Paylaş
Covid 19 salgınının başlangıcından itibaren Facebook, YouTube, Twitter ve diğer sosyal medya şirketleri, platformlarında yanlış bilgilerin dolaşması nedeniyle oldukça fazla eleştiri aldı. BMJ Global Health'de yayınlanan bir araştırma, Mart 2020'de COVID-19 ile ilgili en çok görüntülenen YouTube videolarının dörtte birinden fazlasının yanlış bilgi içerdiğini gösterdi. Ayrıca yapılan bir başka araştırmada da kullanıcıların bu tarz videoların çoğuna YouTube’ un öneri listesinden ulaştıkları görüldü.
Sağlık okuryazarlığı oranı düşük
Ekonomik İş birliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD) himayesindeki, Uluslararası Yetişkin Yeterliliklerini Değerlendirme Programı (PIAAC), ABD dahil pek çok ülkede sağlık okuryazarlığı oranının yetersiz olduğunu göstermiştir. Türkiye Sağlık Okuryazarlığı Düzeyi ve İlişkili Faktörleri Araştırması’na göre Türkiye’de yaklaşık olarak 10 kişiden 7’sinin sağlık okuryazarlığı düzeyi düşük bulunmuştur. Sağlık okuryazarlığı düzeyinin sağlık harcamalarına etkisi üzerine yapılan araştırmalarda, yetersiz sağlık okuryazarlığının sağlık harcamalarını artırdığı da kanıtlanmış ayrıca bu durumun toplum sağlığını da olumsuz etkilediği gösterilmiştir.
Sosyal medya duruma göre tavır aldı
İnsanların sağlık okuryazarlığı konusundaki karnesi bu denli kötüyken, yeterince kontrol edilemeyen sosyal medyada da yanlış veya sahte içeriklerin çok olması ve gerçek olmayan içeriklerin gerçeklere göre daha hızlı yayılması aslında çok da beklenmedik bir durum değildir.
Gerek YouTube gerekse Facebook, Twitter salgının ardından milyonlarca sahte veya yanlış içeriği yayından kaldırdığını açıkladı. Hatta Covid 19 için doğru bilgilendirme kaynaklarına yönlendirme yaptıklarını belirtti. Facebook ayrıca, temmuz ayında #VaccinesKill hashtag'ini kaldırdığını duyurdu. Geçtiğimiz hafta ise ABD Gıda ve İlaç İdaresi'nin (FDA) Pfizer COVID-19 aşısını 16 yaş ve üzeri için tam olarak onaylamasıyla ilgili mesajlar paylaşacağını ayrıca şirket politikalarını “FDA onaylı aşı yoktur” iddialarını ortadan kaldıracak şekilde güncellediklerini bildirdi.
Bu konuda çalışmalar yapan YouTube 2021 başlarında doğru bilgi için çeşitli sağlık otoriteleri ile iş birliği yaptı ve doğru bilgi için sağlık profesyonellerini daha fazla paylaşım yapmaya davet etti. Ancak burada bir başka sorun daha karşımıza çıkıyor. Doğru bilginin ya da hekim videolarının müzik ya da eğlence içerikleri ile kıyaslandığında yeterince ilgi görmemesi ve bu kişilerin de güvenilirliğinin teknoloji şirketleri tarafından tam olarak bilinmemesi.
Bu sorunu çocukluk çağı aşılarında aşı kararsızlığı olarak yaşıyorduk, şimdi pandemi nedeniyle Covid 19 aşılarında yaşıyoruz. Sadece sağlık da değil seçimlerinde, günlük sağlık haberlerinde, dini inançlarla ilgili, gündelik olaylarda her yerde karşımıza çıkıyor. Hatta bildiğiniz gibi artık hayatımızda Deepfake denilen bir terim var. Başkasının yüzünü sesini kullanarak o kişiye istediğiniz konuşmayı yaptırmanız bile teknolojik olarak mümkün.
Teknoloji şirketleri açısından tüm bunları kontrol altında tutmak aslında oluşumların doğasına da aykırı. Zira kesinliği olmayan durumlara müdahale etmek için ellerinde bir dayanak olması gerekiyor. YouTube’ un baş ürün sorumlusu Neal Mohan, şöyle diyor, “Kesin bilginin yokluğunda, teknoloji şirketleri, net olmayan, yanlış bilgi bölgesinde sınırları ne zaman ve nerede belirleyeceklerine karar vermemeli.”
Bir algoritma değişikliği ile sahte içerik paylaşanlar engellenebilir diye düşünebilirsiniz. Evet bu mümkün ancak aşı için yazılan bir algoritma, diyabete, politik bir algoritma, dini inanca uymayacaktır. Tüm bu konular için gelişmiş iyi bir sisteme ihtiyaç olabilir. Ayrıca bu algoritmaları oluşturanlar neyin doğru olduğunu da net olarak bilebilmeli.
Kesin çözüm bulunabilir mi?
Uzman görüşüne başvurduğum Akdeniz Üniversitesi’nden Dr. Öğretim Üyesi Mehmet Kayakuş ise konuyla ilgili şunları söyledi, “Günümüzde sosyal medya, düşük maliyeti, kolay erişimi ve hızlı yayılımı nedeniyle dünya çapında milyonlarca insan için temel haber kaynaklarından biri olmuştur. Yeni medya olarak görülen sosyal medya dünyadaki insanlar için temel bilgi kaynaklarından biri haline gelmesi ve bu platformlarda bilginin kontrol edilmeden yayınlanması yalan ve sahte haberlerin sayısının artmasına neden da neden oluyor. Bu da toplum, kültür ve iş dünyası üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir.
Sosyal medya da bu içeriklerinin artmasına paralel olarak manipülatif haberlerle mücadelede önem kaznıyor. Yalan ve sahte haberlerin tespit edilmesi problemi şirketler ve akademik birimler için yeni bir araştırma alanı olmasına rağmen, son yıllarda önemli ölçüde dikkat çekiyor. Sosyal medya üzerindeki enformasyonun büyüklüğü ve akış hızı yalan ve sahte haberlerle mücadele etmeyi güçleştiriyor. Bu noktada yapay zekâ ve makine öğrenmesi yöntemlerinin kullanıldığı algoritmalar haberlerin sınıflandırılması ve yalan ve sahte haberlerin tespiti için çözüm yolu sunmaktadır. Sosyal medyada sahte haber tespiti son zamanlarda büyük ilgi gören yeni bir araştırma alanı haline gelmesine rağmen henüz bu konuda tam olarak başarılı sayılabilecek bir yöntem bulunmuyor”.
Probleme çözüm için kullanılmakta olan algoritmaların henüz yeterli olmamasına rağmen şirketlerin yapacakları yatırımlarla bir çözüm yolu bulunabileceğini bildiren Doktor Öğretim Üyesi Mehmet Kayakuş, “İlerleyen aşamalarda yalan ve sahte haberlerin tespiti için sosyal medya platformlarının içerik yayınlama aşamasında geliştirecekleri akış hızından dolayı hızlı cevap verebilen doğal dil işleme, metin madenciliği, derin öğrenme gibi yapay zekâ ve makine öğrenmesi tabanlı algoritmaları probleme çözüm olabilecektir.” dedi.
Paylaş