Tuzu azaltmak için 10 emir

Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Derneği’nin yaptığı çok önemli bir araştırma sonucuna göre Türk halkı eskisinden daha fazla tuz tüketiyor. Bu iyi bir haber değil. Çünkü aşırı tuz tüketimi birçok hastalığa davetiye çıkarıyor.

Hipertansiyon ile tuz arasındaki ilişki uzun süredir biliniyor. Tükettiğiniz tuz miktarı arttıkça kan basıncınızın ayarı güçleşiyor. Özellikle hipertansiyonlu biriyseniz (ve hele bir de "tuza duyarlı hipertansiyon" sorununuz varsa) yiyip içtiklerinizle kazandığınız sodyum miktarı çok önemli.

Halkımızın tuz tüketimi neden arttı? Bunun birçok nedeni olabilir ama kanaatime göre son yıllarda tüketimi hızla artan /images/100/0x0/55ea4d28f018fbb8f876f288hazır ya da işlenmiş gıdalar vücudumuza giren fazla tuz veya sodyumun en önemli kaynakları. Bilhassa hazır çorbalar, dondurulmuş yiyecekler, salata sosları, pizzalar, krakerler, turşu, zeytin, sosis, sucuk, pastırma gibi yiyecekler, cipsler, çerezler zannettiğinizden çok daha fazla tuz içeriyor. Ayrıca Türk halkı peynirin, zeytinin, kahvaltılık yiyeceklerin tuzlusunu seviyor. Diğer taraftan üreticiler de hazır satılan gıdaların daha dayanıklı olabilmesi için de çok fazla tuz ilave ediyor.

GİZLİ TUZA DİKKAT!

Marketten, bakkaldan satın aldığınız diyet ürünlerinin, sağlıklı diye pazarlanan yiyecek ve içeceklerin özellikle de "çabuk" servis edilen paketlenmiş, işlenmiş, dondurulmuş hazır besinlerin büyük bir kısmının birer tuz bombası olduğunu aklınızdan çıkarmayın. Konserve şeklinde kutu ya da kavanozlarda satılıyorlarsa, toz haline getirilip paketlenmişlerse (çorbalar), dondurulmuşlarsa, daha fazla sodyum (yani gizli tuz) içerebileceklerini de bir kenara not alın. Vücudunuzu "gizli tuz saldırılarından" korumak istiyorsanız etiketleri okumayı ihmal etmeyin. Satın aldığınız besinlerin içinde "sodyumbenzoat" veya "sodyumglutamat" şeklinde gizli tuzların bulunabileceğini aklınızdan hiç çıkarmayın.

BU ÖNERİLERE DİKKAT

1. Sofranızdan tuzluğu kaldırın. Limon suyu, sirke ve normal tuza göre sodyumu azaltılmış veya tuz eşdeğeri potasyum klorür eklenmiş tuzları kullanın.

2. Sebze ve meyveleri taze olarak tüketin. Dondurulmuş sebze ya da tuz eklenmemiş konserve sebzeler satın alın.

3. Et, balık, tavuk ürünlerinin işlenmiş olanları yerine doğal ve taze olanlarını kullanın.

4. Baharatlar, limon ve sirkeden daha çok yararlanın.

5. Pilav ve makarnayı tuzsuz pişirin. Tuzdan zengin olan sert peynirleri, turşuyu, mezelik etleri, zeytin vb. tuzunu azalttıktan sonra yiyin.

6. Tuzdan zengin donmuş yemekleri, hazır çorbaları, et-tavuk suyu ve salata soslarını daha az kullanmaya çalışın.

7. Konserve yiyeceklerin tuzunu azaltmak için hafifçe yıkayın.

8. Yiyecek içecekleri satın alırken düşük tuzlu veya tuzu azaltılmış çeşitlerini alın.

9. Kahvaltılık tahıl gevreklerinin düşük tuzlu olanlarını tercih edin.

10. Cips yemeyin.

n (Dr. Herbert Benson’dan alınmıştır.)

