Türban, reformları sulandıracak

SADECE Batılı gazeteciler değil, Arap dünyasından kadın gazeteciler de merak içinde. Türkiye’de neler oluyor?

El Arabia, El Cezire’den televizyoncu Arap kadın arkadaşlarım, Filistinli, Mısırlı meslektaşlar soruyor: "Tükiye’de neler oluyor?"

Avrupalı meslektaşlar da merak ediyorlar. Anlamakta zorlanıyorlar. Ya "cumhuriyet muhafızlarına karşı halk devrimi" müjdesi veriyor ya da "İslamcı AKP Hükümeti’nin Osmanlı’ya geri dönüş adımı" damgasını vurup rahat ediyorlar.

Önceki gün, Viyana’da Ortadoğu ve Avrupalı kadın gazetecilerin bir araya geldiği bir toplantıda Mısır’ın tanınmış kadın dergisi Havva’nın kurucularından ve Genel Yayın Yönetmeni olan Ekbal Baraka ile konuştum. Baraka’nın bir anı kitabı da var Türkiye ile ilgili. Kitaplarından biri de "başörtüsü" üzerine, adı "Hicap".

Ekbal, türban ile ilgili gelişmeleri soruyor. Türkiye’ye her gelişinde başı kapalı kadınların sayısının arttığı izlenimi edinmiş. "Doğru mu" diyor. Mısır’da da son yıllarda başlarını örten kadınların arttığını söylüyor.

"Bence türban gerçekten de bir insan hakları meselesi" diyor "Çünkü kadının karakterinin en önemli unsuru olan ne giyeceğini seçme özgürlüğünü elinden alıyor. Giyim şeklin senin kişiliğini, karakterini, zevkini, toplumsal statünü gösterir. Kadınlara tek tip giyinmeyi dayatmak, onlara sınırları dışına taşmaları yasaklanan tutuklular muamelesi yapmaktır."

Ekbal
, din adına cahilce yorumların yapıldığını düşünüyor. "Kuran’da kadınların saçı ya da başı hakkında hiçbir şey yoktur" diyor.

* * *

BU
coğrafyada erkeklerin kadınların ne giyeceği hakkında karar vermeleri yeni bir şey değil.

Dini, siyasi iktidar üzerinden erkek iktidarını güçlendiren bir araç haline getirme gayreti "Bu memleketin sorunlarını çözüyoruz" formülüyle önceleri de yapılan bir şey.

3’üncü Ahmet, Müslüman kadınların açık ve süslü giyinmelerini yasaklamış. Kadınların kara çarşaf ile sokağa çıkmaları kararının üzerinde 3’üncü Mustafa’nın tuğrası var. 2’nci Abdülhamit ise kadınların çarşafla sokağa çıkmalarını yasaklamıştı bir ara.

Tanzimat döneminde yine kadınların giyim kuşamını tartıştılar erkekler, tesettür, ferace falan filan.

21. yüzyıl, Türkiye hálá kadınların nasıl giyinmelerinin neye göre uygun, neye göre uygun olmayacağını belirleyen yasalar çıkartmaya çalışıyor.

Kadınların tek derdi buymuş gibi.

Sanki bütün kız çocukları eğitim hakkına sahipmiş, sanki kadınların insan hakları çok ciddiye alınıyormuş gibi. Sanki getirilmek istenen sosyal güvenlik yasasında kadınlar için hiç sorun yokmuş gibi.

* * *

HÜKÜMETİN
, MHP ile bir olup türban meselesini "çözülmesi gereken en acil konular" listesinin başına çıkartması ifade özgürlüğü başta olmak üzere Türkiye’nin çözüm bekleyen diğer sorunlarını gölgeleyecek.

Türbanı universiteye girişten doktora sonuna kadar, çene altı bağlama koşuluyla serbest bırakan yasal düzenleme önümüzdeki günlerde durumu daha da karmaşık bir hale getirecek.

Türban, inanca göre giyim özgürlüğü, inanca göre yaşam hakkı gibi din esaslı demokrasi tartışmaları Türkiye gündemini kaplamaya devam edecek.

Esas sorun türban olduğu için bunu çözeceğini söyleyerek MHP, 301 başta olmak üzere AB uyum paketinde bekleyen reformlar, Kürt sorunu, Kıbrıs meselesi gibi konularda karşı çıkmaya hazırlandığını belli etti.

AKP, türbanın o ya da bu biçimde sorun olmaya devam edeceği bir ortamda, MHP ile uzlaşmasını bozacak siyasi inisyatife sahip olacak mı?

Türban çözümü demokrasiyi güçlendirecek bir adım mı, yoksa Türkiye’yi tökezletecek bir bahane mi olacak? Arabı, Avrupalısı, herkes bunu merak ediyor.
Yazarın Tüm Yazıları