Tarih düşelim: Apo ile masaya oturuldu

SANKİ ömür boyu hapse mahkum olan o değil. Atıyor, tutuyor, yüksek perdeden konuşuyor. Görüşme masasına oturmuş taraflardan biri havasında. İmralı’da Apo’nun çizdiği son profil bu.

Avukatları aracılığı ile verdiği mesajın tonu ve içeriği bu profile uygun:

“Bana burada dört kez, seçim var, bekle, dediler. Sonuç ortada. Bizi oyalıyorlar. On iki yıldır sabrettim. Ancak, benim de sınırım var. Referandum sonrasında yine, seçim var oyalamasına izin vermeyeceğim. Bir kerede her şeyi bozabilirim. Kim ne yaparsa yapsın, diyebilirim.”

Apo pervasız, kozlar bende, havasında. Belli bir siyasal üstünlük kazanmış, bunu masaya yatırma ve sonucunu alma çabasında.

Apo’yu bu havaya sokan olaylar dizisine, kronolojik olarak bakınca, ateşkes süreci ve devamıyla ilgili kimlerin doğruları söylediği daha netleşiyor.

Daha da önemlisi, terör-referandum denkleminde nereye geldiğimiz açıklık kazanıyor.

TEHDİT VE GÖRÜŞME

31 Mayıs. Apo aradan çekildiğini açıklıyor. Haziran’da, 1993 benzeri, terör azgınlaşıyor, kırka yakın şehit veriyoruz.

Temmuz Başı. Apo’dan Diyarbakır’da demokratik özerklik lafları. Dörtyol’da polislerin şehit edilmesi ile İnegöl’deki gerilime vurgu yaparak, “Bu olaylar başka yerlere sıçrar, çok insan ölür” tehdidini sürdürüyor.

4 ve 11 Ağustos. Tehditler üzerine, Apo’nun 4 ve 11 Ağustos tarihlerinde avukatlarıyla yapması öngörülen olağan görüşmesi iptal ediliyor.

28 Temmuz-11 Ağustos. Bu süre içinde devletin bazı yetkilileri Apo ile görüşüyor.

Bu görüşmeler sonucunda:

1- 15 Ağustos’ta ilan edileceği öne sürülen demokratik özerklik geri bırakılıyor.

2- Ateşkes kararı çıkıyor.

3- Daha da ballısı, Kürtlerin referandumda evet oyu kullanmaları netleşiyor.

AKP SIKIŞTI

Apo’nun bunun karşılığında ne istemiş olduğu kendi açıklamasında var:

“On iki yıldır sabrettim, benim de sınırım var.”

Şimdi AKP’ye destek veriyor. Edası, konuşma tonu, “şimdi koz bende” havasında, Yaşadıklarımıza bakılırsa, siyasal üstünlük kazanmış havasında.

Yine konuşmasına göre, AKP’ye verdiği bu son fırsat. AKP referandum sonrasında ya onun isteklerini, en azından bazılarını, yerine getirmek zorunda kalacak ya da terör yeniden azacak.

AKP referandumda evet uğruna, fena sıkışmış durumda. AKP’nin reddettiği bu pazarlığın devamı olacak. Kaçınılmaz biçimde.

28 Temmuz-11 Ağustos, Apo ile görüşmeler. Buraya tarih düşelim. İlerde lazım olacak.

HES ölüm getiriyor

ELİNDE tüfekle köyünden geçen deresini bekliyor. 84 yaşında. Ahmet Türkkan. Çocuklarına ve torunlarına daha temiz bir dünya bırakmak için.

Daha temiz bir dünya, o anda köyünden geçen derenin üzerine yapılacak hidroelektrik santralı (HES) engellemeye ayarlı. Ahmet Türkkan santral için kazma vurmaya gelen firmanın adamlarını kovalıyor. Köylüler geliyor, itiş, kakış derken, hep birlikte karakola gidiyorlar.

Antalya’ya bağlı Kumluca’da. Santralın oradan geçen Alakır Çayı üzerinde yapılması öngörülüyor.

Ahmet Türkkan 84 yaşında. Hava sıcak, hava nemli. Karakola gidiyor, ifade veriyor, ama bu gerilime Ahmet Türkkan’ın canı dayanmıyor. Kalp krizi geçiriyor ve hayata veda ediyor.

Böyle bir ölüm “ben yaptım oldu” zihniyetinin en çarpıcı örneklerinden biri. Dün köylülerle konuşuyorum, kimse gidip köylülere dere üzerine yapılacak santralı anlatmıyor. Onların itirazlarını dikkate almıyor. Onları ikna etmeye çalışmıyor.

Neden? Çünkü, ben iktidarım, benim çoğunluğum var, istediğimi yaparım, mantığı. İstediğini yaparsın, vatandaşlarının ölümü pahasına, işte yaptığın gibi.

Bakan Çağlayan: Bende öyle anlayış olmaz

REFERANDUM sürecinde bazı bakanlar evet için değişik yöntemler uyguluyor. Dün bu sütunda Devlet Bakanı Zafer Çağlayan’ın bir sözünü aktarıyorum:
“Referandumda hayır çıkarsa, işadamları beni aramasın.”

Bakan Çağlayan dün beni arıyor ve:

“Evet, öyle bir söz söyledim ama, önü arkası var, tek başına o cümleyi alırsanız, anlamı, sizin yazdığınız gibi çıkıyor.”

Çağlayan gerek Ankara Sanayi Odası Başkanı, gerek Sanayi Bakanı, gerekse şimdi Devlet Bakanı olarak işadamlarına sürekli kolaylık tanıdığını, özellikle vergi borcundan dolayı yurt dışına çıkışları yasaklanan işadamlarının sorunlarını çözdüğünü aktarıyor. Zaman zaman vergi borcu olmayanların, yurt dışına çıkışlarının yanlışlıkla engellendiğini belirtiyor. Sonra sadede geliyor:

“Ben bunları anlattım, yoksa, referandum nedeniyle şöyle oy kullanın, kullanmazsanız, böyle olur, gibi bir anlam çıkacak söz söylemedim. Ben demokrat bir insanım, bende öyle bir anlayış olmaz.”

Aynı anlayışa keşke herkes sahip olsa.
Yazarın Tüm Yazıları