Türklüğün aşağılandığı an

DÜN bir gazetecinin ölüm yıldönümüydü. Türklüğü aşağıladığı iddiasıyla hakkında 301’den dava açılan gazeteci arkadaşımızı bir yıl önce- meğer geldiğini herkesin bildiği- bir cinayete kurban verdik.

19 Ocak 2007, 21’inci yüzyılda Türklüğün en ağır hakaret gördüğü bir gün olarak tarihe geçti.

Kendilerini Türklüğün ve Türkiye’nin sahibi sananlar sayesinde.

Umutlu bir gelecek vaat edemedikleri işsiz güçsüz ve eğitimsiz gençleri, aslında üstlerine hiç de vazife olmayan "kurtarıcılık" görevi ile uyuşturup katiller haline dönüştürenlerin, Türkiye’ye verdikleri zararı hiç de umursamadıkları bugün her günkünden daha berrak biçimde karşımızda.

Eğer umursasalardı, bir yıldır devam eden yargılama süreci bu halde olur muydu?

Cinayetten bir yıl önce, Hrant Dink’in öldürüleceği bilindiği, Trabzon Emniyet Müdürlüğü’nde Şubat 2006’da eylemin nasıl gerçekleşeceği ve kimlerin yardımcı olacağına dair net bilgiler bulunduğu halde, cinayetin neden engellenemediği sorusu hálá yanıtlanmamış olur muydu?

Cinayet öncesi ve sonrası devletin emniyet, istihbarat ve askeri sorumluları arasında koordinasyon eksikliğine yol açan nedenlerin karşısında bu kadar geniş ve gevşek davranılır mıydı?

Bu kurumların hiçbir noktasında, "neden" diye soracak ve işin üzerine gidecek bir kişinin bile çıkmaması mümkün müydü?

Davaya belge ve delil sunma durumunda olan bazı kişilerin, davayla ilgileri ortaya çıktığında, bulundukları kurumlarla hiç değilse mahkeme sonuna kadar ilişkileri kesilmez miydi? Bu kadar siyasileşmiş bir suikast olayında cinayetin her yönüyle aydınlatılması için bu gerekli değil miydi?

***

HRANT Dink
cinayetini, kendi kurumlarının itibarını korumak adına karambole getirip, sorumluluktan kaçmaya çalışanlar, ne kurumlarını ne de Türklüğü koruyabilecek durumdalar.

Gerçekler açığa çıktıkça, ondan kaçanların siluetleri daha da belirginleşiyor. Jandarma ve Emniyet’te soruşturmanın derinleştirilemediğini söylüyor dosya ve raporlar.

Öyle ilginç sorularla karşılaşıyoruz ki, insanın tüylerini ürpertiyorlar. "Türkiye’de onca faili meçhul cinayet yaşandı, neden Hrant Dink cinayeti bu kadar büyütülüyor?" diye kampanya açmaya kalkışanlar var.

Akılları sıra, gerçeğin açığa çıkmasını isteyenlerin sesini "devletin kurumlarına saldırı" olarak göstererek bu işin üzerini kapatabileceklerini sanıyorlar.

Türkiye, kendini bu ülkenin sahibi sananlardan ve onların ayakçılarından çok çekti. Ve çekmeye de devam ediyor.

Ama artık işler eskisi gibi değil. Gerçekleri söyleyenleri susturmak eskisi kadar kolay değil.

Deve kuşları, nereden bakarsak bakalım her yerden fark ediliyorlar.

***

ADALETİN
yerini bulması, bir intikam değil bir güvenlik ve itibar meselesi Türkiye için. Bu dava, en ufak bir noktası bile karanlıkta kalmayacak biçimde en kısa zamanda sonuçlandırılmalı.

Bütün enerjisini türbana odaklayan AKP hükümeti, Hrant Dink cinayetine sanki kendi dışında bir meseleymiş gibi yaklaşıyor. Başbakan, Hrant Dink’in ailesini ziyaret edip acıların paylaşmakla üzerine düşeni yaptığını düşünüyorsa yanılıyor.

Usulsüzlüklerin, kendinden menkul dokunulmazlıkların üzerine kim gidecek bu ülkede?

Türkiye’nin en ağır biçimde aşağılandığı 19 Ocak’ı, gelecek yıl da bize aynı ağırlıkla yaşatmamak için harekete geçme sorumluluğu tabii ki AKP hükümetinin.
Yazarın Tüm Yazıları