Paylaş
Dünyanın en iyi üniversiteleri arasında yer alan Stanford Üniversitesi de “İnsan Merkezli Yapay Zeka Merkezi” (Stanford Institute for Human-Centered Artificial Intelligence) adını verdiği birimi ile politikacılar, kanun koyucular, araştırmacılar, yöneticiler, gazeteciler ve kamuoyu için yapay zekanın karmaşık yapısı hakkında öngörüler geliştirmek ve tarafsız, objektif veri sağlamak üzere bir insiyatif oluşturdu. Bu merkez, periyodik olarak, yapay zekanın gelişimine ve statüsüne yönelik araştırmalarını paylaşıyor. Bu yazımda, Stanford AI Araştırması’nda öne çıkanları sizler için derledim.
Bir önceki araştırma olan 2019 raporunun öne çıkan sonuçlarından biri “AI’ın hızının Moore Yasası’nı geçmekte olduğuydu (Moore Yasası, işlemci hızlarının her 18 ayda bir iki katına çıktığını ortaya koyuyor, bu da uygulama geliştiricilerinin aynı donanım maliyeti ile uygulama performansında iki kat artış bekleyebileceği anlamına geliyor). AI’ın hesaplama gücü ise, geleneksel işlemcilerin gelişiminden çok daha hızlı bir ivmeyle artış gösteriyor. AI’ın hesaplama hızı her üç ayda bir iki katına çıkmış durumda…”
Bu yılki raporun en çarpıcı sonuçlarından olan; “yapay zekanın araştırma fazından hızla ve çok daha fazla, gerçek hayatta kullanılacak şekilde ticarileşmeye geçmesi” de bu gelişmelerin bir sonucu. Öte yandan, bu ticarileşme çabasının başarılı olması için gerekli olan veri setlerine bugün itibariyle tam anlamıyla sahip değiliz ya da nasıl erişeceğimizi bilmiyoruz… Yani yapay zekâ bir yandan sürekli gelişirken, bir yandan da daha fazla miktarda işlem gücü ve veri gerektiriyor. Bu durum da kısıtlı, ancak daha büyük oyuncuların eline daha fazla güç veriyor."
AI’ın, beklenilenden çok daha hızlı bir şekilde, "gerçek hayatta istenildiği şekilde çalışmıyor"dan; “günlük hayatta kullanılmak üzere hazır” statüsüne geçmesi, ticari servislerin hızına yetişebilmek için araştırmacılar da dahil olmak üzere herkesin yarıştığı bir ekosistemi de ortaya çıkarıyor. AI’ın ticarileşmesini artıran bir konu da bu alanda donanımlı uzmanların ve akademisyenlerin çalışmalarını ticari kurumlarda devam etmeyi tercih etmeleri. Kuzey Amerika’da AI alanında Doktora programlarından mezun olanların %65’i akademide kalmaktansa özel sektöre geçiş yapıyor (2010’da bu oran %44’dü). Bu durum büyük şirketlerin hem yapay zekâ araştırmalarında hem de uygulamalarında oynadıkları artan rolün önemli bir işareti.
Bununla birlikte, yapay zekadaki en uç nokta, bu alanın kurucusu sayılan Alan Turing’in meşhur Turing testidir (Turing testi, bir insanın sorduğu bir soruya verilen yanıtın insan tarafından mı yoksa makine tarafından mı verildiğinin ayırt edilemediği durumu ifade etmekte). Bu testi geçtiğini iddia eden platformlar günbegün artış gösterirken, bu yılki Stanford raporunda yapay zeka sistemlerinin bazı spesifik uygulamalar doğrultusunda, artık metin, ses ve görüntüleri insanların çıktılar arasındaki farkı anlamakta zorlanacak kadar yüksek bir standartta oluşturabildiği belirtiliyor. Yani AI’ın geldiği nokta, doğal ile yapay arasındaki farkı neredeyse ayrıştırılamaz hale getirmiş olması. Diğer bir deyişle, Turing Testinin geçilmesine ramak kaldı… Öte yandan, bu gelişmenin kısıtlı uygulamalar için gerçekleştiğinin altını çizmekte yarar var (restoran siparişi, bilet alımı, araç çağırma, vb.)
Raporda bana göre öne çıkan diğer satırbaşları ise şöyle:
* AI şu anda neredeyse her iş ve sektör açısından oldukça önemli yer tutuyor; ancak salgın kaynaklı aşı, ilaç geliştirme çabası, özellikle 2020’de sağlık odaklı AI yatırımlarına hız kazandırdı. İlaç ve tıp endüstrisi, 2020'de yapay zeka yatırımlarından en büyük payı alarak (13,8 milyar dolardan fazla) 2019’a kıyasla 4,5 kat artış gösterdi. Sağlık alanına, bir sonraki yatırım odağı olan sürücüsüz araç kategorisinden neredeyse üç kat daha fazla yatırım yapıldı. Bir önceki raporda, sürücüsüz araçların diğer tüm AI uygulama alanlarından daha fazla yatırım aldığı belirtilmişti.
