak zorunda.

11 Eylül ve 11 Mart Madrid’deki bombalı saldırı ile Avrupa kamuoyunda kültürel savunmaya geçerek içe kapandı.

Biz ne dersek diyelim Avrupa, İslamcı bir meydan okuma ile karşı karşıya hissediyor kendisini. Terör, sıradan Avrupalının yaşamında kültürler arası çatışmayı ateşliyor.

Bu algılamanın karşısında durmaya çalışan aydın refleksinin direnci ise çok zayıf.

Bizim deyimimizle ‘sokaktaki Avrupalı’ Kopenhag kriterlerinin, kültür farklılığını, yani bir arada yaşama sorunlarını aşmayacağına inanıyor.

* * *

BUNA bir de Avrupa’daki Türkler deneyimini ekleyelim. Avrupalının ‘Türk’ kavramı, topluma entegre olan, kendisine benzeyen Türkleri kapsamıyor. Alışkanlıklarını geldikleri günkü gibi koruyan, yaşadıkları ülkenin dilini ve adetlerini benimsemeyen, geldiği ülkeye ve içinde bulunduğu topluma kendisini öyle olduğu gibi ‘dayatan’ları kapsıyor.

Fransa’nın önde gelen gazetelerinden Liberation’un yazarlarından Marc Semo, ‘Gazetede Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği lehinde yazan birkaç meslektaş vardı. Bugün bir tek ben kaldım’ diyordu geçen hafta İstanbul’daki bir toplantıda.

Bir Hollandalı ise geçenlerde, İstanbul’dan Amsterdam’a uçak yolculuğu yaptığı insanlarla ortak bir gelecek düşünmesinin mümkün olmadığını açık yüreklilikle itiraf ediyordu.

Bunlar ırkçılığı çağrıştıran yaklaşımlar ama karşımızdakileri ‘ırkçılıkla’ suçlamadan önce biraz kendimize bakmanın zamanı gelmedi mi sizce?

Kopenhag kriterlerini istediğiniz kadar uygulayın, ama ortak bir insanlık kültürünün inşaası için yola çıktığınız bir toplulukta, kadınların erkeklerle el sıkışmasını bile sorgulayacak bir anlayışa -ne adına olursa olsun- hálá prim veriyorsanız yadırganırsınız. Dışlanırsınız.

* * *

AVRUPA Birliği bir ‘değişim’ projesidir. Değişmek istemiyorsanız hiç uğraşmayın.

Sizi, ‘olduğunuz gibi’ kimse kabul edemez.

Avrupa Birliği için bu kadar çaba harcayan bir hükümetin, kültürel değişime bu denli karşı çıkması, eninde sonunda kendisini sıkıştıracak ve kimseye yaranmasının mümkün olamayacağı tuhaf bir noktaya taşıyacaktır.

Çok ciddi bir eğitim sorunu ile karşı karşıya olan bir toplumda tek mesele, İmam Hatip Okulları için verilen sözün tutulması mıydı?

Devlet liseleri sadece eğitim değil güvenlik açısından bile içler acısı iken neden bunca tartışma arasında hiç hatırlanmadılar?

YÖK, bu kadar dayatma ile değil, öğrencilerin de katılacağı geniş bir uzlaşma ile değiştirilemez miydi?

Uyum paketlerini çıkartmak bir yana işin en zor kısmı ‘uygulama’.

O ise, halk kuyrukçuluğu ile değil, reformcu siyasi önderlikle mümkün.
Yazarın Tüm Yazıları