Unakıtan: Döviz transferinde sınır 15 bin dolara inmeyecek

MALİYE Bakanı Kemal Unakıtan, 29 Ekim'de İstanbul'da Bankalar Birliği Yönetim Kurulu ile 3 saat süren bir toplantı yaptı. Unakıtan bu toplantıda söyledikleriyle, yine bankacıların takdirini kazandı. Zaten Unakıtan, her toplantıda bankacıların yüzünü güldürmeyi başarabiliyor.

Unakıtan bu toplantıda da bankacılara, mali kesim konusunda aynı perspektifi paylaştığını anlattı. ‘‘Ekonomide sorunların çözümü için mali kesimi büyütmemiz lazım’’ diyen Unakıtan, aksi halde reel kesimin büyüyemeyeceğini söylemiş. 'Bankaları bellemişiz sadece onlardan vergi alıyoruz' diyen Unakıtan, aracılık maliyetlerinin düşürülmesi için yapılan plandan da sözetmiş.Unakıtan damga vergisi ve harçların tümüyle kaldırılacağını, KKDF kesintisinin düşürüleceğini kaydetmiş. Bankacılar, kambiyo işlemlerinde kaldırılan damga vergisinin, yılbaşında kredi sözleşmeleri dahil tüm sözleşmelerden kaldırılmasını, harçların da bununla birlikte sıfırlanmasını bekliyorlar. Asıl büyük yük olan KKDF kesintisinin ise Temmuz'dan başlanarak aşamalı düşürülmesi bekleniyor.

Unakıtan, aracılık maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle, şirketlerin bankalara kredi talebiyle gelemediğini kaydetmiş. Bu arada Unakıtan, 'Aracılık maliyetlerini kesin düşüreceğiz ama siz de hak verirsiniz ki; herşeyden önce bütçe dengelerini, faiz dışı fazla hedefini düşünmek zorundayız. Bu hedeflere zarar vermeyecek biçimde aşama aşama indirime gideceğiz' demiş.

Toplantıda bankacıların en fazla şikayet ettiği konular, 32 sayılı kararda yapılması düşünülen değişiklikler ile Adalet Bakanı'nın hazırladığı 'hortumcu yasası' olmuş. Unakıtan bankacıların şikayeti üzerine, 'Bankalardan yurt dışına yapılan döviz transferlerinde bildirim zorunluluğunun 50 bin dolardan 15 bin dolara indirilmesi' maddesi için kesin bir dil kullanmış ve 'Böyle bir şey olmayacak, 15 bin dolara düşmeyecek, şimdiki gibi kalacak' demiş. Bankacıların 'geri gidiliyor' uyarısına ise Unakıtan, 'Geriye dönüş kesinlikle sözkonusu olmaz. Babacan'la konuştum 'Bürokratlar hazırladı görüş alalım diye gönderdik' dedi. Böyle bir şey yapmayız' yanıtı vermiş.

Bankacıların hazırlanan taslak yasalaştığı takdirde kimsenin bankacılık yapmayacağını hatırlatmaları üzerine ise Unakıtan 'Ben taslağı incelemedim. Amacımız tahsilatı hızlandırmak. Ama bunu yaparken başka sıkıntılar ortaya çıkacaksa, bunu mutlaka konuşur düzeltiriz' demiş.

Bu arada istekler sıralanırken, birara, Maliye Bakanı Unakıtan 'Aslında bana kalsa bazı şeyleri hemen yapıvereceğim ama olmuyor. Bürokrat arkadaşlara soruyoruz,. Onlar orası şöyle, burası böyle diye kendi görüşlerini belirtiyor, hemen yapamıyoruz' deyince, gülüşmeler olmuş. Gözler Bakanın yanında oturan Gelirler Genel Müdürü Osman Arıoğlu'na çevrilmiş...

Bankacılar, Unakıtan'la, her zamanki gibi keyifli bir sohbet olduğunu belirtirken, 'Ama ilginç olan şu ki; Adalet Bakanlığı taslağında, her bakan gibi, Unakıtan'ın da imzası var' dediler.

Hazine'den piyasa yapıcılarına fırça


GEÇTİĞİMİZ Cuma günü de İstanbul'da, piyasa yapıcıları toplantısı vardı. Bu kez HSBC'nin ev sahipliğini yaptığı toplantıda, Hazine ve Merkez Bankası yöneticileri piyasa yapıcısı bankaların fon yöneticileriyle görüş alışverişinde bulundular.

