Paylaş
Neyi, neden ölçmeye ve değerlendirmeye ihtiyacı duyuyoruz?
Bu sorunun da çeşitli cevapları var. Ancak, bugün öğrencilere nasıl not verileceği tartışmasının temelinde bu soru yatmıyor. Tartışma, uzaktan eğitim vermek durumunda kaldığımız öğrencilere onlar gözümüzün önünde değilken nasıl onların kopya çekmediklerinden emin olacağız sorusu. Kopya meselesi, ölçme-değerlendirmenin ilgilendiği konulardan birisi. Evet! Sadece, ilgilendiği konulardan birisi. Bu konu tartışılırken normal(!) zamanlarda “kopya” ismi ile duymadığımız bu kavram aslında değerlendirilen kişinin değerlendirilmeye tabi tutulduğu konu ile ilgili gösterdiği performansın kendisine ait olup olmadığıdır.
Değerlendirmeye tabi tutulduğu konu, bilgi sorgulaması, beceri paylaşılması, performans sunumu vb. gibi çeşitlilikte olabilirken kendisine ait olan bilgi, düşünce olabileceği gibi sınava tutulan kişi olup olmadığı da olabilir. Yani, konu çok boyutlu iken bugün aranan cevap boyutsuz. Geometride boyutsuz olan ve her şeyin onun üzerine inşa edildiği nokta gibi yani. Noktanın tanımına bakarsanız “boyutu olmayan tanımsız nesne” diye bir tanım görebilirsiniz. Boyutu yok, tanımsız ama aklınıza gelecek bütün geometri kavramları yokluğun bir araya gelip varlığı oluşturması üzerine kurulu. Neyse, konumuza geri dönelim. Elhasıl! Öğrenciye ne not vereceğimiz de nokta gibi boyutsuz ve bence bir o kadar da tanımsız ama bütün sistem onun üzerine inşa edilmiş.
Kavramlar, kültürleri yansıtır diye okumuştum. Bu sebeple, bir konuyu incelerken sözlükte bu kavramı nasıl ele aldığımızı merak ederim. Dersin Güncel Türkçe Sözlük’teki tanımına baktım. Dört tanım var.
(1) Öğretmenin öğrenciye belirli bir sürede verdiği bilgi
(2) Bu bilgi aktarımı için ayrılan süre
(3) Öğrencinin öğrenmek zorunda olduğu bilgi
Öğretmenin, öğrenci ile birlikte geçirdiği süre: Eğitim sınıflardan uzaklaşınca yaptığımız ilk şey Zoom seanslarına yüklenmemiz oldu. Dokuz ders saati yapılan bir okulda ama dersler 30 dakika gibi bir açıklamayı ardından getiriyor.
Vicdanın “ama”sı olmaz diye okumuştum.
Hikayesini başka bir güne bırakacağım.
Bu bilgi aktarımı için ayrılan süre: Tefeciliğin haram olduğunu bilen zat-ı muhteşemin şehir efsanesi olabilecek hikayesi kısaca şöyle imiş. Dükkânın önünde oturur, iki de hamalı vardır. Bir kamyon da şeker çuvalları durur dükkânın önünde. Para almaya gelen bir kamyon şeker alır dükkân sahibinden(!) Sonra oracıkta karar değiştirir ve şekeri geri satmak ister. Alınan mal (o zamanlar müşteri hakları yok tabi) satılan fiyattan geri alınmaz. Teşbihte hata olmaz derler: Dersi bilgi aktarımı olarak görmek tefecinin yaptığı işi ticaret gibi görmesine benzer.
Öğrencinin öğrenmek zorunda olduğu bilgi: Bir şeyi yapmak zorunda olmak beni hep rahatsız etmiştir. Bu konuda da öyle nev’i şahsıma münhasır olduğumu düşünmüyorum. Öğrenmek zorunda bırakmayın bizi. Öğrenmek zorunda olursak öğrenmeye isyan ederiz. İşin şakası bir yana gerçekliği öte yana. Yıllarca bir yabancı dili öğrenemiyoruz. Herhalde “zorunda” olduğumuz için. Kızım, daha 4 yaşında ama kimse ona ders vermediği halde İngilizceyi benden daha iyi biliyor diyebilirim. Dört yaşımdaki, değil 14 yaşımdaki benle de karşılaştırsam durum fark etmez herhalde. İngilizce, yerine matematik, onun yerine tarih şeklinde devam edebilir bu liste. Yani tek sorun İngilizce ve yabancı dil öğretiminde değil.
