THY Irak'ı dünyaya bağlayacak

Türk Hava Yolları, Irak’ta büyümek üzere düğmeye bastı. Bağdat ve yeni açılan Erbil’den sonra Necef, Musul ve Basra’ya da seferler başlayacak. Irak dünyaya THY ile İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan bağlanacak.

Haberin Devamı

UĞUR CEBECİ - KOKPİT / FOTOGALERİ

Irak pazarında etkinliğini artırmak üzere harekete geçen Türk Hava Yolları’nın yeni uçuş noktası Erbil oldu. Haftada iki gün salı ve cumartesi karşılıklı yapılan seferler, mayısta her güne çıkıyor.

Kuzey Irak bölgesel Kürt yönetiminin başkenti olan Erbil, petrol yataklarıyla hızla zenginleşiyor. Etraf şantiye halinde. Ekonomide Türk şirketleri önemli rol oynuyor. İnşaatlardan sokaktaki dönerciye, hatta bakkallardaki yiyeceklere kadar birçok ürün Türkiye’den geliyor. Sokaklarda İbrahim Tatlıses şarkıları çalıyor.

Lufthansa, Avusturya, Etihad, Royal Jordan, FlyDubai hemen buraya sefer başlatmışlar. Atlasjet de İstanbul’dan haftada beş gün uçuyor. THY, Irak Sivil Havacılık Otoritesi’nden uçuşlarını her güne çıkarmak için izin bekliyor. Mayıs ayı ortasından itibaren Erbil uçuşlarının artmasıyla beş sefer İstanbul’a, ikisi de Ankara’ya yapılacak.

Haberin Devamı

THY Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu’nun hedefi günlük iki uçuşa çıkıp bu yıl 60 bin yolcu taşıyabilmek. Avrupa’dan Uzakdoğu’ya kadar tüm noktalara bağlantı sunan Erbil’i Necef, Musul ve Basra izleyecek.

/images/100/0x0/55eae81ef018fbb8f89e4f0c

VERGİLER İNMELİ

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile uçakta hoş bir sohbet imkânı buldum. Türkiye’de havacılığın gelişmesi için özellikle tek motorlu uçaklar, sportif hava araçları için uygulanan vergilerin yüksekliğinden söz ettim. Bakan da ilgileneceğini söyledi.
Düşük vergiler Türk Sivil Havacılığı’nda devrim yaratacak. Gençler, gökyüzüyle çok daha kolay buluşacak. Ülkeye giren her hava aracı sadece havacılığın gelişmesini değil, özellikle tabii afetlerden başlayarak birçok zor zamanlarda yaygın kullanımla ciddi ulaşım imkanları sağlayacak.

Tebrikler mükemmeldiniz

Türk Hava Kuvvetleri, hafta içinde F-16 uçağı ile müthiş bir gösteri sundu. Hazırlattıkları tanıtım filmi ve F-16 uçağının boya tasarımı ile profesyonelliğin doruğuna çıktı.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün katılımıyla yapılan törende, Hava Pilot Binbaşı Murat Keleş bir F-16 uçağının performansı ile kendi iyi yetişmişliğinin performansını inanılmaz hareketlerle bütünleştirdi.

Haberin Devamı

9G yani yer çekiminin 9 katına ulaşan dayanılmaz gücün altında ezilmedi. Ve hep öyle kaldı. Pozitif ya da negatif baskının altında, kısaca her şartta vücudundaki kanın yerinde durmadığı her anda kontrolü kaybetmedi. Eksi 3G’lik negatif ve tahammülü çok zor baskının altında da kumanda ondaydı.

Tonolar, luplar bu gösteride sıradan hareketler haline geldi. Çeşitli irtifalarda ters uçuşlar, yavaş-hızlı geçişler, Küba Sekizi, yonca yaprağı  hareketleri inanılmazdı.

Türk Yıldızları gibi dünyada az hava kuvvetlerindeki bir time sahip Türk Hava Kuvvetleri yine süpersonik bir uçakla 100. yılına imza attı. İzlerken  heyecanımızı doruğa çıkaran, yerde bile insan ruhunun dayanabileceği yerçekimi gücünün limitlerini zorlayan solo gösteri, gerçekten ayakta selamlanacak kadar kusursuzdu.

Haberin Devamı

İniş ve uçağın paraşütünü çıkardıktan sonra tören alanına gelen pilot, kanopisini açıp aşağı inişinden itibaren hiçbir fiziki bozukluk göstermeden Cumhurbaşkanı’nın huzuruna çıktı. Dayanma gücünün, ekip çalışmasının, ileri eğitimin hükmedilen yüksek teknolojiyi mükemmel kullanmanın adı şimdi Türk Hava Kuvvetleri’nde “Solo Türk” oldu.
Onları askerce selamlamayı ne çok isterdim...

Zaman beni böyle geliştirdi

Kokpitte kim var? Uçuşun hemen başlangıcında, hiç yüzlerini görmediğim pilotları tanımlayabiliyorum. Hele ilk anonsta seslerini duyduktan sonra kararlılıklarını anlayabiliyorum.
Yüzlerini uçuş sonrasında görmesem bile lövyeyle ya da side-stick’le nasıl bütünleştiklerini hissedebiliyorum. Kalkışları, tırmanışları, dönüşleri, irtifa değiştirişleri, alçalmaları, inişleri, teker koyuşları... Oto-pilotun dışındaki zamanları kabinden hissedebiliyorum. Yanıldığım zamanların sayısı giderek azalıyor.

