Paylaş
Oyun sektörüyle hayatımıza giren sanal gerçeklik (VR) teknolojisi, artık iş hayatından eğlenceye kadar birçok alanda kilit rol oynuyor. Hatta sanal gerçeklik, artık bilimsel araştırmalar için de kullanılıyor.
VR teknolojisi; sosyal kaygı, ahlaki karar verme ve duygusal tepkileri belirleme gibi psikoloji araştırmalarında önemli bir araç haline gelmiş durumda. Liverpool John Moores Üniversitesi’nden Stephen Fairclough’un liderliğinde yapılan bir çalışma bu konuda örnek teşkil ediyor. Sanal gerçeklikle korku ve endişe içeren bir test gerçekleştiren araştırmacılar, katılımcıları 200 metre yüksekliğindeki bir buzlu dağ vadisinde, buz bloklardan oluşan bir zemin üzerinde yürüttü. Araştırmacılar, beklenildiği şekilde bu blok yoldaki güvenilirlik azaldıkça, katılımcıların davranışlarında daha temkinli ve daha düşünceli davrandığını gördü. Uygulanan sanal gerçeklik senaryosunda, katılımcıların temkinli olmak gibi belirli davranış biçimleri net bir şekilde belirlenebildi.
Çalışmada katılımcıların başına sanal gerçeklik gözlükleri takıldı ve hareketlerin kontrolü için el kumandaları verildi. Ayrıca ayaklarına da sensörler konulan katılımcıların, buz blokları test etme durumları analiz edildi. Çatlakların ve düşme engellerinin sayısı arttıkça, katılımcıların blokları adım atmadan önce tek ayakla test etme durumları da artış gösterdi. Ancak riskten kaçınmaya yönelik yapılan bu eğilimde, bazı katılımcıların ‘nevrotiklik’ derecesinde güvensizlik ve kaygı yaşadığı görüldü.
Araştırma sonuçları, teknoloji şirketlerinin sanal gerçeklik etkileşimleri yoluyla insanların kişilik profillerini çıkarabileceğini, bu profillerin reklam hedefleri gibi dijital ortamda kullanılabileceğini gösteriyor. Ancak bu durum, sanal gerçeklikle elde edilen bu verilerin nasıl kullanılacağı ve kişisel verilerin gizliliği konusunda endişelere neden oluyor. Örneğin; sanal gerçeklik gözlüğü kullanan kişilerden verilerin izinsiz bir şekilde toplanması, bu verilerle kullanıcılara kişiselleştirilmiş dijital reklamlar ve kampanyaların yapılması gibi tehlikeler bulunuyor. İlerleyen süreçte sanal gerçeklik alanında çalışan şirketlerin, kullanıcı verilerini izleyip izlemedikleri ve geçmiş kayıtları tutup tutmadıkları, verilerin neden kullanıldığı ve kimlerle paylaşıldığı konusuna açıklık getirmesi gerekebilir. İş ve eğitim hayatını kolaylaştıran, eğlenceyi daha keyifli hale getiren sanal gerçeklik teknolojisinin önünde gelecekte çözülmesi gereken veri gizliliği stratejisi de yer alıyor.
Artık günümüzdeki her teknolojinin sonunda, veri mahremiyeti konusu gündeme geliyor. Aslında sanal gerçeklik ile veri toplama uzun bir süredir endişe kaynağıydı. Ancak geçtiğimiz günlerde Facebook’un Oculus VR isimli sanal gerçeklik donanımını kullanan kişiler için Facebook hesaplarını bağlama zorunluğu getirmesi, bu alandaki endişelerin artmasına neden oldu.
Paylaş