Paylaş
Sanırım bu tuhaf zıtlığın sebebi, Topraktepe’nin oyun stratejisiyle ilgiliydi. Beşiktaş geriden pasla, örerek çıkamıyor. Birkaç yalancı pas yapıyor, sonra kalecisine dönüyor, Mert Günok uzun vuruyor, Fenerbahçe savunmasında (genelde Samet) uzun karşılıyor. Beşiktaşlılar havada belki kazanamıyorlar ama topun düştüğü yerde kalabalık olup defalarca avantajlı çıktılar o kaostan. Dün ilk bir saatin özeti de bu gibiydi zaten. Orta sahadakileri devre dışı bırakan bir yüksek top oyunu.
Fenerbahçe’ninse ilk bir saatte etkili akınlarının merkezinde genelde Maximin vardı. Fenerbahçe şiddetli bir üçüncü bölge presi yapmıyor, ikinci top kaosunun sonucunda meşin yuvarlak misafir ekipte kalırsa genelde Maximin üzerinden oyun oynanıyor. Onun soloları ve Dzeko’nun vuruşlarıyla Fenerbahçeliler belki pozisyonlar buldular ama bir atak sürekliliği sağlayamadılar net olarak.
Maçın kırılma noktası ise iki hocanın da kulübelerine başvurduğu 65-70 aralığı oldu. Mourinho ilk bir saatte sahada kadro kalitesinin karşılığını veren bir oyun olmamasına, zirve yarışında kalmak için kazanması gerekmesine rağmen sanki lig dördüncülüğünü hedefleyen Tottenham’daymış ya da Roma’daymışçısına sıradan değişiklikler yaptı. Tempoyu yükseltemedi. Golü yiyene kadar da vitesi artıracak ofansif hamle yapmadı. İlk dördü hedefleyen Roma’da, Tottenham’da ya da Manchester United’da derbi beraberliği işinize yarayabilir, ancak Süper Lig’in dinamikleri farklı. Ve Mourinho hâlâ bence Roma’yı yönetiyor gibi davranıyor.
Serdar Topraktepe ise kulübesi Mourinho kadar zengin olmamasına rağmen doğru değişikliklerle dokunmayı başardı maça. 70’le 80 arası Oxlade’i sol açığa, Rafa’yı merkeze aldı, bir miktar önde baskı yaptı ve golü de o bölümde buldular zaten. Kadro kalitesi nispetinde Serdar Topraktepe’nin bu derbide doğru hamleler yaptığını söyleyebiliriz rahatlıkla.
Paylaş