Paylaş
Türk futbolunda modern zamanların ilk altın jenerasyonu, 1993 Akdeniz Oyunları takımıydı. Terim’in temellerini attığı o takım ülke futboluna bir Dünya üçüncülüğü, bir de Euro 2000 çeyrek finali kazandırdı. Oysa Terim göreve gelmeden hemen önce San Marino’ya tarihinin ilk puanını vermiş ve dibe vurmuş vaziyetteydik.
Modern zamanlarımızın ikinci altın neslinin doğumu arifesinde de bir dibe vurma var: 2003’te Letonya, 2005’te de İsviçre faciasının ardından bir çöküş yaşıyoruz. Sonra bizi 2008’de yarı finalist yapan takım çıkıyor ortaya.
Aradan 10 yıl geçti, Türk futbolu halen üçüncü altın jenerasyonunu arıyor. Bu süreçte 5 turnuvanın 4’ünü kaçırdık; gitmeyeni dövdükleri 2016’da da son 16’ya kalamadık. Yani 10 yıldır kıtanın son 16’sının dışındayız. Hatta Uluslar Ligi gruplarını belirleyen ülke puanlarına göre tam olarak 24’üncüydük.
Bu 24’üncülük bize kıl payı B Ligi’ni getirdi malum. Macarlar’dan 0,05 puan fazlamız olduğu için buradayız, yoksa C Ligi’nde başlayacaktık turnuvaya zaten. Ve şimdi İsveç müsabakasının sonucuna göre yine C Ligi’ne düşmemiz söz konusu.
Klopp’un deyimiyle “tarihin en saçma turnuvası”nda lig düşmeyi bence çok büyütmemek gerek. Almanlar benzer kaderi yaşamak üzere. İngilizler de risk altında. Hatta lig düşmemizin hayırlı tarafları da olacağı kanaatindeyim: Dibe vurmuşuz. Yepyeni bir takımız. Genciz, uyuma, birbirimizi tanımaya ihtiyacımız var. Bu süreci baltalayacak bir numaralı unsur, sürekli maç kaybetmek olur. Bu süreci hızlandıracak katalizörse maç kazanmak. Başarı... Özgüven...
C Ligi’nde namağlup devam eden Finlandiya veya Sırbistan’ın modu inanın çok daha iyi şu an bizden. Üstelik de turnuvaya gitme şansları daha yüksek. Bu yeniden yapılanma ve “adam gibi adamlar çetesi”nden kurtulma sürecimizde biz de Dünya Kupası çeyrek finalistleri yerine biraz da Litvanyalarla, Slovenyalarla, Karadağlarla oynarsak daha iyi olabilir sanki.
VAR UYARISIYLA 8 KIRMIZI KART
Son yıllarda sanırım en sık yazdığım konulardan biri, Süper Lig’in sertliğiyle orantılı olmayan düşük kart sayısı idi. Futbolcular son derece kötü niyetli, gaddar. Şu anda kaptanlık bandı takan birkaç meşhur stoper var; hakemin görüş alanı dışında kalan noktalarda olağanüstü çirkin davranışlar sergiliyorlar, hakem yüzünü döndüğünde de rakiplerini şikayet ediyorlar! Onların yıllanmış çirkinliklerini gören gençlerin de davranışları çok farklı değil.
Süper Lig’de VAR uygulamasının en büyük faydasının bu alanda olmasına da hiç şaşırmadım: İlk 8 haftada tam 8 kırmızı kart VAR uyarısıyla gelmiş. Bu sayı, 4 büyük ligin toplamına eşit. Meslektaşımız Murat F. Tanırlı’nın Spor Arena Plus için hazırladığı dosyaya göre ilk 2 ayda İtalya ve İspanya’da yalnızca birer, Almanya’da da sadece 2 futbolcu VAR uyarısıyla atılmışlar.
VAR’ın, hakemin görüş alanı dışında kalan alana hakim olması, özellikle bizim gibi kavga-dövüş ligleri için büyük nimet.
Burak Yılmaz’ın şahitliği(!)
Süper Lig’de ilk 8 haftada VAR uyarısıyla 22 farklı maçta 29 karar değişikliği söz konusu. Bu tablo incelendiğinde aleyhlerinde en fazla karar değişikliği olan takım Bursaspor görünüyor (5). Lehlerinde en fazla karar değişen iki ekipse Kasımpaşa ve Ankaragücü (3’er). Süper Lig’de en fazla VAR mesaisi yapan futbolcuysa Burak Yılmaz: Göztepe maçında ofsayt iptali ve gol... Yine Göztepe maçında elle oynama ve gol iptali... Kasımpaşa maçında penaltı iptali... Ve Akhisar maçında elle oynamanın tespiti ve penaltı...
Haftanın üzüntüsü
Antalyaspor’un 19 yaşındaki orta saha oyuncusu Doğukan Sinik, ligin ilk 2 ayının en iyi çıkış yapanlarından. Ancak genç futbolcu kardeşimi biraz araştırdığımda liseyi dışarıdan bitirmeye çalıştığı bilgisiyle karşılaştım. Umarım bitirmişsindir ve hatta üniversite de okursun Doğukan.
Haftanın rakamı
Süper Lig’in ilk 8 haftasındaki VAR değişikliklerinden en az etkilenen 2 kulüp, Sivasspor ve Konyaspor olmuş. Konyaspor maçlarında sadece 1 karar değişikliği yaşanmış, o da lehlerine. Sivasspor maçlarında da tek bir aleyhte VAR değişikliği söz konusu.
Paylaş