Dersin dört tanımından üçü, kültürel açından bakış açımızı ortaya koyuyor.
(4) Bir olayın bellekte bıraktığı öğretici iz, öğüt, ibret: Diğer üç tanımdan farklı bir bakış açısı. Belirli bir öğretici olma şartını ortadan kaldırıyor. Öğrenmenin şahsiliğine vurguda bulunuyor. İz, öğüt, ibret olarak niteliyor. Ders denilince her ne kadar formel anlamda ilk üçü tanımı kastediyor olsak da dördüncü tanım daha geniş bir bakış açısı sunuyor.
Uzaktan eğitim sürecinde, okul programları çerçevesinde sunulan olayların öğrencilerin belleklerinde bıraktıkları öğretici izler, öğütler, ibretler nelerdir?
Yanlış soru ile doğru yanıta ulaşmak imkânsız olmasa da pek kuvvete muhtemel değildir. Öğrencilere, ne notu vereceğimiz doğru soru değil. Doğru soru, öğrencilerin, neler öğrendiği, hedeflerin hangilerini ne kadar kazandığı olmalıdır.
Teknoloji, her soruna çözüm üretemez. Ancak, bugün yaşadığımız sıra dışı dönemlerde bize destek olabilecek çok araç sunuyor. Eğitim teknologları bu araçlar üzerine yıllardır çalışıyorlar. Onlara kulak verin.
Teknolojinin, bize bugüne kadar güvendiğimiz 10 sorudan oluşan sınavlardan çok daha geçerli değerlendirmeler yapabileceğimiz araçlar sunduğuna inananlardanım. Yılarca, dönem ödevi diye verilen ödevlere yüksek notlar verilerek intihal ile iyi işler çıkarabileceklerini öğrettik. Kendi el becerisinin üstünde getirdiği performans ödevlerini değerli kılarak onlara sınavlara (evet, performans ödevi de bir sınama türüdür) girebilecekleri mesajını verdik.
Peki, bugünkü korkumuz neden? -Çünkü, kontrol elimizde değil!
Şunu çok iyi biliyorum: İyi bir öğretmen, öğrencisinin getirdiği ödevi, yaptığı sınavı, çizdiği resmi kendisi mi yaptı çok iyi değerlendirebilir. Öğretmene güven, öğrenciye güveni doğuracaktır. Doğum, büyüme, gelişme zaman alır ama Anadolu’da çok güzel bir söz var: “Doğan büyür.” Yeter ki ölü doğmasın. Bugüne kadar “güven”in el birliği ile hayatta kalmasına engel olduk.
Teknoloji, her zaman erişilmesi zor olan ve pahalı olan araçları kapsamaz. Öğrencinizden, işinize yarayacak bir video çekmesi için herhangi bir telefon yeterli. Kamera kalitesini değerlendirmeye almadığınız müddetçe elbette. Şık araçlar da kullanmak zorunda değilsiniz her zaman. İstediğiniz bir konu ile ilgili düşüncelerini bir kâğıda yazsın ve size fotoğrafını göndersin. Süreli bir değerlendirme yapacaksanız, bırakın öğrencinizi başladığı zamanı ve bitiş zamanını size bildirsin. Zaman zaman da bilgisayar başında süreli, sınırlı tuttuğunuz sınavları da yapın. O zaman bu kadar eleştirilmezsiniz. Çünkü, alternatif birçok değerlendirme arasında sadece bir tanesinde bu eleştirilen yöntemi kullanmış olursunuz.
Öğretmen olarak, öğrencinizin hedeflerinize ulaşıp ulaşmadığını gösterecek kanıtlarınız ne ise ona uygun yapacağınız bütün değerlendirmeler değerlidir. Bütün bunların ardından sıralama yapmanız gerekiyorsa yeterince kanıtınız olacaktır. Not vermek zorundaysanız, sıralamanıza göre not da verebilirsiniz.
Not vermek için değerlendirme yapılmamalı! Bununla birlikte, değerlendirmenin sonuçlarından birisi olarak gerekli durumlarda notları kullanabilirsiniz.
Kalın sağlıcakla,
Paylaş