Paylaş
“Don’t Look Up”ın iklim krizi odağında düşündürdükleri…
İklim değişikliğine yönelik en büyük yanlışı, bu felaketin çoğu zaman uzun vadeli bir problem olarak düşünülmesi ve soyut bir kavram olarak ele alınarak, günümüzde yeterince endişe uyandırmaması oluşturuyor. Bu algı, elbette, fırtınadan veya selden etkilenen bir eviniz ya da araziniz olduğunda, veya ormanlarımızın göz göre göre yanması ile hızla değişebiliyor (sonuçta ateş düştüğü yeri yakıyor…). "Don’t Look Up”ta da kuyrukluyıldız metaforu ile iklim felaketine vurgu yapılıyor ve toplumun bu zorluğun üstesinden gelmeye hiç de hazır olmadığı çarpıcı bir şekilde resmediliyor…
Dünya Ekonomik Forumu 2022 Küresel Risk Raporu’nda belirtilen en büyük riski iklim krizi oluşturuyor…
Geçtiğimiz hafta, Dünya Ekonomik Forumu tarafından 17.si yayınlanan Küresel Riskler Raporu’nda, "iklim krizine yönelik eylem planında başarısız olunması” bir numaralı küresel risk olarak belirtildi. Raporda ikinci ve üçüncü sırada yer alan riskler de yine iklim krizi ile ilgili olması adına önem arz ediyor: İklim koşullarının aşırı sertleşmesi ile aşırı hava olaylarının artışı ve biyolojik çeşitliliğin yok olması olasılıkları…
Dünyamızın şu anda karşılaştığı en büyük problem olan iklim krizinin uzun vadeli bir sorun değil, bugünümüzü, yarınımızı etkileyen bir problem olduğunu bir an önce anlamamız ve harekete geçmemiz gerekiyor. Bununla birlikte, sorunun büyüklüğünün bilimsel olarak bilinmesine rağmen (hatta aynı “Don’t Look Up” filmindeki kuyrukluyıldızın dünyamıza yaklaştığı ve dünyaya çarpması ile dünyanın yok olacağı gerçeğindeki gibi), gerekli önlemler alınmıyor. İklim krizine karşı günlük hayatlarımıza hiçbir şey yokmuş gibi devam ediyoruz.
Ara ara akımıza gelse ve önemsiyor gibi yapsak da iklim krizine karşı ne yazık ki samimi değiliz, duyarsızız, bu önemli konuda çoğu zaman cahil ve bilinçsiziz… Bu nedenle, daha önceki yazılarımda da Sizlerle paylaştığım üzere, iklim krizi ile mücadelede her bir bireyin sorumluluğu olduğu bilinci ile hareket etmemiz gerekiyor.
Son zamanlarda iklim krizi odaklı öne çıkan bilimsel çalışmalar
Gelelim somut gerçeklere… Guardian’da yer alan güncel bir habere göre, Avrupa Birliği’nin çevre izleme programı olan Copernicus, “son 7 yılın Dünya’nın kayıtlara geçen en sıcak yılları olduğunu” belirten yeni bir rapor yayınladı. Raporda 2021'in kaydedilen en sıcak beşinci yıl olduğu belirtiliyor. Bununla birlikte, sıcaklık ortalamalarında genellikle Temmuz ayı en sıcak ay olmasına rağmen, geçtiğimiz yılın Temmuz ayı, gelmiş geçmiş en sıcak ay olarak rekor kırmış oldu.
“Advances in Atmospheric Sciences Journal”da (Atmosfer Bilimlerinde Gelişmeler Dergisi) yayımlanan yeni bir rapora göre ise, insanların atmosfere saldığı yüksek miktarda sera gazı nedeniyle 2021 yılında okyanus suları tarihin en yüksek sıcaklığına ulaştı. Daha sıcak okyanus sularının şiddetli sel riskini artıran fırtınaların, kasırgaların ve aşırı yağışların artmasına sebep olduğunun altı çizilen çalışmada, 500 milyondan fazla insan için yiyecek sağlayan mercan resiflerinin bozulduğu da vurgulandı.
