Telsizden bağırıyorum ama pilotlar bana inanmıyordu

Kıbrıs Barış Harekatı sırasında özel görev kuvvetlerinin komutanı olan Emekli Koramiral Işık Biren, Kocatepe muhribinin talihsiz sonunu, başından sonuna yaşayan bir asker. Kocatepe, Biren Paşa'nın anılarında çok önemli bir yer tutuyor.

Bundan sonra ihtilal olmaz

Türkiye'de bundan sonra Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ihtilal yapacağına pek inanmıyorum, çünkü bunu gerektirecek koşullar olmayacak. Türkiye'de milletin çoğunluğunun istemediği hiçbir şey olmaz, ayrıca demokrasimiz de olgunlaştı.

İyi bir Galatasaray taraftarıyım, kızım Hülya ile oğlum Derya Galatasaray Lisesi'den mezunlar. Geçen yıl General Electric'te çalışan oğlumun Milwaukee'deki evine gittim. Orada onlarca Cimbom taraftarı Amerikalı görünce çok gururlandım.

Deniz Lisesi'ndeyken konulu karikatürler çizerdim, Sururi ve Cemal Nadir'in hayranıydım. Şimdi kitap yazıyorum, son olarak emekli büyükelçi Kemal Girgin'le ‘‘21. Yüzyıl Perspektifinde Dünya Siyaseti’’ adlı bir eserimiz yayınlandı.

1962'de Ankara Olgunlaşma Enstitüsü'nün müdür muavini olan eşim Ülker'le evlenip yine sınavla kazandığım Malta NATO karargahında uluslararası ilk görevimi aldım.

Atina Havaalanı'nda İstanbul uçağı anonsu

- Brüksel'de NATO'da görev yaparken Yunanlı generallerle aram çok iyiydi. Uluslararası karargahın başında Panayodopulos adlı bir Yunanlı korgeneral vardı. Adamcağız Türkiye ile Yunanistan’’ı ortaklaşa ilgilendiren her konuda tarafsız olduğunu göstermek için hep bize doğru meylederdi. Birkaç yıl önce Atina'dan İstanbul'a dönmek için havaalanında beklerken bir anons yapıldı; ‘‘Konstantinapol uçağı için son çağrı’’ diye. Hiç yerimden kımıldamadım, anonslar devam ediyor. Derken yanıma bir adam gelip ‘‘Beyefendi bu sizin bineceğiniz Olympic uçağı’’ dedi. ‘‘Kardeşim benim biletimde İstanbul yazıyor, söylenen yer neresi onu bilmiyorum, İstanbul anonsunu duymadan uçağa binmem’’ dedim. Bunun üzerine istediğim anons yapıldı, ben de uçağa doğru gittim. Megaloidea fikri hálá bunların kafasının içinde bir köşede duruyor. Türkiye AB'ye üye olduğu anda aramızdaki bu hır gür kalkacak.

Club Med'ler Türkiye'de nasıl kaldı

- 12 Eylül’de Milli Güvenlik Konseyi Genel Koordinatörü olarak TBMM binasına taşındığım gün beni ilk şaşırtan, tam 1745 kanun teklif ve tasarısının raflarda beklediğini görmek oldu. Bunun yanısıra meclisteki idari kadronun seçkinliğini unutmuyorum, o zamanki Meclis başkanının hakkını teslim etmem lazım. Ardından bakanlıkların ne kadar dağınık hale geldiğine, insanların birbirinden ne derece nefret ettiklerine tanık oldum... İşte o günlerde Club Med'lerin yöneticileri ziyaretime gelip Türkiye'deki Fransız tatil köylerini kapatacaklarını açıkladı. Nedenini sorduğumda ‘‘Ne kahve, ne konyak, ne de viski ithal edebiliyoruz. Hepsi yasak, gizli getirsek bizi içeri atıyorsunuz. Bizim müşterimiz mutlaka bunları ister. Bu şartlarda biz hálá niye Türkiye'de çalışalım’’ dediler... Meğer DPT, bu ithalatlar serbest bırakılırsa yine Türkiye'nin batacağını söylemiş. Tepem attı; bürokratlara ‘‘O zaman bir an evvel batalım, şu kahve, konyak işini hemen halledin’’ dedim. Konsey üyelerine çıkıp durumu arz ettim, 5'i de imzaladı ve 24 saatte bütün izinler çıktı. Turizm teşvik, transit taşımacılık ve telsiz kanunlarını da hep böyle simülasyon yöntemleriyle bir anda çıkarttım, hepsi aynen yürürlükte.

Güven Erkaya, personelini kurtaran bir kahramandır

Kocatepe denildiğinde koca cüsseli Işık Biren'in koca gözleri buğularla doluyor, koca koca damlalar süzülüyor göz pınarlarından. Gördük ki, amiraller de ağlıyor.

