Tanıdığım kedileri yazdım

Kitapta hayvanlar kanalıyla insan hayatlarını anlatmışsınız gibi geldi bana...

- ‘Sizce bir kedinin hayatı anlatılmaya değer midir’ sorusunu bir kediyle yaşayan herhangi bir insana sorun. Size büyük olasılıkla, hiç tereddüt etmeden ‘Evet’ diyecektir. Kedileri anlatırken insan bakışını, insan gözünü, estetik beğenilerimizi, duygusal referanslarımızı teknik olarak bir yana bırakmak mümkün değil.

Bu kedilerin belirgin karakterleri var, gerçek hayatta tanıdığınız kişileri dört ayaklı vücutlara mı sığdırdınız?

- Her kedinin farklı bir kişiliği vardır zaten. Evet, bazı kedilerin gerçekten diğerlerine göre karakterleri daha bir belirgin, insanlarda da öyle. Bu durumda hayatta tanıdığım insanları yazmak için özellikle kedileri kullanmak istemem. Geçenlerde Lessing’in kedilerini anlattığı bir kitabını okuyordum. 13 yaşına gelen ve o yaşına kadar diğer kedilerden hiç hoşlanmayan, hatta onları yanına dahi yaklaştırmayan dişi bir kedisi varmış Lessing’in. Bu kedi bir gün nasıl olduysa, yine kendisiyle aynı yaşlarda erkek bir kediden hoşlanmaya başlamış. ‘İkinci bahar’ durumu gibi bir şey. Bu erkek kedi her akşam geliyormuş, iki kedi yan yana iki saat kadar oturuyorlarmış, sonra yine çıkıp gidiyormuş. Bir gün gelmemiş, bizimki günlerce aynı yerde beklemiş ve kısa bir süre sonra da ölmüş. Böyle bir hayvana karakter sahibi diyebilmek için, insani bir karakter vermeye gerek yok ki!

Hikayeyi neden bir kedinin ağzından ve günlük şeklinde anlatmayı seçtiniz?

- Birçok insan kedisinin bir gün konuşabileceğini hayal etmiyor mu? Ediyor, çünkü kediler böyle bir ütopya oluşturmaya çok uygun canlılar. Kedilerin aşklarından, dostluklarından, endişelerinden, kaygılarından, hayallerinden bahsedilecekse bu iş en iyi onların ağzından yapılabilir diye düşünmüştüm başladığımda.

Bu kediler sizin şahsen tanıdığınız kediler mi. Nasıl girdiler hayatınıza?

- Şimdi böyle söyleyince komik geldi kulağıma. Ama evet, hemen hemen tamamı tanıdığım kediler.

Hikaye 1994’te geçiyor. Almanya’ya gitmeden evvel Kaş’ta mi yaşıyordunuz?

- Almanya’ya gitmeden önce İstanbul’da yaşıyordum ama ailem 20 yıldır yılın büyük bir bölümünde Kaş’ta, zaten memleket de orası. Bu kediler benim hayatıma girmeden önce annemlerin evine girdiler. Oradaki evde, bahçede yaklaşık 10 kedi yaşar, gelip gidenler olur, sadece yemeğe gelenler ya da sadece ‘manevi’ olarak uğrayanlar da olur. Kahvaltıda, akşam yemeklerinde hava durumundan konuşuyor gibi kediler üzerine de konuşulur, Ankara’ya gidilecekse bir kişi kedilerin başında nöbetçi kalır, uzaktan edilen telefonlarda onların da haberleri verilir. Bir Akdeniz Kedisinin Hatıraları büyük ölçüde bunların birikimidir diyebilirim.

Aralarında özellikle severek yarattığınız bir karakter var mı?

- Romanı okuyan bir arkadaşım ‘Ben Hayrettin Amca’yı insan sandım’ demişti, ben de ‘Eh o zaten insan gibiydi’ demiştim şaka yollu. Hayrettin bize geldiğinde yaşı büyüktü, her zaman da gelmezdi, sanki şöyle ‘manevi’ olarak bir uğrar, hal hatır sorar giderdi. Evden ayrılmadan önce Doli’nin annesiyle, sonra da Doli’yle bir kenara çekilip otururlardı. Doli’nin ardından da terasa gelip gitmeyi sürdürdü. Doli ile bir zamanlar beraber oturdukları masanın üstüne oturur günbatımını seyrederdi. Viyan ise İstanbullu bir kedi. Yaşadığı travma, hayata bakışına bir bilgelik kazandırmış, Doli’de kendi gençliğini görüyor biraz da. Karakterlerin hepsini severek yazdım ama Doli’nin kalbimdeki yeri ayrı.

Doli annesine neden kızıyor? Onu bırakıp gittiği için mi yoksa biraz hafif olduğu ve onu utandırdığı için mi?

- Bunlar da var biraz ama en önemlisi şu galiba: Annesi Doli’ye, Doli’nin olmaya cesaret edemediği birçok şeyi temsil ediyor.

Sizce kedilerin bu kitaptaki gibi, gerçek hayatta da iletişimleri var mi? Birbirleriyle konuşuyorlar, aşık oluyorlar mi?