Avustralya’da gerçekleştirilen ve Eylül ayında hakemli bilim dergisi olan Trends in Ecology and Evolution (TREE) tarafından yayımlanan bir çalışmada, küresel iklim değişikliğinin hayvanların vücutları üzerinde doğrudan etki yaratarak şekillerinin değişmesine neden olduğu belirtildi. Daha önce farklı çalışmalarda da belirtildiği üzere hayvan türlerinin üçte biri önümüzdeki dönemde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.
ABD'nin Colarado eyaletinde etkisini artıran yangınlar nedeniyle on binlerce kişi yerleşim yerlerinden tahliye edildi, yüzlerce ev ise kül oldu. Yetkililer, Amerika’da 2021 yılında yaşanan iklim felaketlerinin yaklaşık 688 kişiyi öldürdüğü ve toplamda 145 milyar dolarlık hasara neden olduğunu belirtti.
Yale Universitesi liderliğindeki yeni bir araştırma, 21. yüzyıl kasırga ve tayfunlarının New York, Boston, Pekin ve Tokyo gibi büyük şehirleri içeren orta enlem bölgelerine yayılacağını gösteriyor.
Öte yandan, Danimarka hükümeti, 2030 yılına kadar tüm iç hat uçuşlarını fosil yakıtlardan arındırma niyetini açıkladı. En geç 2025 yılına kadar, Danimarka'daki iç hat uçuşlarında “yeşil” enerji kullanılmaya başlanacak.
Ülkemizde ise, geçtiğimiz Aralık ayında Karadeniz Teknik Üniversitesi, Karadeniz Bölgesi’nde iklim değişikliği ile birlikte sel ve heyelanların artacağı uyarısında bulundu. Doğu Karadeniz’de iklim değişikliği etkilerinin sıklaşan ve gittikçe şiddetlenen doğa olaylarına ve afetlere neden olduğu belirtildi. Antalya’da ise son üç yılın yağış rekoru kırıldı ve aşırı yağıştan dolayı yaklaşık 2 bin dönüm serayı su bastı…
İklim teknoloji start-up ları iklim krizi ile mücadelede öne çıkıyor
İklim krizi ile mücadele, start-up ekosisteminin de üzerinde yoğunlaştığı yeni bir odağı ifade ediyor. Bu doğrultuda, iklim krizi, 2022'de start-upların ve yatırımcıların ilgisini çekmeye devam edecek. Sadece kötü haberleri paylaşıp, karamsarlığa düşmektense, sorunu kabul edip, anlayıp, analiz edip, çözüm önerileri geliştirmek de gerekiyor. Bu nedenle, iklim krizi ile mücadelede son dönemlerde farklı çalışmalar gerçekleştiren küresel start-up’ları Sizler için derledim.
Startup'lar karbon yakalama ve azaltmaya öncülük edecek
Karbon yakalama ve azaltma şu anda iklim değişikliği odaklı inovasyonlar arasında aslan payını alıyor. Bu doğrultuda, start-upların karbon yakalama, karbon ileri dönüşümü (carbon upcycling), karbon dengeleme veya karbon muhasebesi gibi farklı odaklarda çözüm geliştirdiklerini görüyoruz. Geçtiğimiz yıl, Elon Musk’ın Twitter’da en iyi “karbon yakalama” teknolojisini geliştiren kişi ya da firmaya 100 milyon dolar vereceğini belirtmesi ile bu konuya ilgi iyice artmış oldu.
Ecologi ve Treeapp gibi firmalar tarafından yürütülen ağaç dikme odaklı karbon dengeleme, daha az karmaşıklık seviyesinden dolayı bu dört segment içerisinde en yoğun olanı. Bununla birlikte, çevre liderleri bunu kısa vadeli bir çözüm olarak gördüğünden, bu tarz girişimler zamanla değerini kaybedebilir. Öte yandan, karbon denetim ve muhasebe şirketlerinin, işletmelerde etkin karbon ayak izi ölçümleri için artan talebe yanıt verdikçe daha fazla ilgi uyandırması bekleniyor. Bir temiz teknoloji şirketi olan Pachama, kuruluşların karbon kredisi satın alabilecekleri bir pazar yeri sunuyor. Karbon dengeleme için orman projelerini belirlemek ve doğrulamak için yapay zeka ve makine öğrenimi kullanıyor. 1.000’den fazla şirket şu anda Pachama'nın platformundan karbon kredisi satın alıyor.
