Tayyip Bey şiddetli bir ishale yakalanınca, malvarlığı ile ilgili olarak Ankara'da devam eden davanın geçen çarşamba günü yapılan duruşmasına katılamadı.
Onun böyle önemli bir günde rahatsızlandığını görünce, ileride yine böyle önemli bir günde rahatsızlanması halinde uygulayabileceği bir reçete vereyim dedim. Basit ama manevi tarafı olan ve Hazreti Muhammed'e atfedilen yani hadislerde geçen bir reçete... Hazreti Muhammed, ishal olan kişinin bal yemesi gerektiğini buyuruyor. Yazması benden, uygulaması Tayyip Bey'den...
‘‘İSHAL’’ kavramı, 30 küsur yıllık bir aradan sonra adalet tarihimizde yeniden yeraldı.
Türkiye, ishalin bir mahkemede mazeret olarak kullanılmasının son örneğini bundan 30 küsur sene önce görmüş, ‘‘gizli örgüt üyesi olduğu’’ iddiasıyla 12 Mart döneminde askeri bir mahkemede yargılanan rahmetli Doç. Mukbil Özyörük, hákimin ‘‘Katıldığınız örgüt toplantısını anlatın bakalım!’’ demesi üzerine ‘‘Bendeniz o gece şiddetli bir ishalden mustaribdim reis beyefendi! Arkadaşlar içeride birşeyler konuşuyorlardı ama dakika başı tuvalete taşındığım için ne konuştuklarını işitemedim’’ cevabını vermiş ve beraat etmişti.
Derken aradan 30 sene geçti ve ‘‘ishal’’, adalet literatürümüze bu defa Tayyip Erdoğan tarafından taşındı: Tayyip Bey, malvarlığı ile ilgili olarak Ankara'da açılan davanın geçen çarşamba günü yapılan duruşmasına katılmadı ve mahkemeye Haseki Hastahanesi'nden aldığı bir raporu gönderdi. Rapora göre Tayyip Bey ishal olmuştu, üstelik gripti ve beş gün boyunca dinlenmesi gerekiyordu.
AB, İSHALDEN DE ÖNEMLİ
Mahkeme gününün sabahı şiddetli ishal çeken Tayyip Bey aynı günün akşamı gerçi ayaklanmış ve Avrupa Birliği büyükelçilerinin yemeğine katılmış, hatta Emin Çölaşan'ın yazdığına göre orada soslu somon salata, pirzola ve dondurmadan müteşekkil mönüyü afiyetle taam buyurmuştu. Bütün bunları okuyunca içim bir fena oldu. Zira o sabah kendisi için hayati önem taşıyan bir davaya gidemeyecek derecede hasta olan Tayyip Bey akşam bu defa memleket için hayati önemi haiz bir toplantıya, ‘‘AB'ye girebilmek için Avrupalılar'a şirin gözükme’’ davetine katılmadan edememişti. Memleket aşkına katıldığı o davete giderken büyük zahmetler çektiğine, protokol uğruna yemek zorunda kaldığı soslu somon salatasını midesine indirirken de dayanılmaz bir ıstırap yaşadığına emindim.
Dolayısıyla, böylesine büyük bir fedakárlığa katlanan ve başında bulunduğu partinin 3 Kasım sonrasında Türkiye'nin kaderinde söz sahibi olacağı söylenen bir politikacının sağlığını kendi sağlığımız gibi düşünmek zorunda olduğumuzu hissettim. Sonra, bu politikacıyı muhtemel ishallerden kurtaracak en etkili ilácı ona hatırlatayım dedim.
BAL DA İYİ GELİR, ŞERBETİ DE
İshalin tedavisi için gerçi çok sayıda iláç vardır, hatta bu işte kullanılan kocakarı iláçları da çeşit çeşittir ama Tayyip Bey için bütün bunlardan çok daha basit fakat çok daha etkili bir iláç mevcuttur: Bildiğimiz, bal!..
İshalin bu şekilde tedavisinin üstelik manevi boyutu da vardır, zira hadislere, yani Hazreti Muhammed'in sözlerine dayanan bir uygulamadır. Bizzat hazreti peygamber tarafından tavsiye edilmiş, hastalar tarafından uygulanmış, ishali kestiği görülmüş ve bu metod sonraki devirlerde hadis álimleri tarafından tıbbi açıdan da yorumlanmıştır.
Ebu Sa'idi'l-Hudrî'den nakledilen bu tedavi hadisesi Buharî, Müslim ve Tirmizî gibi en muteber hadis kitaplarında bakın nasıl yazılıdır:
‘‘Bir adam peygamber efendimize gelerek ‘Kardeşim ishal oldu, ne yapayım?' diye sordu. Peygamber efendimiz, ‘Ona bal şerbeti içir' ferman buyurdu. Adam içirdi. Daha sonra aynı şahıs tekrar gelip ‘Ben bal şerbeti içirdim ancak bu onun ishalini arttırmaktan başka birşeye yaramadı' dedi. Adamın bu gidip gelmeleri üç defa tekrar etti. Peygamber efendimiz sonunda ‘Allah doğru söyledi, kardeşinin karnı hata etti' buyurdu. Sonra bir defa daha içirdi, bu sefer kardeşi iyileşti.’’
İshale karşı bal tavsiye edilmesini eskiler garip karşılamış olacaklar ki, hadis daha sonra 15. asır álimlerinden İbn Hacer el Askaláni tarafından şerhedilir.