- Kocatepe dendiği anda yüreğim sızlar, gözlerim dolar Yener'ciğim. 53 arkadaşımın hayatını kaybettiği o feci kazayı an be an yaşadım, geminin parçalanışı, batışı gözlerimle gördüm. Aslında her harekatta dost kuvvet zayiatı diye bir bölüm vardır, Amerikanın da kendi tankını, kendi birliğini vurduğu görüldü. Biz cumhuriyet tarihimizin ilk sıcak savaşını yaşadık Kıbrıs'ta, bunu unutmamak lazım. Buna rağmen Kıbrıs Barış Harekatı'nın indirme, çıkarma, atma planları, koordinasyonu hálá Amerika'da ders olarak okutulur. Bu kazanın nedeni ‘‘Bir Yunan konvoyu adaya takviye birliği götürüyor’’ raporuyla başladı. O tarihte Nejat Tümer Harp Filosu komutanı, ben de özel görev kuvvetinin kurmay başkanıyım.

AKDENİZ’DE YASAK BÖLGE

Bu raporu alınca silahlı keşif yapmaları için İrfan Tınaz komutasında Adatepe, Kocatepe ve MF Çakmak gemilerini Baf bölgesine gönderdik. Bakmışlar orada Yunan konvoyu filan yok, Akdeniz'in bir kısmı yasak bölge ilan ettiğimiz için Doğu Akdeniz'in bütün trafiği konvoy gibi görünüyor. Tınaz ve ekibi gemilerin daha da yakınlarına gidip bordo işaretlerini bile rapor etti. Fakat Ankara o kadar inanmıştı ki bu Yunan konvoyu işine. Bu arada Deniz Kuvvetleri'ne Baf'ın güneyinde gemimiz olup olmadığını soruyorlar, bizim muhripler Baf'ın kuzeyinde. Rahmetli Güven Erkaya'nın Kocatepe gemisiyle devamlı temas halindeyim, normal muhabere hatlarına ilaveten özel bir teleks hattı kurdurmuştum. Güven sırada NATO'ya tayin olmuş ama, bir türlü Brüksel'e gidemiyor.

İRTİBAT KESİLDİ

Bir ara Kocatepe'yle aramızdaki teleks irtibatı kesildi, Ada'nın arkasına kaydıklarını sandım. Biraz sonra ‘‘Taaruza uğradık’’ diye bir mesaj geldi İrfan Tınaz'dan. ‘‘Kocatepe, Adatepe, Çakmak yaralandı, kuzeye doğru seyrediyoruz’’ diye devam etti. Bunun duyar duymaz kıyı başındaki görevlerimizi yardımcılarımıza devredip, Nejat Tümer'le birlikte karargah gemisi Tınaztepe'yle olay yerine son hızla gitmeye başladık. Aramızda 140 mil mesafe var, nereden baksanız 4 saate yakın bir yol. Bu arada bizim radar ekranında da birden uçaklar belirdi. Sonradan öğrendik ki değişik sortilerde 86 uçak gönderilmiş. Bize verilmiş parolaları alıp geminin Savaş Harekat Merkezi'ne girip uçaklarla telsiz telefonu teması kurdum. Dedim ki ‘‘Çocuklar yanlış iş yapıyorsunuz, buradakilerin hepsi Türk gemisi, parolalar şu.’’ Pilotlar bir türlü bana inanmıyor, hepsine ‘‘Negatif’’ diyor. Çok sinirlendim; ‘‘Siz satıh kuvvetleriyle uğramayın, sahili defolup terk edin’’ diyerek galiz şeyler söyledim, bastım kalayı. Pilotların kendi aralarındaki konuşmalarını da dinliyorum, birisi; ‘‘Adam çok güzel küfrediyor, bu kadar aldatma olamaz’’ diyor. Onlar Yunan gemilerindekiler Türkçe konuşarak kendilerini aldattıklarını sanıyor. Baktım olmayacak gemiden hedef gözetmeyen baraj ateşi başlattım ve sonunda hepsi gitti. Gece saat tam 22.00'de Kocatepe'yi alevler içinde yanarken gördük, o anda personelin gemiyi terk edip etmediğini bilmiyoruz. Derken peş peşe iki büyük infilak oldu ve saat tam 22.05'de Kocatepe ikiyi bölünüp suda kayboldu. O kadar bekledik denizde yüzen herhangi bir şeyle karşılaşmadık.

ERKAYA ŞOKTAYDI

Bu arada Ankara'daki Deniz Kuvvetleri bize durmadan Girne'deki görevlerimizin başına dönmemiz talimatını veriyordu. Tümer Paşa dönmek taraftarı değildi, geminin daha yakınına gidip personelin durumunu görmek istiyordu. Biz dönüş yoluna girdik, İzmit ve Berk gemileri araştırma ve kurtarma için o bölgeye gitti. Onlardan öğrendik ki, Kocatepe personeli bizim gördüğümüz infilaktan saatler önce gemiyi terk edip birbirine bağladıkları tahlisiye botları, can sallarıyla denize açılmış. Bir kısmını bizimkiler, bir kısmını da İsrail gemileri kurtarmış, 53 arkadaşımız ise şehit olmuştu. Güven Erkaya'yla karşılaştığımda onun büyük bir şok geçirdiğini gördüm. Rahmetli Güven Erkaya komutan personelini kurtaran kahraman bir denizcidir, bunlar yaşanmadan anlaşılmaz. Gemiyi terk etmeseydi de, 250 kişi havaya uçsa daha mı iyi olurdu?
Yazarın Tüm Yazıları