Haberin Devamı

İstanbul-Erbil arasındaki uçuşta THY’nin iki genç pilotuyla tanıştım. Yüzlerini gördüğüm anda uçaklarını seven ve okuyan iki genç adamla karşı karşıya olduğumu anladım.
Sürekli anonsla kaçıncı sırada olduğumuzu, ne kadar sürede pist başına gideceğimizi bile anlattılar. Yormadan, kuralları zorlamadan, gereksiz kelimelerle uzatmadan, İngilizcesinde anlatım budamaları yapmadan.

“İçeride kim var” sorum, çoktan “Adam gibi iki pilot var” cevabıyla örtüşmeye başlamıştı.
Bu iki genç adam, Kaptan Pilotlar Mustafa Hakan ile Sinan Bilgin’di.

Özel bir uçuş olduğu için aşağı inince yanlarına gittim. Kimdiler, nereden gelmişlerdi, ne kadar uçmuşlardı... Hepsini öğrendim. Pilot olmak için yaratılmışlardı. Kendilerine güveni, kurallar içinde özgür bıraktıklarını hissettim. Ne güzel, onlara ve onlar gibilere ne çok ihtiyacımız var diye düşündüm.

Haberin Devamı

YANLARINA GİTTİM

Uçakta THY Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu olduğu için kalkış öncesi orada, yazılı olmayan ama resmen tebliğ edilen izinle kokpite gittim. ‘Jump seat’ olarak adlandırılan gözlemci koltuğuna oturdum. İki pilot yer değiştirmişlerdi. İki aydınlık yüzlü adamdan biri sola diğeri sağa geçmişti.

Check-list yapmalarından başlayarak onları dikkatle izledim. Her şeyde mutabık oluşlarını, birbirlerine anlaşılır şekilde ve kelime kelime deklare ettiklerini gördüm. Lövyeyi tutuşları bile eğitimlerinin ve hakim bilgilerinin davranış şeklini sergiliyordu.

Erbil pisti neredeyse iki Boeing 737’yi yan yana indirecek kadar genişti. 4 bin 800 metre uzunluktaydı. Ama toz fırtınası, bir-iki gün önce yağmış çamur pistte tanımlanamayan bir kayganlık pususu da kurmuştu.

Motor çalıştırmadan, pist başına gidişteki dikkat çok hoşuma gitti. En önemlisi abartılı olmayan ve beni önemsemeyen rahatlıklarıyla maksimum gaz verildi. Kesildik, tatlı bir tırmanışla irtifamıza çıktık. Yol boyu yine uçuşla ilgili çok hoş bilgileri yolcuyla paylaştılar. Üzerinden geçtiğimiz coğrafyadan ilginç anekdotları bizi yormadan sundular. Kuşkusuz bu kalkışın mükemmel bir inişi oldu. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve zarif eşi Esra Hanım, bu uçuştan mutluydular.
Hamdi Topçu uçuşun mükemmelliğinin keyfini yaşıyordu. Kendisine ben inerken kaptanlara gidip tebessüm edeceğim dedim. O da, “Ben de” dedi.

KABİNDE FIRTINA BİR EKİP

Kabin Amiri Sibel Uçar, Kabin Memurları Serkan Altuntaş, Ali Alrubai, Çağrı Batmaz, Bilgen Bingöl, Figen Baycı, hepsi hepsi mükemmeldi. Do&Co’nun gizemli ikramını, özel ilk uçuş çikolatalarını, Erbil Kalesi şeklinde hazırlanmış mönülerini kusursuz sundular.

Kimsenin bir çantayı önlerine, yere bırakmasına izin vermediler.
Bir sağlık sorunu olan yolcu için doktor arandı. Bulundu, sağlık kitleri çıkarıldı. Hemen yerimden fırladım, bu fırsatı kaçırmadım. Hem doktor kiti, hem ilaçların konulduğu sağlık kiti mükemmeldi. İçinde pilleri olan tansiyon aletinin yanında yedek pilleri vardı. Pillerin üzerindeki son kullanım tarihlerine kadar inceledim. Oksijen tüpleri, ağrı kesiciler, sargı bezleri hijyenik standartlar hepsi yerli yerindeydi. Çok hoşuma gitti.
Hamdi Topçu arkamdan seslendi: “Hadi bakalım bir şey bulabildin mi” diye. Bulamadım, bulamadığım için bir şeye bu kadar çok sevindiğimi hatırlamıyorum. Ama Hamdi Topçu’ya doktor yolcunun uçuştan önce bile alınırken çok küçük bir indirimle tanımlanmasını veya ekstra mil verilmesini, uçağa gelen yolcu listesinde uzmanlık dalıyla birlikte en üst sıraya yazılmasını ve yerinin önceden bilinmesini söyledim. Bu fikrimi Emirates uyguluyor ama THY bir türlü organize olamadı. Sanırım bunu da çözerler.

Uçaktan inerken böyle bir ekiple uçmanın keyfini yaşadım. Onlarla uzaya bile gidebilirdim...

Hayatım boyunca belki de bir daha hiç karşılaşmayacağım bu ekibi unutmayacağım.

Yazarın Tüm Yazıları