Türkiye olmadan

NE seninle ne de sensiz. Dünden itibaren 25 üyeli bir geleceğe adım atan Avrupa’nın, Türkiye’ye bakışı tam da böyle ‘ne seninle ne de sensiz.’ Dün sabaha karşı on yeni üyenin katılması nedeniyle düzenlenen görkemli törenleri Avrupa televizyonlarından izlerken, Türkiye’nin adı geçmeyen tek bir konuşma, tek bir toplantı görmedim. Daniel Cohn Bendit, Fransız televizyon kanalının bir programında, Avrupa’daki ‘Türkiye polemiği’nden söz ediyordu. Evet, Türkiye tam bir polemik konusu. Özelikle siyasi yelpazenin merkezi ile sağ ve sol uçlara giden çizgide yer alan görüşler arasında. Türkiye tartışılırken iki görüş ortaya çıkıyor. Birincisi, AB Komisyon Başkanı Romano Prodi gibi düşünenler. Yani, ‘Türkiye’ye samimi davranalım. Avrupa hiçbir zaman kapılarını Türkiye’ye açamaz’ diyenler. Bunlar, görüşlerini savunurken ilginç iddialar ortaya atıyorlar. Fransa’nın eski AB Bakanı Sosyalist Pierre Moscovici, çeşitli bahaneler üreten Türkiye karşıtlarına, ‘Kendinizi kandırmayın, meselenin derininde din farklılığı yatıyor’ diye yanıt veriyor. * * * GENİŞLEYEN Avrupa, yeni sorunlarla karşılaşacağını hissettikçe Türkiye tartışması alevleniyor. Önümüzdeki ay yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçimleri, bir iç politika sorunu haline geldikçe bahaneler, Türkiye karşıtı kampanya halini alıyor. Fazla söze gerek yok. Dün sabaha karşı, Fransız devlet televizyonundan yayınlanan tartışmayı izlerken notlar aldım. İşte itirazlar: . Eğer Türkiye’yi alırsak, Avrupa’nın sınırı Kürdistan’ın ortasından geçecek. Buna razı mıyız?. Türkiye gerçekten laik bir ülke değil. Asker zoruyla laiklik korunuyor. . Bütün devlet dairelerinde kadınlar başörtüsü takıyorlar. . Ermeni soykırımını tanımıyorlar.. Türkiye, yıllar önce Avrupa Ekonomik Topluluğu ile anlaşma imzaladı. Avrupa Birliği başka bir süreç. Türkiye’nin burada yeri yok. . Türkiye gelirse, Avrupa Parlamentosu’nda en fazla sayıda sandalyeye sahip olacak ve tüm kararlarımızı etkileyecek. Kimi doğru, kimi yalanlara dayalı bahaneler bunlar. Ama hem içte hem dışta, anlayışları etkileyecek, kafaları değiştirecek gerekli düzeltmeleri yapmak çin üzerlerinde düşünmeye değer. * * *‘AVRUPA’nın kapıları ilke olarak Türkiye’ye açıktır’ diyenler de aslında birincilerden çok farklı değil. Bu yıl aralık ayında tam üyelik müzakerelerine başlanması gerektiğini savunuyorlar. Ama hemen arkasından ekliyorlar, ‘Hiç merak etmeyin Türkiye’nin tam üyeliği on, on beş yıldan önce gerçekleşmez.’ Kim demiş? Biz de onları ürkütmemek için olsa, bu tahmine sarılıyor ve neredeyse on beş yıldan önce müzakereleri tamamlayamayacağımıza dair güvence veriyoruz. Hatta, işi daha da ileri götürenler var. ‘Türkiye ile müzakere açmak, bundan vaz geçilmeyeceği anlamına gelmez’ diyorlar. Bütün bu kıvranmaların anlamı şu; Türkiye’nin tam üyeliğini düşünmek istemiyorlar ama Türkiyesiz olamayacağını da biliyorlar.* * *AVRUPA’nın kafası Türkiye konusunda karışık. Anlaşılan o ki, bu güne kadar olduğu gibi bundan sonra da, Türkiye’nin AB’ye tam üyelik yolunun önündeki, zihniyet engellerini yine biz aşacağız. Avrupa’yı, değerler alanı haline getirecek olan sürecin ancak Türkiye ile mesafe alacağını Avrupa kamuoyuna anlatmak yine bizim işimiz olacak.
Yazarın Tüm Yazıları