Karbon yakalama ve ileri dönüştürme büyük bir potansiyele sahip olmakla birlikte, bu çözümlerin hala ilk aşamalarında olduğunun bilincinde olarak, beklentileri çok yüksek tutmamakta yarar var. Bu alanlardaki girişimler çoğunlukla erken aşamada yer alıyor ve operasyonlarını ölçeklendirmede önemli zorluklarla karşı karşıyalar. Bu nedenle, büyük endüstriyel oyuncular ve bu tür girişimler arasındaki iş birliği, bu yeni teknolojilerin olgunlaşmasını hızlandırmak için hayati öneme sahip.
UCLA'den disiplinler arası bir ekip, karbondioksiti, 3D yazıcılar tarafından üretilebilen CO2NCRETE adlı yeni bir yapı malzemesine dönüştürmeyi başardı. CarbonCure ise performanstan ödün vermeden karbon ayak izini azaltmak için taze betona geri dönüştürülmüş CO₂ katan beton endüstrisi için bir teknoloji üretiyor.
Atmosferden yayılan karbondioksiti azaltma amacı ile kurulmuş bir start-up olan Carbon Engineering, havadaki CO2'yi yakıta dönüştürmek için "doğrudan hava yakalama" teknolojisini kullanıyor. 2017 yılında Carbon Engineering, yakalanan CO2'yi ilk kez başarıyla sıvı yakıta dönüştürdü.
Sürdürülebilir finans daha erişilebilir hale gelecek
Sürdürülebilirlik endişeleri finans dünyasını da derinden etkiliyor. 2022'de sürdürülebilir finansın hem son kullanıcılar hem de işletmeler için daha erişilebilir olmasını bekleyebiliriz. Gerçekten de artan sayıda Y ve Z kuşağı, finansal davranışlarını eko-bilinçli hale getirmeye çalışıyor. Bu alanda girişimler, kullanıcıların günlük harcamalarının karbon ayak izini izlemelerine ve sınırlamalarına yardımcı olacak çözümler sunuyor. Örneğin, Doconomy, kullanıcılara satın aldıkları ürünlerin karbon ayak izini gösteren ve belirli bir karbon emisyonu seviyesine ulaştıklarında harcamaları sınırlayan bir banka kartı oluşturdu.
Uzay teknolojileri (Spacetech) girişimleri sürdürülebilirlikte her zamankinden daha önemli bir rol oynayacak
Makro ölçekte, uzay teknolojileri 2022'de izlenmesi gereken bir diğer sürdürülebilirlik odağı. Bazı girişimler, binalarımızın ne kadar yeşil olduğunu değerlendirmek (örn. SatelliteVu) veya çiftçilerin ürünlerini daha sürdürülebilir bir şekilde yönetmelerine yardımcı olmak adına (örn. Pixxel) gerçek zamanlı veriler toplamak için uydu teknolojisinden yararlanıyor. Yakın zamanda Londra merkezli Astroscale gibi şirketler halihazırda yörüngede olan uyduların ömrünü uzatmak veya eskilerini kaldırmak için çalışıyor. Hatta D-Orbit gibi şimdiye kadar etrafa saçtığımız uzay çöplerini temizlemeye çalışan startuplar bile var. Açıkça görülüyor ki, bu sektörde start-uplara yönelik fırsatlar evreni var.
Peki farklı odaklardan faaliyet gösteren start-up’lar hangileri?
