Tarkan’a katılacağı program önerisi

Queer Eye For The Straight Guy diye Amerikan yapımı komik bir reality şov var.

Şu sıralar Show Plus’ta sürekli yayınlanıyor. Programın amacı özetle şu: Hepsi farklı alanlarda uzman beş gay adamın eline genelde sıradan, pek giyinmesini bilmeyen, hatta azıcık da şapşal heteroseksüel adamlar emanet ediliyor.

Ki gay’ler onlara yol yordam, yani metroseksüel olmayı öğretsin: Giyinmeyi, cilt bakımı yapmayı, evine çeki düzen vermeyi, hatta iyi yemek pişirmeyi, vesaire...

İşte denk geldiğim şovlardan birinde, bu beş gay’in eline yine böyle bir adam düştü.

Adamı solaryuma götürmeye karar verdiler.

Biraz yanık tenli görünsün ve kız arkadaşı beğensin diye...

Solaryumda adam donuna kadar soyunmak zorunda kalınca utandı sıkıldı, hatta sonra abarttı. Yanında duran programın gay sunucusuna, "Lütfen bakma vücuduma, ancak belden yukarıma bakabilirsin" diye hafiften paranoya yaptı.

Sunucu da, "Bakmıyorum ki" dedi kibarca...

Neyse, Tarkan’ın Ayşe Arman röportajında söylediği "Bu ülke beni illa gay yapacak" lafı da biraz o hesap.

Artık herkes bu meseleyi unutmuşken, en son Alpay Aydın kitabında bile medya gayet "cool" ve destekleyen bir tavır takınmışken, seyircisi hiçbir şeyin umrunda olmadığını konserini doldurarak göstermişken, sanki bile isteye kendisi bu meseleyi kaşıyor ve sonunda bakınız yine sadece o meseleden manşet çıkıyor!

Anlayan beri gelsin, öte gitsin: Bu bir taktik mi?

İlgi çekme yöntemi mi? Olabilir mi?

Tıpkı, kimsenin bakmadığı-ilgilenmediği vücuduna bakıldığını zannederek işkillenen ve "Lütfen bakma vücuduma" diyen programdaki o adam gibi...

Son olarak, Tarkan buradaki talk şovlara çıkmam deyip eklemiş ya, "Çünkü konu dönüp dolaşıp hep aynı yere gelecek: Gay misin, biseksüel mi?".

O halde Queer Eye’a gönül rahatlığıyla konuk straight olarak katılabilir.

Kimse de (otomatikman) bir şey sormamış olur.

Yanı sıra kimi zaman çok fena olabilen sahne kıyafetlerine de el atar programın yerinde duramayan beşlisi...

Talimhane’de bir şeyler oluyor

Araç trafiğine kapandıktan sonra eli yüzü düzgün bir yer haline gelen Talimhane’de şimdiye kadar yeme-içme açısından kayda değer bir hareket yoktu.

Orada tek gittiğim restoran Italiano’ydu her seferinde. Burası çok iyi bir öğleden sonra mekanı gerçekten. Çünkü saat kaçta gitsem kahvaltı tabağı servisi yapabiliyorlar!

Başka bir yer olsa, "Bu saatte servisimiz yok" diyebilir mesela.

Uzatmayayım, Talimhane’de şimdi iki yeni restoran daha var. İkisi de etnik tatta.

Biri Felafel House. Hani Avrupa’nın büyük şehirlerinde, bizdeki dönerciler gibi, her köşebaşında gördüğünüz Felafel büfeleri vardır. İşte onlardan biri açıldı ilk kez İstanbul’a.

Felafel kısaca nohut köftesi. İçine sebze, baharat, bazen bakla ve bolca maydanoz konuyor. Ortadoğu coğrafyasına özgü vejetaryen bir atıştırmalık yani...

Özetle sevgili kitle, gece bar çıkışı Kızılkayalar/ Bambi döneri yerine felafel de yenilebilir.

Hem kalorisi azmış hem de değişiklik olur.

Diğer yeni Talimhane restoranı ise Musafir.

O da Hindistan-Pakistan mutfağından yemekler servis ediyor. Buranın müşterileri ise genelde turistler...
Yazarın Tüm Yazıları