İşte, İbn Hacer'in ishal ile bal arasındaki bağlantı hakkında yazdıkları:
‘‘...İshalin çeşitlerinden biri, beraberinde kusmayı da getiren şiddetli bir rahatsızlıktır ve hazımsızlıktan meydana gelir. Bu ishalin tedavisi, kişinin tabiatını ve fonksiyonunu terketmesiyle olur. Vücud belli bir müshile muhtaçtır ve hastada kuvvet oldukça yardım edilir.
Hadiste bahsi geçen hasta, hazımsızlıktan meydana gelen bir ishal çekmektedir. Peygamber ona, mide ve barsaklarında toplanmış olan fuzuli maddeleri boşaltması için bal tavsiye etmiştir. Zira balda, gıdanın midede kalmasını engelleyen fazlalıkları tahliye edici bir özellik vardır.
MİDE, HAVLU GİBİDİR
Midemiz, havlulardakine benzer tüylere sahiptir. Yapışkan karışımlar bu tüylere takılacak olursa mideyi hasta eder ve gelen öteki gıdaları da bozarlar. Dolayısıyla tedavi, bu karışımları mideden çıkartacak bir maddenin kullanılmasıyla mümkün olur ve bu iş için baldan daha etkili bir madde yoktur. Hasta, ilk seferde hastalığın direncini kırmaya yetecek miktarda bal içmemiş, peygamber de bu yüzden içmeye devam etmesini buyurmuş ve bal içmeler devam ettikçe hastalık iyileşmiştir.’’
Tayyip Bey'in rahatsızlığının şifası olan ve geçmişi Hazreti Muhammed'e kadar uzanan ballı reçetenin öyküsü ve ayrıntıları bunlardan ibaret. Ben bu reçeteyi Prof. Dr. İbrahim Canan'ın hazırladığı ‘‘Kütüb-i Sitte’’den, yani hadis ansiklopedisinden naklettim. Bundan sonraki mahkeme gününün sabahında ishal olduğu takdirde bu reçeteyi uygulayıp uygulamamak, artık Tayyip Bey'in inancına kalmış bir iş...
İshal olanlara 500 yıl öncesinin reçeteleri
KÜTÜPHANEMDE, 16. asrın ikinci yarısında kaleme alınmış elyazması bir tedavi kitabı bulunuyor ve kitabın bir bölümü ishalin tedavisine ayrılmış.
İşte, Tayyip Bey'in aklının bir köşesinde bulunması için, büyük büyük dedelerimizin zamanından kalma bu tıp kitabının ishal iláçlarından bahseden bölümünden birkaç reçeteyi günümüz Türkçesine aktararak naklediyorum:
İmdi her kim ki ishal olsa, koyunun ciğerini kebap eyleyip yiye, ishal pekliğe döner.
Ve eğer birkaç gün boyunca sumak suyunda pişmiş tavuk kavurmasını ve kebabı veyahut güvercin ve serçe etini ve yine sumak suyuyla çok pişmiş yumurtayı yiye, ziyadesiyle fayda ede ve ishal pekliğe çevrile.
İshal olan kişi diğer yağlı şeylerden, soğuk yemeklerden ve soğuk sulardan uzak dura.
Peygamber aleyhisselámdan şöyle nakledilmiştir: Sinamekiyi, beş dirhem bitki şekerini ve bir dirhem sinameki tohumunu alalar, bunların cümlesini havanda döverek birbirine karıştıralar ve büyük haplar yapalar. Bu haplardan sabah ve akşam birer ölçü kullanalar ve ishal gide.
İshal çok ziyade olursa bir mikdar incir yaprağı alalar, bir tencere içinde iyice kaynatalar ve su sıcak iken ayaklarını topuklarına dek içine sokup su soğuyuncaya kadar tutalar. İshal, Allah'ın izniyle defolup gider.
Eğer ishalle beraber sancı da gelmişse, hastaya yoğurt ayranı içireler. Sancı azalmazsa bir demir parçasını alalar, bunu ateşte kızdırıp yoğurt ayranının içine sokup ayranı dağlayalar. Sonra dağlanmış ayranı çalkalayarak birkaç defa içireler. Hasta, şifa bula.
Pirinci sumak suyuyla çorba yapıp içireler, hasta kabız ola.
Tayyip Bey’e şifa verecek kocakarı iláçları
Yumurta kabuğu yakılır, döğülür ve toz haline getirilip burna çekilir.
Meşe palamudu ateşte pişirilerek fındık gibi yenir.
Kızılcık çekirdeği dövülür, hasıl olan undan su ile hap yapılarak yutturulur.
Bir kadeh konyağın içine bir kaşık kahve konur, üzerine limon sıkılıp içilir (Tayyip Bey'in bu formülü kullanacağından emin değilim).
Bir buçuk dirhem afyon, üç buçuk dirhem mısır tiryakı, üç buçuk dirhem karanfil, iki dirhem kardeş kanı ile tek bir ak mazı döğülüp karıştırılarak leblebi boyunda hap yapılır. Bunlardan sabah ve akşam birer adet alınır (Tayyip Bey'in bu formülü kullanacağı da kuşkuludur).
Hastaya soyulmuş sarmısak dişleri yutturulur.
Sarmısak suda kaynatılarak hasta bunun buğusu üzerine oturtulur.
Çay kavrulur, değirmende çekilerek hastaya kaşık kaşık yedirilir.