Turist kaçıyorsa sebebi biziz!

İsmet SOLAK
Haberin Devamı

Gazete ilanında gördüğüm bir tatil köyünü aradım. Side Titreyen Göl yakınındaki Eha Clup...

Kıyılarımız bulunmaz nimet. Antalya sahilleri ise ‘Nazar boncuğu’ gibi. Bu cennetin bile kıymetini bilmiyoruz. Tatil köyleri pırıl pırıl, tertemiz. Ağaçlar arasında, bülbül yuvası gibi tesisler.

Ama çevre? Çevre, berbat... Tatil köylerinin ardı-önü kepazelik. Denize ulaşmak için küçük çöplükleri aşmak zorunda kalıyorsunuz. Neden? Nedenini otelcilere sordum:

‘‘Nedeni biziz; siyasi iktidarlar, siyasetçiler, kaymakam, savcı, jandarma, kapasitesi bu yöreler için yeterli olmayan belediye başkanları ve tüm yetkililer bunun sorumlusu.’’

Büyük para dökerek yapılan tatil köyünün sağında solunda, içki verilen tahta barakalar göze çarpıyor. Turist olmayınca, yerlileri çekecek çareler bulunuyor. Tatil köylerinin kapısına yakın satış yerleri de tam rezalet.

ÇAKALLAR KURAL DİNLEMİYOR

Yetkililer tatil köyüne gelip, yasa gereği olan ‘120 metre kıyıya yaklaşma yasağı’nı uygulatıyor. Barakalara bu kural işlemiyor. Bu barakalar kimin? Yöredeki çakalların. Korkusuz, lünpen, her an hır çıkarabilen tipler. Jandarmadan da korkmuyorlar. Peki turist neden kaçmasın? Eha Clup'ın sahibi Hüseyin Aydoğan, 70'li yıllarda Gazi Eğitim'i bitirip Türkçe öğretmeni olmuş. Özal döneminde turizm sektörüne atlamış. Aynı zamanda da tekstil fabrikatörü. Hüseyin Aydoğan gibi birini daha tanıyorum. Konya'dan DSP Karaman Milletvekili Fikret Ünlü'nün sınıf arkadaşı olan Ali Akkanat. Şimdi holding sahibi. Belek'te oteli, Konya'nın ilçelerinde ve Çorlu'da tekstil fabrikaları 24 saat çalışıyor. Kayınbiraderi, Almanya'da parlayan işadamı Kemal Şahin de, Çorlu Havaalanı yakınında serbest bölge kuran bir özel girişimci. Türk girişimcileri dünyanın dört köşesinde başarıdan başarıya koşuyor. Devlet geride kalıyor.

TERÖR DARBE VURUYOR

Hüseyin Aydoğan, çok ilginç şeyler anlattı:

‘‘Almanya'nın Berlin Turizm Fuarı'nda tanıtım çalışmaları Türkiye açısından harikaydı. Turizm Bakanlığı, dernekler, belediyeler, turizmciler bütün olanaklarını ortaya dökmüştü. En görkemlisi bizimkiydi. Pamukkale, Kapadokya, Efes ve Nemrut aynen oraya taşınmıştı. Maraş dondurmacısı, şovunu dörtdörtlük yaptı. Bu yüzden kuyruk uzayıp gitti. Dönerciler, rakıcılar ve bira dağıtan bölümlerde de kuyruklar uzayıp gitti. CD'ler, İnternet'te yazılar, tanıtım filmleri... Yani müthiştik. Buradaki güzel yerlere Almanlar anında yer ayırtıyordu. Gel gör ki, kısa süre sonra Antalya dağlarında PKK avı başlıyor, bu televizyonlardan çarşaf çarşaf yayınlanıyordu. Oraya gömülen teröristin cesedini çıkaran köylülerle konuşmalar veriliyordu.’’

Hüseyin Aydoğan'ın babası Süleyman Amca, nüktedan, doğuştan şair bir halk adamı. Süleyman Amca bizi güldürüyor, Hüseyin Aydoğan devam ediyor:

‘‘Bunun dışında, şu Alanya-Kemer yolundaki her yıl 20-30 kişiye varan ölümlü kazalar, gazetelerde manşet oluyor. Yol boyunca Bangladeş'teki gibi satıcılar, turistleri zorla küçük dükkânlara sokuyorlar. Dört-beş yabancı kelimesi olan rehber korsanlar, otelcilerin sattığı eşyayı yarı fiyatına satan kayıtdışı ekonominin turist dolandırıcıları... İmaj bu. Böyle imajla bu güzelim denizleri de, tesisleri de tüketiyoruz.’’

Bunları açıkça yaşadım. Tatil köyü eğlencelerinde, havai fişek atılıp renk cümbüşü yaratılıyorken, biraz ötedeki tahta barakalarda silah sıkan, arabest müziğin hıçkırığına kadeh kaldıran insanlar vardı.

Side'de simitçi, ayakkabı boyacıları, dil yoksulu hanutçular turistleri taciz ediyordu. Bunlara karışan yoktu. Turizm bu ilkelliğe emanet edilirken seyahat acentelerinin havası yerindeydi. Ama, bu yatırımları gerçekleştiren otellerin ve tatil köylerinin bir birliği, bir odası bile yoktu.

Turist kaçar kardeşim. Nedeni de biziz.













Yazarın Tüm Yazıları