Türkiye’ye ve Davutoğlu’na ‘dikkat’

ESKİ Roma’da astığı astık, kestiği kestik imparatorlar için kullanılan Almanca bir deyim var: “Volkstribun”

Haberin Devamı

Almanlar bunu önce Sezar için kullanıyor, deyim daha sonra genel kavrama dönüşüyor.
Başbakan Erdoğan haftalık Der Spiegel dergisinin WikiLeaks ile ilgili orijinal yayınını görmüş olsa, önceki günkü konuşmasından yola çıkarsak, dediğini bırakmaz.
Der Spiegel son sayısında belgelerle ilgili en geniş yerlerden birini Türkiye için ayırıyor. Generallerle birlikte yürüyen güneş gözlüklü Erdoğan resmi ile attığı başlık şu:
“Volkstribun von Anatolien”. Sezar için kullanılan deyimi düşünürsek, Türkçe’ye şu biçimlerde çevrilebilir:
“Anadolu İmparatoru” ya da aynı anlama gelebilecek, etkinlik vurgulayan benzer bir deyim.
Erdoğan belgeleri aktaran Türk Medyasına çok sinirleniyor. Oysa, hiç kimse kendinden bir şey eklemiyor, yazılanlar Amerikan yazışmalarında ortaya atılan iddialar.
Der Spiegel de öyle. “Volkstribun Von Anatolien” deyimi de, yine aynı aktarma çerçevesinde. Orijinal metinlere sadık kalınıyor.
Benim aktarmak istediğim diğer konu Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun neden “tehlikeli” bulunduğu ile ilgili iddialar.
NEDEN TEHLİKELİ
Türkiye’nin dış politikası ile ilgili anekdotlar Amerikan belgelerinde akıl almaz türde.
Örneğin, 2004’te AKP bağlantılı bir araştırma kuruluşunun yetkilisi, isim verilmiyor, herhalde dalga geçiyor:
“1683 Viyana kuşatmasındaki yenilginin rövanşı olmak üzere, biz Endülüs’ü geri almak istiyoruz”. (Der Spigel, sayı 48, s. 117). Endülüs, yani İspanya.
O kişi kimse, herhalde espri yapıyor, bu da ciddi ciddi yazışmaya konu oluyor.
Amerikan’ın Ankara Büyükelçisi James Jeffrey’in 2010 Ocak ayında Washington’a gönderdiği bir telgraf Davutoğlu’na dönük kaygıların kaynağını gösteriyor:
“Saraybosna’da yaptığı konuşmada, Davutoğlu şunu söylüyor. Osmanlılar Balkanları, Kafkasları, Orta Doğu’yu kontrol altında tutmuş ve etkilemiştir. Osmanlı’dan sonra hep bölünme ve
savaş çıkmıştır. Türkiye’nin politikası
şimdi hazırdır.”
Neye hazır? James Jeffrey, Davutoğlu’nun sözlerini aktarıyor:
“Osmanlı Balkanlarını biz yeniden kuracağız”. (Der Spiegel, aynı yerde).
Davutoğlu bu sözü söylemiş mi, söylememiş mi, bu da bir aktarma, ancak Davutoğlu’nun neden “tehlikeli ve Neo Osmanlı” görüldüğü bu satırlardan anlaşılıyor.
Bazı yazışmaların ardından Büyükelçi Jeffrey, “Türkiye’ye dikkat” demeyi ihmal etmiyor.
Davutoğlu Amerika’dan dönerken gazetecilere, “cesur dış politika izlemeseydik, böyle ilgi çeker miydik” diyor.
Fazla ilgi bazen aşık usandırıyor, belgeler
bunun kanıtı.

Haberin Devamı

Yirmi dört yıl sonra önseçim

Haberin Devamı

ERKEN seçim yasasına özel bir madde ekleniyor: ”Partiler önseçim yapmayacak.”
Böyle yasa, böyle madde mi olur, olmaz. Yasanın bu maddesini Anayasa Mahkemesi iptal ediyor. İptal üzerine bütün partiler milletvekili adaylarını önseçimle belirliyor.
1987’de yaşanan bu olay, o klasik söylemle, çok partili demokratik hayatımızın son önseçimi.
1987’de erken seçim için, Turgut Özal SHP lideri Erdal İnönü’yü ikna ediyor, arkasından erken seçim yasasına bu madde konuyor.
Bizde siyasal partiler diktatörlük gibi yönetiliyor. Liderler milletvekili adaylığını, parti içindeki iktidarlarının en etkin gücü olarak görüyor ve önseçimi aklına bile getirmiyor.
Liderin vizesini alamayan hiç kimseye adaylık nasip olmuyor. Böylece parti içi demokrasinin en işlevsel mekanizması tıkanıyor.
Düşünün 1987-2010, seçim gelecek yıl, yirmi dört yıldır Türkiye’de önseçim yok. Demek ki, yirmi dört yıldır parti içi demokrasi nafile.
Bu gerçek binlerce kez dile getiriliyor ama hiç bir lider kulak asmıyor.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu 2011 seçimlerinde CHP’de önseçim yapılacağına ilişkin açıklamalarda bulunuyor. Yirmi dört yıl sonra, önseçim.
CHP’nin hakkını yemeyelim, son seçimde, CHP dört ilde önseçime gidiyor.
CHP önümüzdeki seçimde adayları gerçekten önseçimle belirleyecekse, bu yirmi dört yıl sonra bir ilk olacak. Ne demokrasi ama.

Yazarın Tüm Yazıları