Taş gibi

BEŞİKTAŞ’ın son saniyelerde hak etmeyerek mağlup olduğu Dinamo Kiev maçından sonra daha bozuk, daha dağınık ve moralsiz olması beklenilen bir durumdu.

Seyircisinin önünde oynadığı son maçta kötü oynayarak mağlup olan ve protesto edilen Beşiktaş’ın sonraki iki maçını İnönü’de oynamamış olması 2 şekilde işe yaradı. Birinci maç olan Kiev’de yenildi ama mücadele ve istek olarak moral buldu. İkinci maç olan Mersin’de ise hem oynadı, hem de moral buldu ve kazandı.
YURTDIŞI YARDIMI....
 Fakat Mersin karşısındaki Beşiktaş kötü bir dönem içinde çok farklı bir görüntü çizdi. Bunu sağlayan etkenler yurtdışı patentliydi. Almanya-Avusturya karışımı bu yardımda öne çıkan;
 Fabian Ernst’in mücadelesi ve oyunu okuması.
 Veli’nin takım savunmasına ve hücumuna yardımı.
 Hilbert’in temposu ve bindirmeleri ile ortaları.
 Bu üç oyuncunun ve bunlara eklenecek isim olan Necip’in ortak özellikleri, mücadele ve savaşma yönlerinin daha baskın olması. Sonuç daha diri ve maçtan kopmayan Beşiktaş.
RÜŞTÜ’NÜN MİRASI
Beşiktaş’ta kaleci Cenk enteresan bir kale performansı ortaya koyuyor. Bir bakıyorsunuz herkesin ağzını açıkta bırakacak bir hata yapıyor, bir bakıyorsunuz ağzınızı kapatamayacağınız kurtarışlar yapıyor. Mersin karşısında oynadığı oyun kesinlikle birinci sınıftı. Rüştü gibi bir kalecinin arkasında öğrendikleri Cenk’e uzun yıllar yeter.
KAZANIRKEN...
 Cenk müthiş kurtarışlar yaparak puanı kazandırdı.
 Egemen göbekten rakibe nefes alma fırsatı vermedi.
 Hilbert sadece defans yapmadı kanat etkinliği getirdi.
 Ernst orta sahada takımı yönetmede başrolü oynadı.
 Necip gençliğini ve isteğini fazlası ile ortaya koydu.
 Veli formaya her zaman hazır olduğunu gösterdi.
 Diğerleri mi? Quaresma ve Simao bildiğiniz gibi. Edu’da umut yok. Mustafa bir var, bir yok.
Yazarın Tüm Yazıları