- Bu, iletişim denen kavramdan ne anladığımızla ilişkili bir sorun. Kediler birbirleriyle bizim anladığımız anlamda konuşmuyorlar. Böyle düşününce ‘Dilimin sınırları dünyamın sınırlarıdır’ diyen Wittgenstein’a Hayrettin Poldo ne derdi, merak ettim şimdi ben de. Ancak inanıyorum ki, kediler aşık ya da arkadaş oluyorlar.

Akdeniz ve Avrupa kedilerinin farkları var mi sizce?

- Avrupalı kedilerle farkları vardır herhalde... Mesela Adsız için zor, Viyan için kolay bir uyum süreci olabilir bizim kedilerin Avrupa Birliği’ne tam üyelik başvurusu. Doli çabuk uyum sağlayabilirdi. Şaka bir yana, daha çok evlerde yaşayan kediler buradakiler, bir cemaat kurma olasılıkları düşük. Sonuç olarak mamaları her an hazır. Aşıları bile veteriner tarafından eve yazılan mektuplarla hatırlatılıyor. Ha bir de süt verilmiyor, çünkü kedilerin sindirim sistemi laktozu sindirmeye müsait değilmiş. Belki de bizim Türkiye’deki kediler sokaklarda yaşaya yaşaya evrim geçirdiler de laktozu da sindirmeyi öğrendiler, kim bilir?

İletişim Yayınları’ndan çıkan Bir Akdeniz Kedisinin Hatıraları, Şükran Yiğit’in Türkiye’den uzakta yazdığı ikinci kitabı. Yiğit, uzun yıllardır Almanya’da yaşıyor, bir Alman’la evli ve Dresdner Bank’ta yazılım mühendisi olarak çalışıyor. Romanda kadın isimli erkek kedi Doli’nin hayatından bir kesit, günlük tarzında anlatılıyor. Kahramanların hemen hemen hepsi Kaş’ta yaşıyor, sayfa aralarında fotoğraflarıyla hayallerinize eşlik ediyorlar.

KEDİLER ANLATILMAYI HAK EDER

Bu kadar yanımıza sokulmuşken bile sırrını, bu kadar bağlı görünürken bile bağımsızlığını koruyan, bir yandan mükemmel, bir yandan bu kadar ‘ciddiyet’ sahibi bir canlı bence sadece ve sadece kendisi için anlatılmayı hak eder.

Evrim SÜMER

Kedi gençlik hastalığını ciddiye alın

SİZ PAKO’YA SORUN

PAKO DA UZMANA

Veteriner Hekim Talat GÜLBAY gulbay@turkvet.com

Kedilerde şiddetli seyreden ve son derece bulaşıcı bir virüs hastalığıdır. Hastalık genellikle hasta kedilerin idrar ve dışkısı ile yayılır. İyileşen kediler 6 hafta kadar dışkı ve idrarları ile virüs yaymaya devam ederler. Hastalık dışkı ve idrarın temas ettiği tuvalet kabı, mama kabı, su kabı, giysi, ayakkabı, yatak ve insan eli ile de bulaşabilir. Anne kedilerden hamilelik sırasında karnındaki yavrulara da bulaşabilir. Hastalığın belirtileri kusma, ishal, felç veya sinirsel nöbetlerdir. Özellikle genç kedilerde hastalık birden bire ortaya çıkar. 3-5 aylık dönemdeki aşı olmamış kedilerde aniden yüksek ateş, depresyon ve iştah kesilmesi görülür. İlk belirtilerden 3-4 gün sonra kusma ve şiddetli dehidrasyon (vücutta su kaybı) gözlenir. Bu tabloyu takiben ishal de görülebilir. Hastalığa çoğu kez bakteri enfeksiyonları da katılırlar.

5 günden daha fazla devam eden belirtilerle birlikte hayatta kalmayı başaran kediler genellikle iyileşirler, ancak tam iyileşme için haftalar gerekebilir. Hamile kedilerde de hastalık sırasında düşük meydana gelebilir. Yine hasta anneden doğan yavrularda da hastalık aynı tabloyla seyredebilir. Hastalıktan korunmak için aşı isabetli bir uygulamadır. Teşhis ve tedavi için mutlaka veterinize başvurmanız gerekir.

4.5 yaşındaki erkek Golden Retriever Max’ın yeni ailesi olmak ister misiniz? (0212) 343 57 71.

4 aylık erkek Pointer melezi Efe, kendine sıcak bir yuva arıyor. (0533) 666 33 20.

Bir yaşında kısırlaştırılmış Tekir kediyim. Kendime yeni bir yuva arıyorum. (0216) 341 59 60.

Bir gözü kör 4 aylık erkek Tekir kediyim. Beni yanınıza almak ister misiniz? (0216) 341 59 60.

3 sevimli ev kedisi yavrusuyuz. Yuva arıyoruz. (0216) 386 25 48.

1.5 aylık iki yavru kediyiz. Bizi bir kliniğin kapısına terk edip gittiler. Lütfen bizi alın. (0555) 422 88 95.
Yazarın Tüm Yazıları