Paylaş
Dün Amsterdam’da oynanan maçın teknik analizini yapmak zor. Şampiyonlar Ligi’nde 13 eksikli herhangi bir takımın Amsterdam’a gelip Ajax’la baş etmesi zaten kolay iş değil. Hele Beşiktaş gibi Devler Ligi’nin mütevazı takımlarından birinin bu kadar eksiği tolere etmesi imkânsızdı. Siyah beyazlılar ellerinden gelen mücadeleyi gösterdiler, savaştılar, ancak kalite farkı çok büyüktü doğal olarak.
Dünkü maçı izlerken başka bir detay takıldı aklıma: 2019’un sonunda UEFA ülkeler sıralamasında Türkiye 10’uncu, Hollanda 11’inci basamaktaydı. Ancak bugün Hollanda’nın 7’nci olduğu sıralamada biz 18’inci basamağa gerilemiş durumdayız.
MARTTA 4-2 YENMiŞTiK
İki ülkenin ulusal takımları da Dünya Kupası elemelerinde martta oynadığında biz 4-2 kazanmıştık. Eylül’deyse 6-1 yenildik. Bu arada son iki ay içinde PSV Eindhoven Galatasaray’ı iki kez mağlup ederken, Ajax da dün Beşiktaş’ı geçti. Tamam Hollanda’nın futbol kültürüyle bizi kıyaslamak elbette imkânsız. Kıtanın devlerinden biriler ve Dünya Kupaları/Avrupa şampiyonaları dahil her platformda favori olabilirler. Ancak çok kısa süre önce Türk futbolu hem kulüpler, hem ulusal takım seviyesinde Hollanda’ya bu kadar yakın gözükürken şimdi nasıl bu kadar mesafe oluştu?
Büyük plana değil küçük plana bakmak istiyorum burada. İki ülke futbolu arasındaki mantalite, altyapı, sistem, organizasyon gibi temel farkların elbette bilincindeyim. Ancak orta-uzun vadede değil, kısa vadede neleri daha iyi yapabilirdik onu düşündüm sadece. İki basit konuyu daha iyi ele alabilirdik bence:
DEĞİŞİKLİK YAPMALIYIZ
1- Süper Lig’in 20 takımlı olması temsilcilerimizdeki sağlık problemlerini artırdı sanki. Geçen hafta içini dinlenerek geçirebilecekken maç oynadılar ve sakatlık sayısı patladı. Bu ligin acilen 18 takıma dönmesi lazım. Hatta mümkünse 16’ya.
2- Süper Lig takvimimizi de Temmuz sonu-Nisan sonu olarak değiştirmemiz gerek. Artık biz bir ön elemeler ülkesiyiz ve takvimimizi de ona göre yeniden dizayn etmemiz lazım.
LİZBON’DA 27 FAUL
Ajax kendi kategorisinde mükemmele yakın bir takım. Çok yetenekli bir oyuncu grubu var ve topa sahip olduklarında onlara çare üretmek hiç kolay değil. Ancak Lizbon’da kaybettikleri toplar sonrası sürekli küçük fauller yaparak oyunu kesmişlerdi. Maçı 27 faulle bitirmişlerdi. Dün Bastien müsamaha gösterdi bu küçük faullere.
BEŞiKTAŞ’IN PRAGMATiK OYNAMASI ZOR
Ajax Hollanda Ligi’nde, Beşiktaş da Türkiye Ligi’nde benzer bir top oynuyorlar. Hemen her rakibe karşı topa sahip oluyorlar, stoperleri dahil tüm oyuncularıyla rakip yarı alana yerleşiyor ve her dakikayı domine etmeyi deniyorlar. Eredivisie’de ortalama yüzde 67 topa sahip olan Ajax, Beşiktaş’a da karşı Hollanda Ligi’nde ne oynuyorsa yine aynı planı uyguladı. Ancak Beşiktaş’ın Süper Lig’deki planını Amsterdam’a taşıması imkansızdı. Zira sahaya as 11’le değil, yedek ağırlıklı bir 11’le çıkmak zorunda kaldılar. Ve rakiplerini kendi yarı sahalarında karşılamayı, kontra atak oynamayı denediler. Pragmatik bir oyundu yani amaçlanan. Beşiktaş’ın da böyle bir oyun ezberi yok. Uygulamaları çok zordu doğal olarak.
SON iKi SPORTiNG MAÇI
Önceki gün düzenlenen basın toplantısında Sergen Yalçın, sakatlıkları bulunan 11 oyuncudan Mehmet Topal dışındaki 10’unun milli maç arası sonrası iyi olabileceğini belirtmişti. Beşiktaş’ın ekim ortası ve kasım başında peş peşe iki Sporting Lizbon maçı var. Hedef tam kadroyla o maçlar olmalı artık.
KUSURSUZ DEĞiLLER
Tabii Ki Ajax da kusursuz değil. erik Ten Hag’ın takımının da handikapları var. Dünyada hiçbir takım mükemmel değil. Mesela Hollandalılar’ın tamamlayamadıkları hücumlarda Beşiktaş’ın geçiş oyunuyla tehdit oluşturabileceğini umut ettik ama çok fazla gerçekleşmedi bu plan. Zira temsilcimiz kazandığı topları çabuk geri kaybetti. Özellikle Kenan Karaman’a oynanan uzun metrajlı topları indiremedi milli futbolcu. 38 yaşındaki kaleci remko pasveer’i de uzaktan şutlarla zorlayabiliriz diye umut etmiştim ama ona da çok imkan bulamadı Beşiktaşlılar doğrusu.
2003’LÜ iKi STOPER
Beşiktaş maçı 2001’li bir kaleci, 2003’lü iki stoper ve 2001’li bir orta saha oyuncusuyla bitirdi dün. Umarız bu futbolcular harika birer kariyer yaparlar ve Amsterdam’daki bu zor akşamı hep gülümseyerek hatırlarlar. Dün gecenin sanırım en olumlu notu bu.
Paylaş