PaylaÅŸ
Sevincimden ne yapacağımı şaşırmış durumdayım.
Tatilimin ilk saatlerinde, önce Bağdat Caddesi’nde halay çekerek yürüdüm, sonra önüme gelen herkesi öptüm.
Müsaade edersen, bugün saçmalama günüm.
Plaza insanı olduğu için, açık havaya çıkınca senin kız kendini şaşırıyor, borderline kişilik özellikleri gösteriyor dönem dönem.
Sen akvaryum balığını al, denize at, o da adapte olana kadar önce bir aptala döner. O hesap. Yapay havalandırmaya çok alışmışım, bugün caddede yürürken, açık havayı bünyem reddetti, yemin ediyorum.
Total Recall filmi sahnesi yaşadım, atmosfersiz Mars yüzeyine düşmüş Arnold Schw...(ay gerisini yazamıycam) ve yanındaki o kadın gibi ağzım yüzüm ayrı bir yana kaydı.
Ciğerlerim şişti. Gözlerim pörtledi.
Tatil dediysek, yazarın Melike, yazısını yazacak yine. Yalnızca, kısa bir süre için ofisinden deÄŸil, bir takım ehl-i keyf mekanlardan seslenecek sana.Â
Gören de Çeşme’ye, Bodrum’a bikiniyle yakalanmaya gidiyorum sanacak ha.
Ankara’ya gidiyorum ayol, Ankara’ya.
Henüz memeleri açma faslına gelmedik, dur. O da olacak kısmetse. Ankara’dan sonra Antalya’ya geçeceğim. Kendimi beach’lere vuracağım.
Üzerine tez hazırladığım konumla ilgili bazı çalışmalarım, Cemiyet Bilimlerine Giriş dersim için bazı araştırmalarım olacak üstelik. şöyle:
Önce nedir bu loca olayı, çözeceğim. Bir loca kiralayarak bütün vaktimi orada geçireceğim. Gerekirse Süreyya Yalçın kılığına gireceğim.
Mayokini giyip, avize-halka küpeler, padiÅŸah yüzükleri, uzun kolyeler, birkaç tane kalın bilezik ve halhal takıp iskelede yürüyecek, güneÅŸ altında otantik aksesuvar kullanımı konusunda bir dayanıklılık testi yapacağım.Â
Mayokiniyle izsiz yanma teknikleri üzerine Ivana Sert, Deniz Berdan, Demet Akalın ve dahi tüm selebritilerle istişarelerde bulunacağım.
Asla yüzerken görmediğimiz tüm ikoncanları iskeleden denize iteceğim, bakalım yüzebiliyorlar mı. (Arkalarından da can simidi atacağım. Boğulmalarını istemem.)
Bütün gün güneş gözlüklerini çıkarmadan bronzlaşan ünlüler, gece Bülent Ersoy pandalaşması yaşıyor mu, gözaltı bölgelerini mercek altına alacağım.
Gördüğünüz gibi tatilde de çalışacağım.
Trafikte son durum için tıklayınız
Kışın bugünleri çok arayacağız eminim.
Herkesler tatile gitmiş, İstanbul İstanbul’a benzemiyor.
Trafik yok, insan yok, oh my god.
Sabah işe gidiyorum, Boğaziçi Köprüsü yolunda normalde 9:30’da gaz-debriyaj-fren yapmaktan kısmi felç geçirmem lazımken Thelma ve Louise ortamları yaşıyorum. (Bugün sinema alanında teşbih-i beliğ günüm, evet.)
İş çıkışı da aynen...
Uçuyorum adeta, gideceğim her yere en fazla 15-20 dakikada varıyorum, zevkten bayılıyorum.
Yeryüzü cehennemi Mecidiyeköy bile gözüme sevimli görünüyor.
Aslında fark ettim de bizi yoran iş değil, trafikmiş.
Çöp kamyonu peşimde
Trafik yok diyorum ama yine de olmayan trafiği yaratmakta üstümüze yokmuş. Bakınız olaya: Dün akşam saat 19.00... Bağdat Caddesi bomboş, kış olsa inanmazsınız gördüğünüz manzaraya. Buna rağmen bir noktada gelip tıkanıyor, deli oluyorsunuz. Çünkü sol tarafta çöp kamyonu çöp topluyor, sağ tarafta ise bir çekici kamyon cadde kenarına park etmiş kurbanlardan birini almış havada sallandırıyor! Bir orta şerit kalmış, biz de sicim gibi yoldan geçmeye çalışıyoruz. şimdi sorarım size, sevgili trafiğimin polisi, Kadıköy’ümün belediyesi; birincisi, o saatte neden çöp toplanıyor, ikincisi, ıspark olması an meselesi olan bir yerden neden araba çekiliyor. Burada arabayı çekmekteki amaç, trafiğin tıkanmamasıysa, e anacım, şimdi de sen tıkadın trafiği! Ben bu ıstanbul’daki park düşmanlığını anlamıyorum zaten. Acil ulaşım yolundan çekmelerine bir lafım olmaz ama yol kenarına park edilen her araç ömründe en az bir kere çekici vincinde sallandırılmayı tadıyor. Ayrıca eminim, çöp kamyonları beni takip ediyor! Yoksa günde 5 kez insanın önünde, arkasında, sağında solunda yırtık dondan çıkar gibi çıkmaz bu araç. Bakın size söylüyorum, eğer günün ilgisiz bir zamanında çöp kamyonu görürseniz beni arayınız. Kesin oradayımdır. Buluşuruz, kaynaşırız...
Vallahi billahi çıldıracağım. Beni çöp kamyonlarından kurtarınız.
Artık haftada 4 gün
Sevgili çikolata renkli Habitus okuru, cumartesi cumartesi beni gördün diye şaşırdın mı. Hiç şaşırma, durum budur bundan gayrı.
Salı, Çarşamba, Perşembe yetmez, artık Cumartesi günleri de okuyacaksın bu kızı.
Sana iyi hafta sonları diliyor, pazartesi günü Harbiye Açıkhava’da gerçekleşecek olan George Benson’ın Unforgettable Tribute to Nat ‘King’ Cole konserini kaçırmamanı öneriyorum. Ben izleyemeyeceğim, bari sen izle. Anlatırsın bana sonra. Muck.
PaylaÅŸ