Türkiye’deki çalışmalar skandalı ortaya çıkardı

Ukrayna’ya tazminat davası açmak isteyen acılı İspanyol aileleri avukat Belkıs Baysal’ın kapısını çaldı. Baysal’ın davayı üstlenmesiyle baskılar da başladı.

Haberin Devamı

GEÇEN yıl Afganistan’dan dönen İspanyol askerlerini taşıyan uçağın Trabzon’da düşmesi sonucu meydana gelen kazada skandal boyutuna varan ihmalkarlık, Türk Savcı ve Adli Tıp görevlilerinin işlerini iyi yapmaları ve bir avukatın yılmadan sürdürdüğü çabalar sayesinde ortaya çıktı.

İspanya bu skandalla çalkalanıyor. Kazadan sonra Türkiye’ye gelip cesetleri teslim alan iki general görevden alındı. Her ne kadar İspanyol Savunma Bakanı Jose Bono, bu olayla ilgili olmadığını söylese de, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları değişti.

65 askerin cesetlerinin, İspanyol yetkililer tarafından kimlik tespitleri tam olarak yapılmadan, rastgele hazırlanan sahte belgelerle ailelere verildiği, Türkiye’de DNA testi yaptırmalarıyla ortaya çıktı.

OLAY NASIL GELİŞTİ?

İSPANYOL
askerlerini taşıyan Ukrayna’ya ait Yakovlev-42 uçağının düştüğü haberi alınır alınmaz jandarma güçleri olay yerinde gerekli koruma önlemini almış, Maçka Cumhuriyet Savcılığı’nda görevli iki savcı Tufan Çoban ve Cemil Balcılar, bir saat sonra kaza yerine ulaşmışlardı. Çoğu yanmış, parçalanmış cesetler ve parçalar toplanarak, titiz bir ayrım sonucu torbalara yerleştirilmişti. Torbalar numaralanıp derhal Trabzon’a iletilerek buzluğa kondu. Orada Trabzon savcılığı devreye girdi, çok ayrıntılı bir rapor hazırlandı. Trabzon ve İstanbul’dan gelen Adli Tıp ekipleri de, DNA testi için gerekebileceği düşüncesiyle cesetlerden parçalar alarak kavanozlara koydular. Kavanozlar, üzerleri numaralanıp, bulunabilenlerin kimlikleri de etiketlere yazıldıktan sonra saklandı. 32 cesedin kimlikleri belirlenebilmişti, ama diğer 30 cesedin kimliği belli değildi. Türk yetkililer, onların da kimlik çalışmalarını yapmaya hazırlanırken, İspanya’dan gelen Hava Kuvvetleri’nden General Jose Antonio Beltran Dona ile Sağlık bölümünden General Vicente Carlos Navarro Ruiz, ‘Bu torbalarda bulunan cesetleri ismen bilmemekle birlikte, İspanyol vatandaşı, bize ait olduklarını kesinlikle tespit etmiş bulunmaktayız. Bunların tarafımıza teslimini istiyoruz. Gerekli işlemleri yapacağımızı taahhüt ediyoruz. Sorumluluğu üstleniyoruz’ dediler. İfade gayrı ciddiydi. Neye göre parçaların İspanyol oldukları tespit edilmişti? Türk savcılar, bu ifadeleri kayda geçip imzalattılar. Ama kapıdan çıkar çıkmaz generaller, sözlerini unuttular. Cesetleri rastgele tabutlara koyup, üzerlerine de isimler yazarak, evlatlarını bekleyen aielelere ‘çocuklarınız’ diye verdiler.

AVUKATA GÖZDAĞI

EĞER
, Ukrayna’ya tazminat davası açmak isteyen aileler avukat Belkıs Baysal’a ulaşamamış olsalardı belki de olay bu noktaya gelmeden kapanıp gidecekti. O zaman İspanya baro başkanı, şimdi ise İspanya Anayasa Mahkemesi üyesi olan bir avukat arkadaşının aracılığıyla bazı ailelerin davasını üstlenen Baysal, işe kimlik tespiti ile başlamak isteyince ortalık karıştı. İstanbul Adli Tıp’ta parçalar duruyordu, DNA testi yapılmasını istedi Baysal. Aileler de kabul etti. İşte ondan sonra açık ve kapalı baskılar başladı. Bir gün, İspanya’nın Ankara Büyükelçiliği’nden aradılar Baysal’ı. Savunma Bakan Yardımcısı Jimenez Ugarte kendisini ziyaret etmek istiyordu. İstanbul’da buluştular, Ugarte’nin yanında İspanyol Ateşe Militeri ve Başkonsolos Hukuk Müşaviri de vardı. Bekleneceği gibi, vatandaşlarının açmak istediği tazminat davası ile ilgilenmiyordu Bakan Yardımcısı. Havadan sudan sohbet ediliyordu. Laf arasında da, İspanya’daki muadil hukuk firmasını değiştirip savunma bakanlığının avukatı ile çalışmalarını önermişti Ugarte. Bu arada Baysal, hazırlık tahkikat raporlarının eline geçmemesi için de Türk savcılara, İspanyollar tarafından baskı yapıldığını anlamıştı. Ama bu kadarla kalmadı. Bir akşam, bir İspanyol gazetesinden gelen bir telefon kendisini uyarıyordu. ‘Hükümet, arkanıza silahlı adamlar koydu bu işi fazla kurcalamayın.’

BİR ANNE OLARAK DEVAM

BELKIS Baysal
İspanyol ailelerle karşılaştıktan sonra geri dönemeyeceğini anlamıştı. ‘Ailelerle Madrid’e görüştüğümde, esas meselelerinin tazminat olmadığını anladım. ‘Kimin başında dua ettiğimizi bilmek istiyoruz’ diyorlardı. Kadınlar, ‘anneysen bizi anlarsın’ dediler. Onlara söz verdim.’

İspanyol
yetkililer, kendi ihmal ve hatalarından, suçu Türklere atarak kurtulmak istiyorlardı. DNA testi yapılmamıştı çünkü ‘Türkiye geriydi ve orada böyle hassas bir test yapılamazdı.’ Çocuklarının şahsi eşyalarını isteyenlere verdikleri yanıt ise inanılır gibi değildi: ‘Türkler, Müslüman adetlerine göre cesetlerle birlikte şahsi eşyaları da tabuta koydular ve açılmaması koşuluyla bize verdiler.’

YARIN: NEDEN VE NEYİ GİZLEDİLER

Yazarın Tüm Yazıları