Dünden devam: Bu satırların, 15 yıldır sevdayla, şehvetle sigara tüttüren yazarı, tanımak ve sevmek talihsizliğine nail olduğu, hırtlığı sanata dönüştürmüş dört adamın, Takoz, Hırtos, Ohamis ve Daralyan’ın şakkadanak sigarayı bırakması üzerine fena hálde paniğe kapılmıştır.
***
Ne diyorduk? Sigara...
Kafadan söyleyeyim de kurtulayım. Laf ağızdan bir kez çıkar. Ben, ne olur ne olmaz diye, böyle konuyu iyice ortamlara salıyorum ki dönmeye hiç yüzümüz olmasın.
O tarihe kadar bu dört uyuzdan biri sözünden dönüp de tekrar sigaraya başlamazsa... (Zavallı muharrire, hicranla üç-beş kere yutkunur...) 14 Şubat’ta sigarayı bırakacağım.
Domino reaksiyonu gibi. Bir deli bir kuyuya bir sigara attı; peşisıra gidiyoruz işte...
‘Hadi be, sen sigarayı bırak, ben hayda hayda bırakırım’ hesabı... Türk müyüz ne?
Her türlü kötü alışkanlığımızla barışık, hatta bununla gurur da duyarak, mutlu mesut yaşarız.
Ama iş inada binmeyegörsün, gerekirse en bi’ pür-i pak, yine biz yaşarız.
Anlamışsınızdır: Bunlar kademeli bir şekilde sigarayı bırakırken, ben de aynı hataya düşmüş bulundum.
Yandık yani...
Ohamis, sigarayı 17 Ocak’ta bıraktı. Ben de dedim ki, ‘Sana bir ay mühlet. O zamana kadar durum maldon olmazsa, 17 Şubat’ta ben de bırakıyorum.’
Orada Hırtos lafa girdi: ‘Sen gel şu tarihi 14 Şubat’a çek.’
13 Şubat, benim doğumgünüm. Bu sayede hem ‘33 yaş kararı’ almış olurmuşum, hem de sigarayı, sevgililer gününde manitadan ayrılırcasına bırakmış, kıl olduğumu gayet iyi bildiği sevgililer gününe karşı da bir eylem koymuş gibi olurmuşum.
Değil mi ki ben sigarayı, bugüne kadar birlikte olduğum bütün adamlardan daha çok seviyormuşum...
‘A tamam be!’ dedim; ‘iyi fikir... Yardan geçmek için ideal tarih...’
Bu muhabbet dönerken de, nasıl olsa gerçekleşmesi mümkün görünmediği için keh keh gülüyorum. İyi halt ediyormuşum... Gülmesem iyi edermişim.
Yandım yandım, yandım yandım, ahhh ki ne yandım...
Beni sigarayı bırakmaktan çok, sigarayla birlikte bırakmak zorunda olduğum şeyler korkutmuştur hep...
Kahve, içki, efkárlı şarkılar; yemekten sonra kahve ve konyakla içilen sigara en keyiflisi olduğuna göre -ki ben ağzıma sinek kaçsa, yemekten sayıp üzerine sigara içerim- yemek... Literatürlere orgazm sigarası olarak girmiş şeye değinmiyorum bile!..
Sigara öyle bir iptiladır ki, bir süre sonra sigarayı bunlarla iyi gittiği için değil, diğerlerini sigarayla birlikte lezzet kazandığı için tüketir hále gelirsiniz.
İstirham edeceğim, kalkıp da bana, sigarayı bıraktıktan sonra tüm bunların tadını daha iyi alacağımı söylemeyin, biliyoruz.
Şurda henüz sigara içebiliyorkene, ağız tadıyla bir aşk mektubu döşenmeye çalışıyoruz: ‘Sevgilim, seni seviyorum, seni tarihe düşülesi bir aşkla seviyorum. Fakat artık ayrı dünyaların insanlarıyız; babam beni vitaminciye everdi. Aşiretin selámeti açısından ciğerlerimi temizlemem lázım...’
Yalnızlığımın biricik yáreni, hayatımın biricik aşkı sigaraya olan mektubumu bağlarken, gelmiş geçmiş tüm kısa Camel’lara, Chesterfield Turkish Gold’lara, Benson&Hedges’lara ve Lucky Strike’lara, -artık misler gibi sigara kokamayacağız ya- Can Yücel’in ‘Sevda Duvarı’ adlı şiirini ithaf ediyorum.
‘Yalnızlığım benim süpürge saçlım / Ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi.’