Kegel egzersizi ne işe yarıyor

Gebelik, doğum, kronik öksürük ve aynı zamanda genetik bir eğilim de varsa vajen duvarı ve pelvik taban dediğimiz basen altındaki kaslarda gevşeme olabilir. Bunun sonucu vajina gevşemesi, idrar kaçırma, rahim sarkması gibi durumlar ortaya çıkabilir. Bu durumların hem önlenmesi, hem tedavisi amacıyla Kegel dediğimiz egzersiz yapılabilir. Amaç pelvis tabanı kaslarının güçlendirilmesidir.

Bu kasların nerede olduğu ve nasıl kullanılabileceği jinekolog tarafından öğretilebilir ama kendiniz de idrarınızı yaparken nasıl durdurduğunuza dikkat ederek veya vajinanızın girişini sadece oradaki kasları sıkarak daraltmayı deneyerek öğrenebilirsiniz. Bunu yaparken karın, bacak veya kalça kaslarının hiçbirini kasmamalı, rahat nefes almalısınız. Pelvis tabanı kasları kasılınca dış genitaller ve anüs hafifçe yukarı doğru hareket ederler. Kasılma-gevşeme şeklinde arka arkaya 10 kez tekrarlanan egzersiz, günde en az 3 kere yapılmalıdır. Egzersiz ne kadar sık yapılırsa o kadar kolay hale gelir.

Cilt sorunlarınız ve Homeopati

Vücudumuzun en büyük organı olan deri pek çok sağlık sorununa da kaynak oluşturur. Çoğu süreğenleşme eğilimindeki bu yakınmaların tedavisinde Homeopati, gerek yan etkilerinin azlığı gerekse birden fazla soruna aynı anda etki edebilmesi ile yerinde bir seçenek olabilir.

Ciltten hafifçe kabarık, kırmızı döküntüler, şiddetli kaşıntı ve batma hissi, bazen soğuk bazen de sıcak uygulama ile rahatlama ürtikerin ana belirtileridir. Eğer soğuk kompresler rahatlatabiliyorsa, ödem de varsa arıdan elde edilen "Apis mellifica" uygun tedavi seçeneğidir. Kaşındıkça şiddetlenen yanma, soğuk uygulama ile rahatlamıyorsa ısırgan otundan elde edilen "Urtica urens" kullanılabilir. Alerjik bünyesi olan kişilerin "Poumon histamine" kullanarak yakınmaların şiddetini ve sıklığını azaltmaları olasıdır.

Egzamanın şiddeti azalabilir

Farklı egzama formlarında, hastanın genel durumu ve döküntülerinin yeri, şekli, içeriği ve zamanlaması değerlendirilerek uygun olan homeopatik ilaç(lar) seçilir.

Karbonhidrattan önce yağ yemek kilo kontrolünde faydalı olabiliyor

Kilo vermeye çalışanların yaptıkları önemli hatalardan biri beslenme planlarından yağı tamamen çıkarmaktır. Bu hatayı bezen doktorlar ve diyet uzmanları bile yapabiliyor. Oysa vücudun her koşulda belirli bir oranda yağ alması gerekiyor. "Sıfır yağlı beslenmek" bir süre sonra size hastalık olarak geri dönebiliyor. Diğer taraftan yağ tokluk hissi verdiği için aslında kilo ile mücadelede bir avantaj da sağlıyor. Bütün mesele yağı ne kadar ve ne zaman yiyeceğinizi bilmekten geçiyor. Eğer karbonhidrat gurubu yiyecekleri yemeden 20-30 dakika önce yağlı bir yiyecek yerseniz, bu yağlar daha sonra yediğinizi yiyeceklerin midenizi hızlı bir şekilde terk etmesine engel oluyor. Mideniz daha uzun süre dolu kalıyor.