* AI odaklı toplam küresel yatırım 2020’de %40 artış gösterdi. Ancak artarda üçüncü yılda AI odaklı start-up’lara yapılan yatırım sayısında azalma gözleniyor. Bu da yatırımın, daha riskli sayılabilecek yeni kurulmuş şirketlere ya da niş alanlara yapılmaktansa, çalışmalar sonucu daha geniş kullanım sağlayabilecek oturmuş start-up’lara ya da şirketlere kaydığının bir işareti.
* Akademik dünya AI odaklı makalelerde dünya çapında halen en büyük kaynak olmaya devam ediyor. Bununla birlikte, kurumsal şirket odaklı araştırmalar artık ABD'deki tüm makalelerin neredeyse beşte birini temsil ediyor ve bu da onu ikinci en büyük kaynak yapıyor (toplam yayınların %19,2’si).
* Bir önceki raporda, Çin’in AI üzerine diğer ülkelere kıyasla daha fazla makale yayınlamayı başardığı belirtilmişti. Bu sene de Çin, bir adım ileri geçerek, AI odaklı araştırma atıflarında da Amerika’yı geçip birinci sıraya yerleşmeyi başardı. Bununla birlikte, ABD’deki AI alanında doktoralarını tamamlayan uzmanların çoğunluğu yurt dışından gelmiş olsa da işe girdiklerinde %80'den fazlası ABD’de kalmaya devam ediyor… Çin’in AI alanındaki gelişimi, Amerika’nın “Yapay Zekâ Ulusal Güvenlik Komisyonu”nun yakın geçmişte açıkladığı bir raporda da, “Çin, mevcut eğilimler değişmezse önümüzdeki on yılda yapay zeka konusunda Dünya lideri olarak ABD'yi geçme gücüne, yeteneğine ve hırsına sahip” şeklinde belirtiliyor. Bu örnek gibi, AI’ın pek çok ülke stratejilerine girdiğine de tanıklık etmekteyiz. Kanada, 2017'de dünyanın ilk ulusal yapay zekâ stratejisini yayınladığından bu yana, 30'dan fazla ülke, Aralık 2020 itibarıyla benzer stratejiler yayınladı (Ülkemizde de bu alanda önemli çalışmalar ve stratejiler oluşturulmaya ve ulusal stratejiler olarak paylaşılmaya başlandı).
* LinkedIn tarafından sağlanan verilere göre Brezilya, Hindistan, Kanada, Singapur ve Güney Afrika 2016'dan 2020'ye kadar en yüksek yapay zekâ işe alım seviyelerine ulaştı.
* AI alanında en temel tartışma konularından biri, AI’ın önyargılardan bağımsız bir şekilde geliştirilmesi. Ancak, bu seneki raporda da öne çıktığı üzere, AI’ı geliştiren uzmanlar arasındaki eşitsizlik, bu konudaki tartışmaları haklı kılıyor: 2020 Bilgisayar Araştırmaları Derneği anketine göre AI alanında doktora derecesi almaya hak kazanan kadınlar, toplam mezunların %18'ini oluşturdu. Amerika’da yapay zekâ alanında doktora çalışmalarına yeni başlayan araştırmacıların, %50’ye yakını beyazken, sadede %2,4’ünün siyahi; %3,2’sinin Hispanik olması da oldukça düşündürücü…
* Bir diğer önemli tartışma alanı olan AI etiği de bu seneki raporda etkisini gösterdi: AI etiğinin, en popüler AI haberleri arasında olduğu belirtilirken; Google’ın, AI etik araştırmacısı Timnit Gebru’yu işten çıkarması ve Avrupa Komisyonu, Birleşmiş Milletler ve Vatikan tarafından açıklanan etik odaklı inisiyatifler bu sene öne çıkan konular arasında gösterildi. Ancak, rapor, yapay zekâ etiği alanının büyürken, büyük şirketlerin ilgi seviyesinin hala "hayal kırıklığı yaratacak kadar küçük” olduğuna da işaret ediyor…
* Yapay zekanın oldukça önemli bir kolu olan ve son zamanlarda salgını kontrol altına almak ve sosyal mesafeyi korumak adına pek çok ülkede kullanılan yüz tanıma sistemlerinin de metalaştırıldığının altı çiziliyor. Bununla birlikte, bu tarz kullanımların kişisel verilere yönelik ortaya çıkardığı endişeler, teknolojinin regüle edilmesini de zorunlu kılıyor, ancak şu an için somut adımlar atılmış değil.
Yapay zekanın hala gidecek uzun yolu var; gerçek hayata geçerken yaşanılanlar, “teknolojinin yapabileceklerinden”, “ne yapması gerektiğine” doğru değişiyor. AI’ın her geçen gün daha da fazla hayatımıza etki edeceği bir dönemde, ülkemizde de bu alandaki çalışmaları stratejik bir şekilde ilerletmek ve her kesim açısından bu odağı sistematik bir şekilde takip etmek oldukça büyük önem arz ediyor.
Paylaş