Apeel Sciences:
Şirket meyve sebzelerin daha uzun süre taze kalmalarını sağlıyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü verilerine göre üretilen gıdanın üçte biri küresel olarak kaybolmakta veya israf edilmekte, bu da yılda yaklaşık 1,3 milyar tona tekabül ediyor. Küresel gıda israfı sorununa ve pandeminin küresel gıda tedarik zinciri üzerindeki baskılarına çözüm sunan Apeel, meyve ve sebzelerin yüzeyi için tatsız, kokusuz; ve nemi tutarken oksijenin dışarı çıkmasına izin veren ve ürünün iki kat daha uzun süre dayanmasına yardımcı olan bitki bazlı bir katman geliştirdi. 2019 yılında piyasaya giren Apeel, şu anda Dünya çapında sekiz ülkede faaliyet gösteriyor, 30 tedarik ağı işletiyor ve 40 perakende ortağına ürün dağıtıyor.
Redwood Materials:
Döngüsel bir tedarik zinciri oluşturmak amacıyla 2017'de kurulan Redwood Materials, geri dönüştürülmüş pillerden sürdürülebilir malzemeler üretmek için süreçler geliştiriyor. Firma, tüketici elektroniği atıkları işliyor; kobalt, nikel ve lityum gibi malzemeleri çıkarıyor ve bunları Panasonic ve Envision gibi küresel devlerin dahil olduğu müşterilerine geri sağlıyor. Bu start-up EV ve diğer lityum iyon pilleri geri dönüştürmek amacıyla Amazon ve Ford gibi devlerle de bir iş birliği başlatmış durumda.
AMP Robotics:
AMP Robotics yapay zeka destekli robotik bir sistem ile geri dönüştürebilen atıkları ayrıştıran bir teknoloji girişimi. Kullandıkları teknolojinin %99 doğruluk oranıyla geri dönüştürülebilir malzemeleri tanımlayabildiği belirtiliyor ve atıkları doğru geri dönüşüm süreçleri için sınıflandırıyor.
Universal Hydrogen:
Universal Hydrogen, hidrojenle çalışan havacılık için bir altyapı geliştirmeye çalışan bir temiz teknoloji şirketi. Girişimin amacı, karbonsuz havacılığı daha erişilebilir hale getirmek.
Form Energy:
Form Energy düşük maliyetli ama uzun ömürlü bir yenilenebilir enerji depolama sistemi geliştirdi ve ticarileştirdi. Pilleri, güneş ve rüzgâr enerjisini uzun süre depolamak üzere tasarlanmış. Web sitelerine göre, girişimin pil teknolojisi, küresel elektrik sisteminin yılın her günü %100 düşük maliyetli yenilenebilir enerjiyle çalışacak şekilde reforme edecek.
Power Ledger:
Power Ledger, enerji takibi ve ticareti için bir blok zinciri altyapısı sunuyor. Platform, müşterilerin P2P güneş enerjisi ticaretine girmelerini, ticari elektrik şebekelerine satış yapmalarını ve karbon kredisi satın almalarını sağlamak için tasarlanmış. Bugün, şirketin müşterisi 9'dan fazla ülkeye yayılıyor.
Aclima:
Aclima, hükümetlerin ve işletmelerin sera gazı emisyonlarını ve hava kalitesini izlemesine yardımcı olan bir yazılım çözümü sunuyor. Platform, önemli hava kalitesi verilerini görselleştirmek ve halk sağlığını korumaya yardımcı olabilecek iç görüler sağlamak için tasarlanmış. Şu anda 100'den fazla yerel yönetim hava kalitesini ölçmek ve analiz etmek için Aclima kullanıyor.
Auro Solar:
Bir SaaS şirketi olan Aurora Solar, havadan görüntüler aracılığıyla, güneş enerjisi şirketlerinin finansal getirilerini belirlemelerine, güneş panellerini kurmalarını kolaylaştırmaya ve satış teklifleri oluşturmalarına yardımcı oluyor. Web sitelerine göre, Aurora'nın platformu kullanılarak her hafta 40.000'den fazla güneş enerjisi projesi yapılıyor.
Ülkemizde de iklim krizi odaklı çalışmalar gerçekleştiren ve bu alanda çok büyük yatırımlar ile desteklenen küresel rakipleri ile boy ölçüşebilecek pek çok girişim bulunuyor. Bir sonraki yazımda yerli-milli bu girişimlere yer vereceğim…
Paylaş