GEÇTİĞİMİZ günlerden aklımda kalan; İngiltere Kraliçesi’nin huzurunda topa vuran Başbakan’ın, Kraliçe açısından yarattığı tehlikenin ucuz atlatılmasıdır.
Ki ben Başbakan’ın at, tren, Mercedes, top gibi hareket eden cisimlerden uzak durması gerektiğini her zaman söylemişimdir.
O gün elçiliğin bahçesinde Başbakan önüne gelen topa tekmeyi vurduğunda, Kraliçe yakın tehlikenin farkında değildi.
Topa şut çekiyorum derken, arkasına yediği bir darbe ile Kraliçe’nin uçması an meselesiydi.
Neyse ki tehlike atlatıldı.
Tanrı, Kraliçe’yi korudu.
*
Kraliçe’nin atlattığı ikinci tehlike; Çankaya’da "Şövalye" Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Gül ile "şerefe" bardak kaldırma töreni sırasında ortaya çıktı. Bu haramdı.
Cayır cayır cehennem ateşinde yanacaktı Kraliçe ve hesap verme günü mutlak gelecekti.
Neyse ki günahları hafifletici şey oradaydı:
Hayrünnisa Gül, türbanı ve tesettürü ile gülücükler dağıtarak şampanya bardağını "şerefe" kaldırdı. Bu iyi bir şeydi.
Türban ve tesettür bir kez daha "haramı" örtüverdi.
Tanrı, Kraliçe’yi korudu.
*
Üçüncü tehlike:
Tayyip Erdoğan’ın, Kraliçe’nin yanına oturup kulağına ve İngilizce (!) olarak "AB sürecinde Türkiye’nin yaptığı reformları" anlatması sırasında yaşandı.
Onu dinlerken Kraliçe’nin salata tabağına bakışından, kısmi bunalım geçirmekte olduğu anlaşıldı.
Özellikle Başbakan,"Şunu da size ifade etmeliyim ki TOKİ ve duble otoyol konusuna fevkalade ileri bir noktaya kararlılıkla gelmiş bulunuyoruz..." şeklinde başlayan bölüme geldiğinde...
Kraliçe’nin uçağına binip İngiltere yerine Kuzey Asya’ya uçup, orada kendini "Tibet çadırı" sanma ihtimali ortaya çıktı.