Testi

BU kış evdeki bütün sardunyalarımız dondu. Oysa aralarında, gittiğim yerlerden ıslak kağıt mendiller içinde sap sap taşıyıp köklediklerim de vardı.

Neyse, cuma sabahı Faik Bey’in Eyüp’teki fidanlığındaydım yeni sardunyalar için.

Yolum sık düşmese de, kafamın bozuk olduğu zamanlarda yaptığım İstanbul terapi turlarımda Eyüp mutlaka uğradığım mekanlardandır.

Cuma günü de, sardunyalarımı ayırttıktan sonra Eyüp Sultan’a yürüdüm.

Bir yıl önceye göre daha derli toplu bir görüntü vardı etrafta. Eyüp Sultan türbesi ve camiinin avlusu tertemizdi.

Fotoğraf çeken turistler, ziyarete gelenler birbirlerini rahatsız etmeden aynı avluyu paylaşıyorlardı.

Burası bir süre önce gürültü ve kirlilik içindeydi. Bizim alışageldiğimiz sadeliğe karşı gösterişçi bir dindarlık yarış pisti haline gelmişti neredeyse.

Babaannem, annem ve onların arkadaşlarıyla gittiğim çocukluk yıllarımın sessiz ve temiz Eyüp Sultan’ından öyle farklıydı ki son yıllarda.

Türbelere ve tarihi mekanlara bir zamanlar şehirliler daha fazla giderler, buralara daha fazla sahip çıkarlardı da ondan mı acaba bilemiyorum.

Son yıllarda, bu tip mekanlarda sıkça görülen ağaçlara kumaş bağlama, iplik asma gibi felaketleri önlemek için her tarafta yazılar vardı neyse ki. Etkili bir denetim seziliyordu etrafta.

* * *

BURASI, Fransa’nın önde gelen devlet adamları ve sanatçılarının mezarlığı Pantheon’un, Osmanlı versiyonu aslında.

Çocuklarınızla ya da kendi başınıza mezarlıklar arasında yapacağınız bir gezide, Osmanlının en parlak devirlerinin isimleriyle karşılaşabilir, soracağınız bir soru ile meraklı bir yolculuğun kapılarını açabilirsiniz kendinize.

Sırp asıllı Sadrazam Sokollu Mehmet Paşa’nın önünden geçip, Hazreti Muhammed ile Mekke’de tanıştıktan sonra din değiştiren (önce Yahudi miydi acaba?) Eyüp Sultan’ın yanı başında, Kıbrıs fatihi Lala Mustafa Paşa’nın türbesini görebilirsiniz.

Eğer meraklısı değilseniz, hiçbir zaman hayatınıza girmeyecek olan birçok değerli isim üzerine düşünme ve araştırma fırsatını yakalayabilirsiniz bu geziler sayesinde.

Diye düşünürken, mehter takımı ile burun buruna geldim. Her Cuma saat 11.00’den 11.30’a kadar küçük bir konser veriliyormuş meydanda.

Roma da, turistleri çekmek için tarihi mekanlarda, gladyatörler, Roma askerleri karşılıyor insanları. Mehter bölüğü bundan çok daha hakiki ve anlamlı.

Müziğe keyifle eşlik eden halkla birlikte tempo tutarken, kendime ayırdığım bir saatin dolduğunu fark ettim.

Ama bu mini turistik geziyi, testisiz bitirmek istemedim.

* * *

ESKİ İstanbul’da Eyüp Sultan dendi mi oyuncakçılar akla gelirmiş. Nitekim orada ‘Oyuncakçılar Caddesi’ de var. Ama eski oyuncaklar yok. Hele de düdüklü testilerin artık yapılmadığını söyleyince Türkan hanım çok şaşırdım.

Oranın elli yıllık oyuncakçı dükkanının sahibi Türkan Hanım, şaşkınlığımı ve üzüntümü görünce dükkanın içinde bir rafın önündeki plastik oyuncakları kaldırıp arkasını gösterdi. Aradığım testiler. Bir grup irili ufaklı, kırmızılı mavili toprak testicik. Artık yapılmıyormuş. İnanamadım. O kadar seramik eğitimi gören genç var. Bu geleneğe sahip çıkacak kimse yok mu? Üfledikçe çocuklara masalını sevdiren bir küçük toprak testileri bulunabilsin Eyüp’te. O bin sembol. Hakikilerinin değerini bilmeyince, yerlerini plastikler dolduruyor. Doldurmasın.
Yazarın Tüm Yazıları