Paylaş
İklim değişikliğinin baş aktörü olan fosil yakıtlar, ürettikleri emisyonlara rağmen şu anda dünya enerji üretiminin %79'unu oluşturuyor ve henüz hedeflendiği düzeyde azaltılabilmiş değil. Ancak yenilenebilir enerjinin maliyetindeki düşüş, farkındalık kampanyaları ve Paris anlaşması gibi nedenlerle bazı değişiklikler yavaş yavaş hayatımıza girmeye başladı.
Yaklaşık 10 yıl önce fosil yakıt kullanan enerji santrali inşa etmek, yeni bir güneş veya rüzgâr santrali inşa etmekten çok daha ucuzdu. Rüzgâr santrali yaklaşık %22, güneş enerjisi ise kömür kullanan bir santrale göre %223 daha pahalıydı. Ancak 2019’a bakıldığında, verilerine göre, dünya çapında kurulan yeni enerji santrallerinin %72'sini yenilenebilir enerji kaynaklarının oluşturduğunu görüyoruz. Dünyanın CO 2 emisyonları 2018'de 37 milyar tona ulaştı . İklim değişikliğini sona erdirmek için ise atmosferdeki sera gazı yoğunluğunun dengelenmesi ve dünyanın sera gazı emisyonlarının net sıfıra düşmesi gerekiyor.
Ülkemizde kuraklık yaşanması bu yıla özgü değil daha önce de defalarca kurak zamanlar yaşandı. Ancak bu defaki hem şiddeti hem de süresi bakımından farklılık gösteriyor. Dolayısıyla iklim bilimciler konunun tarımsal faaliyetleri etkileyecek noktaya yaklaştığı konusunda uyarılar yapıyor.
Geçtiğimiz günlerde Avusturya’da yayınlanan yeni bir rapora göre Avustralya'daki ortalama sıcaklıkların, artan sera gazları nedeniyle önümüzdeki on yıl içinde artmaya devam etmesi , daha fazla ısı dalgasına ve yeni yüksek sıcaklık rekorlarına yol açması bekleniyor. İlkbahar aylarını yaşan ülkede sıcaklıklar, mevsim normallerinin 2 derece üzerinde seyrediyor ve bilim insanları iklim değişikliğinin yol açtığı bu giderek yükselen sıcaklıklardan dolayı endişelerini dile getiriyorlar. Ülkede bu yıl çıkan büyük yangında binlerce dönüm orman yok olmuştu ve kuraklığa sebep olması nedeniyle yaklaşık 10 bin deve helikopterlerden vurularak itlaf edilmişti.
Çin ise ülkede yaşana kuraklık ve iklim değişikliği ile mücadele etmek için farklı bir yol izliyor. Bu, geçici ve daha büyük problemler doğurabilecek “bulut tohumlama” işlemi. Hükümet hava koşullarını insan müdahalesi ile değiştirerek, kuraklık, dolu fırtınaları, orman yangınları ve alışılmadık derecede yüksek sıcaklık ve kuraklık gibi olaylarla başa çıkmak için bu yöntemi bir acil müdahale planı olarak görüyor. ABD’de 1946 yılında ilk defa uygulanan bulut tohumlama yöntemini pek çok ülke zaman zaman kullanıyor. Eğer dünyayı yeniden dengesine döndürmeyi başaramazsak ileride petrol arama ya da toprak yerine bulutlar içi komşularımızla aramız bozulabilir. Sadece bizim ülkemiz değil tüm ülkeler açısından önemli bir konu olan suyu hiç bitmeyecekmiş gibi savurmaktan acilen vazgeçmemiz gerekiyor.
Paylaş