Bu durumda hem daha çabuk doyuyorsunuz hem de kendinizi daha uzun süre tok hissediyor dolayısıyla hemen acıkmıyorsunuz. Diğer taraftan sofraya çok aç oturmadığınız için de daha az yiyor lokmaları daha çok çiğniyorsunuz. Diğer taraftan böyle bir davranış yediğiniz besinlerdeki şekerin kana karışma hızını azaltıyor. Dolayısıyla kan şekerinizde ani yükselmeler ve şiddetli insülin cevapları pek olmuyor. Sonuçta insülin şeker dengesi kolay bozulmuyor.

İftarlık seçimler

İftarınızı daha çok kahvaltılık besinlerle açarak ana yemeğe geçmeden önce yarım saat zaman bırakın. Bu şekilde öğünde birdenbire hızlı ve fazla yemekten kaçınabilirisiniz.

Kan şekeri dalgalanmalarına izin vermeyin: Yemek yemeye başlarken seçtiğiniz yiyecekler kan şekerinizi aniden yükseltip, düşürerek baş ağrısı ve benzeri sorunlara neden olabilir. Bu durumdan sakınmak için kan şekerinizi dengeleyen ve sizi tok tutacak glisemik indeksi düşük besinlere (yoğurt, ayran, peynir ile ekmek grubu ve sebze grubu yiyeceklerin kombinasyonu) öncelik verin.

Çeşitlilik, yeterlilik ve denge. Her gruptan besinin (süt-yoğurt grubu, et grubu, ekmek grubu, sebze ve meyve grubu, yağ grubu) mutlaka öğününüzde bulunmasını sağlayın. Tabağınızı dörde bölerek her yiyecek grubundan seçimler yapabilirsiniz.

Tehlikeli yiyeceklere dikkat! Kızartmalar, aşırı yağlı yiyecekler, tuzlu, salamura besinler, şeker, katı yağ, tereyağ gibi hayvansal yağlar ve hazır-donmuş- besinlerden bu ay süresince de uzak durmaya çalışın. Bu tür yiyeceklerin tüketimi ramazan ayı sonunda reflü, gastrit gibi sindirim sistemi hastalıklarına ve yağlanmış bir vücuda neden olabilir.

Mutlaka sahura kalkınız. Sağlıklı beslenmenin temellerinden biri olan "öğün atlamama" kuralı bu dönemde de geçerli. Sahurda besin tüketiminiz kadar sıvı tüketiminize de özen göstermeyi unutmayın.

Ramazanda da ara öğünü atlamayın

Ramazan ayının en güzel yanı o sonsuz duaların ve ibadetlerin yanı sıra, mükemmel hazırlanmış iftar sofralarıdır... "Mükemmel hazırlanmış" dediğimde aklınıza ilk olarak ne geldi? Hatta burada neler geldi mi demeliydim? Zengin Türk mutfağının mezeleriyle başlayan, çorbayla devam eden, ana yemeğin hangisi olduğuna ve olacağına karar veremediğiniz yemekler, yanında özenle hazırlanmış salatalar ve ve gün boyunca yemeyi hayal ettiğiniz yemek üstü tatlılar...

Peki bütün gün aç kalmış bir mideye bunları yollamaya ne kadar hakkınız var? İşte burada miktar ön plana çıkıyor ve her zaman her yerde önemli olan "miktar" ramazanda da önemini hatırlatıyor.

Bu ramazanda iftar saatinin geç olması nedeniyle, ara öğün yapma alışkanlığı atlanabilir. Bu durum enerji alımınızı azaltacaktır. İftardan 2 saat sonra ve yatmadan 2 saat önceye ayarlanmış ara öğün saatini şimdiden kurun. Ara öğününüzü düşük kalorili ve besin değeri yüksek besinlerden oluşmasını sağlayın:- Meyve

- Az yağlı süt veya yoğurt

- 1-2 adet tam ceviz veya 5-6 adet fındık/badem

- Sütlü tatlı veya meyve tatlısı (Haftada 1-2 gün.)
Yazarın Tüm Yazıları