Paylaş
Malumunuz, Fenerbahçe’de bu sezonun öyküsü üç ayrı perdede sahnelendi:
Birinci perde, Fenerbahçe’nin yetenekli kadrosunun Pereira’nın kafasındaki belli şablonlara uyma çabasıyla geçti. Vitor Pereira kötü bir teknik direktör değil, ona uygun bir takıma kafasındaki stratejiyi adapte ederek pekalâ başarılı olabilir. Ancak Fenerbahçe’nin çok yönlü ve yetenekli kadrosu, Pereira’nın fırsat futboluna uygun değildi.
‘RESET’ TUŞUNA BASTI
Sarı lacivertlilere Kim Min-Jae’yi, Miguel Crespo’yu, Miha Jajc’ı kazandırdı. Ancak kimliğini kaybettirdi Pereira.
Ocak ortasında sezonun ikinci perdesi başladı Fenerbahçe için. İsmail Kartal, takımın kafa ayarlarını değiştirmek zorundaydı. Deyim yerindeyse herkesin “reset” tuşuna basma mecburiyeti vardı.
Zihinleri sıfırlayıp, Pereira’nın fırsat oyunundan arındırma süreciydi bu. Sancılı bir 30 gündü. Üç hedefin ikisinden vazgeçildi. Takım dibe vurdu. Ama gerekliydi belli ki bu dibe vurma.
Şubat sonunda başlayıp bugüne kadar uzanan üçüncü perdeyse bambaşka bir hikaye. Fenerbahçe’nin özgürlük hikayesi. Yetenekli Fenerbahçeliler’in bileklerindeki zincirlerden kurtulup oyunlarına odaklanma hikayesi.
KALİTESİNİ GÖSTERDİ
Bileklerindeki zincirlerden kurtulan Fenerbahçe kadrosunun neler yapabileceğini gösterdi bu 45 gün. Aslında bu yetenekli kadro yapabileceklerinin demosunu geçen sezonun son 10 haftasında Emre Belözoğlu ile de göstermişti. Ama Ali Koç yönetimi, son derece manasız bir şekilde şampiyonluğu 2 puan farkla kaçıran takıma neşter vurdu.
6 AY KAYBETTİ
Tüm kazanımları hiçe saydı ve sıfırdan kurmaya kalktılar her şeyi. Bu da altı aylık bir kayba neden oldu zaten.
Fenerbahçe dün olağanüstü bir futbol oynamadı. Ama özellikle sağ çizgide buluşan yetenekli ayaklar İrfan Can ve Mert’le Serdar dursun bağlantısının kurulması, müsabakanın kazanılmasına yetti.
KARAOĞLAN FAZLA DÜDÜK ÇALDI
Müsabaka yazılarında genelde prensip olarak tartışmalı pozisyonlara değinmiyorum. Hakem değil hakemlik üzerine söyleyeceğim bir şey varsa giriyorum bu konuya. Bu maçta da Atilla Karaoğlan’la ilgili yapacağım en büyük eleştiri şu:
Çok kolay düdük çaldı. İkili mücadelelerde hiç risk almadı, düdüğü neredeyse elinden bırakmadı, çok kesti oyunu. Bu hakemin standardı bu maalesef.
GALATASARAY ADINA İKİ ENTERESAN İSTATİSTİK
Dün ilk devrenin sonunda rakip yarı sahada pas istatistiği 109’a 59’du. Üçüncü bölgede pas istatistiğinde fark daha dikkat çekiciydi: 62’ye 28... Ayrıca Galatasaray’ın ilk yarıda rakip ceza alanında topla buluşma sayısı 4’tü ve Kerem Aktürkoğlu dışında kimse yoktu oraya girebilen. Galatasaray’ın santrforu Gomis ilk devrede sadece 5 kez topla buluştu ve hiçbiri ceza alanının içinde değildi.
25’TE FRAGMAN 26’DA FiLM SAHNELENDi
Dünkü maçın özellikle ilk yarısında Galatasaray’ın stratejisi, Nou Camp’ta yaptıklarına benzerdi. Geride organize ve kalabalık durdular. Topla çıkıyormuş gibi göründüler ama birkaç hazırlık pasının ardından genelde Muslera’dan Babel ya da Gomis’e uzun top geldi. İndirebildikleri toplarla da zaman zaman yarım tehlike yarattı misafir ekip.
TORRENT ŞAŞIRTTI
Ancak rakip analizi konusunda usta olduğunu bildiğimiz Torrent’in Fenerbahçe’nin sağ kanat organizasyonlarına karşı özel hazırlık yapmaması da şaşırtıcıydı. Zira Fenerbahçe son bir aydır defalarca sahneledi bu hücum tipini: Oyunu sağa yığıyorlar. Sağ bek Osayi geliyor, sağ iç Crespo geliyor, İrfan ve Mert geliyorlar. Orada şok kalabalıkla bir asimetri yaratıyorlar. Dün maçın 25’inci dakikasında Mert araya oynadı. Osayi yerden çevirdi, Zajc vuramadı. Sadece bir dakika sonra yine aynı hücum sahnelendi. Yine Mert, yine Osayi’ye oynadı. Yine vuran Zajc oldu. Ve gol geldi bu kez... Dün bu dörtlü, bu planı defalarca sahneledi. Hem birinci, hem ikinci gol sağdan organizasyonlarla geldi. Galatasaray savunması yanıt veremedi bu silaha.
Dünkü maçtan akılda kalan birkaç detay daha vardı aslında:
TÜM HÜCUMLARDA BERKAN
1-) Galatasaray’ın en çok eleştirilen isimlerinden Berkan, neredeyse tüm hücumların başrolündeydi. Soldan girip yerden çevirdiği toplarla üç fırsat yarattı Galatasaray.
2) Torrent eğer oyun kurarken topu geveleyip sonra uzun vurma stratejisiyle oynayacaksa, bu uzun topları daha iyi atan Pena ile başlayabilirdi bu maça bence.
MERT iYi FUTBOLCU AMA...
3) Mert çok iyi futbolcu. Bir stadyuma gelmeye, izlemeye değer sporculardan. Ancak bu özel yeteneğine aykırı düşecek şekilde çok fazla konuşuyor. Enerjisini hakemle didişmeye harcıyor. Mert’in de, İrfan’ın da haziranda oynayacağımız Uluslar Ligi maçlarında milli kadroda olacakları kesin gibi.
Hatta milli takımın EURO 2024 yolculuğunda da anahtar oyuncular olabilirler. Ancak bence en iyi yaptıkları işe, futbola odaklanmalılar sadece. Konuşmaya değil.
Paylaş