Bu toplantıda Hazinecilerin, fon yöneticilerine, özellikle takas kağıtlarının TL'ye dönüşümü için çıkan söylentiler nedeniyle 'fırça attıkları'nı öğrendik. Konuşulanların basına sızmasına kızan Hazinecilerin sitem boyutlarını aşan yakınmalarından anlaşıldığı kadarıyla, haberler sorun olmuş. Hazineciler, 3 milyar dolarlık dövize endeksli takas kağıtlarının değişimine henüz süre olduğunu, daha sonra formüller belirleneceğini belirtirken, 'Kesinlikle kağıtların tümünün TL'ye dönüşümü sozkonusu olmaz. 3 milyar dolarlık açık pozisyonu birden yaratacak değiliz' demişler.

Bu arada, daha önce başarılı olan, Mart başındaki kağıtlar için açılan geri alım ihalelerine devam edilmesi de tartışılmış ve önümüzdeki günlerde yeni alım ihaleleri açılması görüşü benimsenmiş.

Toplantıda İmar Bankası için yapılacak 2.7 katrilyonluk ödemelerin piyasalara etkisi de gündeme gelmiş. Hazineciler, bu ödemelerin piyasayı fazla etkilemeyeceğini, ödemelerin zamana yayılacağını, bu nedenle dövize aşırı bir talep gelmesini de beklemediklerini söylemişler.

Hazinecilerin verdiği bilgiler; İmarcıların banka kapatılmadan önceki dönemde hızla TL'ye döndüklerini gösteriyor. Daha önce, açılan hesaplar bazında, toplam mevduatın yüzde 60'ının DTH olduğu belirtilirken, son hesap durumunda bu payın yüzde 35'e düştüğü görülmüş. Yani TL'nin değerlenmesine bağlı olarak, belli ki bu yıl içinde döviz hesapları büyük ölçüde TL hesaplarına dönüşmüş ve TL hesaplarının toplam içindeki payı yüzde 65'e yükselmiş. Hazineciler, bunu da gerekçe gösterip, dövize fazla talep beklemiyorlar ama göreceğiz...

Öte yandan bu toplantıda döviz hesabı olan İmarzedelerin, kur konusunda da zararlı çıkacakları ortaya çıkmış. Hazineciler, banka için işlem yapıldığı tarihteki kur baz alındığı için, ödemelerin 1 milyon 370 bin liralık kurdan TL'ye fikslenerek yapılacağını söylemişler.

Sayıştay ve Başkanı


SAYIŞTAY'ın ağırlığı AKP iktidarı ile birlikte artıyor. Aslında, Avrupa'da benzerleri olan bu kuruma kesin ihtiyaç var. Ama asıl fonksiyonunda kalıp, teknik bir kurum olarak...

Sayıştay geçmiş dönemde, bürokrasi içinde idelojik tavırlarıyla tanınırdı. Teknik düzeyde kalması gereken denetim fonksiyonunu yerine getirirken, kurum yöneticilerinin ideolojik görüşlerinin Kurumun işlerine yansıdığı, hep konuşulurdu. Bunun kamuoyuna da malolmuş örnekleri Hazine hesaplarının incelenmesinde görüldü. Bütün bakanlıkların hesaplarının, saymanlıkların sorumluluğu nedeniyle, ibra edilmemesi gerekirken, sürekli Hazine'ye suç yüklendi. Burada başrolü Sivas Katliamına adı karışan eski milletvekili Temel Karamollaoğlu' nun oğlu Ömer Karamollaoğlu nun oynadığı söylenirdi. Ali Babacan da kendine Sayıştay'daki aynı ekipten bir danışman aldı.Bildiğimiz kadarıyla Babacan ve Karamollaoğlu da iyi arkadaş, eşlerinin arasından ise su sızmıyor. Bakalım aynı hesaplara bu kez Sayıştay ne diyecek?

29 Ekim Resepsiyonu uzun zamandır konuşulan 'Sayıştay'ın ideolojik tavrı' konusundaki şüphelerin haklılığını ispatladı. 'Kamusal alan tanımayan' Sayıştay Başkanı Mehmet Damar, ANAP ve DSP'nin adayı Biltekin Özdemir'e karşı koalisyon ortağı MHP'nin AKP'lilerle birlikte destekleyerek seçtirdiği bir isim. Herhalde MHP Damar'a 'kamusal alan' görüşünü sormamış...

Şimdi Dünya Bankası desteği ile Kamu Yönetim Reformu kapsamında, Sayıştay'ın işlevi daha da artırılacak. Dünya Bankası Sayıştay'ın da bağımsız bir kuruluş tarafından denetlenmesini istiyor ama başkan Damar çok sert biçimde, 'Sayıştay denetlenemez' diye buna karşı çıkıyordu.

Sizce bu Sayıştay'ın denetime ihtiyacı yok mu?

Bağımsız kurumlara yapılan ideolojik atamaların sonuçları, daha iyi nasıl görülebilir?
Yazarın Tüm Yazıları