Paylaş
Yıl 1984-85...
O dönemde Çengelköy’de otururken haftanın iki günü Beykoz Koruluğu’na yürüyüşe giderdim...
O yürüyüşlerde hep Paşabahçe’ye uğrardım, başka da uğrayacak yer yoktu yol üstünde.
Keyif yapardım orada, bardaklara bakardım, ev için bir şeyler lazımsa alırdım falan...
Eğleniyordum kendi kendime anlayacağınız.
Oranın bir müdürü vardı o dönem.
O ziyaretlerimden birinde eve almak için bir bardak modeli söyledim kendisine, bildiğimiz çay bardağının iricesi...
Çünkü o dönemde çay bardakları hep küçük model.
Ama onlar çay içerken yetmiyordu bana, kesmiyordu beni.
Sürekli çay doldurmak zorunda kalıyorsun.
“Bu küçük çay bardaklarının daha büyüğü bulunur mu sizde?” dedim.
“Yok” dedi...
“Yapabilir miyiz?” diye sordum.
Müdür baktı baktı, “Olabilir, bir deneyelim bakalım” dedi.
“Kaç tane istersiniz?” diye sordu.
“10-12 tane” dedim. Güldü, “Olmaaaz” dedi. O kadar az sayıda üretemeyeceğini söyledi, “Ama en az 5 koli yapabiliriz” dedi...
Yani 20’şerden 100 tane...
Peki deneyelim dedim.
Kendi kendime de diyorum ki, “100 taneyi ne yapacağım... Ne olacak, eşe dosta hediye ederim”...
Hakikaten de bana 100 tane çay bardağı geldi bir süre sonra.
Tam benim istediğim gibi ince belli ama daha büyük çay bardakları.
Ben evde kullanmaya başladım, bir yandan da gelip gidenlere, konu komşuya dağıtıyorum.
Her gelen giden Ajda bardağı demeye başladı buna.
Sonra birkaç sene geçti, ben evliliğimi bitirip tekrar Ajda Pekkan olarak piyasaya döndüm.
Bir baktım benim bu çay bardakları Paşabahçe’de Ajda Pekkan bardakları diye satılmaya başlamış.
Tabii bunda kimsenin kabahati yok.
Ben patentini almamışım, markalaştırmamışım, o zamanlar telif hakları meselesi şimdiki gibi değil.
Bu yüzden Ajda bardakları önce Paşabahçe’de, sonra her yerde satılmaya başladı.
Geçenlerde öğrendim, bugüne kadar 60 bin lira ciro yapmış bu bardaklar sadece Paşabahçe’de...
Sonraki yıllarda patent problemi çıkmasın diye Aida diye değiştirdi Paşabahçe bu bardakların adını.
Hâlâ Aida diye satılıyor.
Bir başka ünlü firma daha çıkardı sonra, onlar hâlâ Ajda bardağı diye satıyor.
Artık bir şey de yapamıyorsun, “Eşimin dostumun adı Ajda, onun adını koydum” yanıtını veriyorlar.
Dolayısıyla bu Ajda bardaklarının yaratıcısı da, “isim anası” da benim ama bu işten tek bir kuruş kazancım olmamıştır bugüne kadar.
İşte yıllardır Ajda bardağı, Ajda bardağı diye anılan çay bardaklarının hikayesi budur.
Ama şimdi daybuyday.com’da gerçek Ajda bardaklarını satmaya hazırlanıyoruz.
Sadece orası için üretilecek, sadece orada satılacak.
Belki bu sefer üzerine küçük notalar da işleriz.
Benim ilk 10’um
Şarkıcılara genelde sorarlar “En sevdiğiniz şarkınız hangisi, bu albümde en çok hangi şarkıyı beğeniyorsunuz?” diye...
Bana da sıkça soruyorlar.
Toplu bir yanıt vermek için dünden bugüne en sevdiğim Ajda Pekkan şarkılarını sıraladım.
Eminim herkes değişik bir liste yapacaktır ama buyrun bu da kendi kendimin ilk 10’u...
1- Yakar Geçerim
2- Resim
3- Arada Sırada
4- Seninleyim
5- Kimler Geldi Kimler Geçti
6- Ya Sonra
7- Üç Kalp
8- Haram Olsun Bu Aşk Sana
9- Haykıracak Nefesim
10- Tanrı Misafiri
İstanbul olimpiyat da yapar festival de...
Bu muhteşem güzellikteki İstanbul’da yaşadığımız için Allah’a ne kadar şükretsek azdır.
Dünya kenti lafları yalan değil artık.
Dünyanın en önemli konserleri, etkinlikleri, kongreleri İstanbul’da yapılıyor.
Eminim 2020 Olimpiyatları’nı da İstanbul kazanacak ve İstanbul’a yakışır şekilde yapılacak.
Bunun için kendi adıma üzerimize düşen ne varsa yapmaya hazırım...
Sadece spor mu?
İstanbul bahar aylarıyla birlikte sanat ve müziğin başkenti olmayı sürdürecek.
İşte bu yıl 41.’si düzenlenecek İstanbul Müzik Festivali’nin programı açıklandı.
Bu yıl tema; zaman ve değişim...
Erken dönem müziğinin süper starı Jordi Savall, Aya İrini’de.
Şeyh Galip’in eserleri Galata Mevlevihanesi’nde...
Daha birbirinden önemli müzik etkinliği ve sanatçı var festivalde...
Diğer taraftan Açıkhava konserleri başlıyor.
Yerli yabancı her türlü müziğe doyacağız.
Bu bahar ve yaz, sanat ve müzik adına yine harika olacak İstanbul.
Bu şehre aşık olmak için o kadar çok sebep var ki...
Paylaş