Paylaş
FIFA yılın futbolcusu ödülü, bu akşam Londra’da sahibini bulacak. Kürsüye çıkacak 3 oyuncu, Cristiano Ronaldo, Modric ve Salah...
Bu ödül günlerini oldum olası benimseyemedim, zira neredeyse hiçbir zaman benim hak ettiğini düşündüğüm oyuncu kazanamıyor. Bu konuda sanırım biraz Wenger kafasındayım: “Bütün maçların sonucunu takımların aldığı, bütün kupaları takımların kazandığı bir oyunda bireyleri Hollywoodvari törenlerle ödüllendirmek, bencilliği tetikliyor.”
Üstelik son çeyrek yüzyıldaki ödüllendirme biçimi de türlü türlü adaletsizlikler taşıyor: France Football kökenli Balon D’or, 1991’e kadar sadece Avrupa’da oynayan Avrupalılar’a veriliyordu, 2007’de tüm dünyayı kapsayan hâle geldiler ancak. Şu anda FIFA ödülünün altkümesi hâline gelen prestijli FIFPro heykelciğini kazananıysa 40 bin profesyonel sporcu belirliyordu. Ancak sadece 42 ülke sporcularının oy hakkı vardı orada da...
Hâlen alanının en prestijlisi olan “FIFA Futbol Ödülleri”nin sorunuysa hep aynı: Yetenek ve performans kıstasının birbirine karıştırılması.
2003’te FIFA yılın futbolcusu ödülünü Zinedine Zidane alınca, Milanlı Gattuso haklı bir isyanda bulunmuştu mesela: “Bu ödüller yeteneğe göre veriliyorsa Zidane’ı kutluyorum. Ama kriter buysa, Maradona’nın evinde bu ödülden 15 tane filan olmalı! Eğer kriter performanssa, bu yılın en iyisi Devler Ligi şampiyonu bir Milanlı (mesela Gattuso) olmalıydı.”
Bu akşam kürsüye Devler Ligi şampiyonu ve Dünya Kupası finalisti Luka Modric çıkarsa, kısmen inanacağım ödülün adaletine. Ama diğer 2 aday, bence finale bile kalamamalılardı. Şampiyonlar Ligi ve Dünya Kupası galibi Varane’la, Avrupa Ligi ve Dünya şampiyonu Griezmann tamamlamalılardı kürsüyü bence.
Futbol, bir takım oyunu. Ve bireysel ödüller de istatistik veya yetenek odaklı değil, başarı odaklı olmalı bence.
MANCHESTER CITY’NİN GELİRİ F.BAHÇE’NİN ALTINDAYMIŞ!
GEÇTİĞİMİZ gün, Manchester City’nin 2017-18 gelirinin 500 milyon pound bariyerini aştığı haberini okuyordum. Manchester United, 2016’da yıllık 500 milyon gelir bariyerini aşan ilk İngiliz kulübü olmuştu. Şimdi de City, tarihinde ilk kez geçti bu psikolojik sınırı...
Gün itibariyle yeryüzünde senelik 500 milyon poundun üstünde gelir elde eden 5 kulüp var: Barcelona, Bayern Münih, Real Madrid, Manchester United ve Manchester City... Dünyanın en fazla transfer harcaması yapan kulüplerinden biri olan City’nin son 4 yıldır üst üste kâra geçiyor olmasını bir başka yazıda ele alacağım.
Ancak BBC’nin haberinde enteresan bir detay çarptı gözüme: Manchester City el değiştirmeden hemen önce, yani 2008’de yıllık geliri 104 milyon poundmuş. Ve haberde aynen şöyle diyor: “2007-2008 itibariyle City, Avrupa gelirler liginde Fenerbahçe’nin altındaydı.”
Manchester City, söz konusu 10 yılda gelirlerini 500 milyonun üstüne çıkarırken, Fenerbahçe’nin gelirleri neredeyse sonsuza kadar temlikli! Yorumsuz...
YILIN GOLÜ HANGİSİ SEÇİLECEK?
BU akşam Londra’da yılın golünü de seçecek prestijli jüri... Adaylar arasında Quaresma’nın İran’a attığı gol de var. Seçici kurulda bu işlerin ustaları Van Basten, Klose, Trezeguet ve Aimar’ı görüyoruz. 10 süper gol içinde benim kürsü için 3 adayım var: Eğer jüri fantastik bir golden yana rey kullanırsa, McGree’nin inanılmaz topuk golü birinci olacaktır sanırım. Ancak bence bu tarz ödüllerde golün önemi daha güçlü bir kriter olmalı. O yüzden
Ş.Ligi finalinde Bale’in, çeyrek finalinde de Ronaldo’nun röveşataları kürsü için daha güçlü adaylar...
LUIS: YETENEK ÖDÜLLENDİRİLMELİ
ATLETICO Madrid’in Brezilyalı sol beki Filipe Luis, benimle aynı görüşte değil: “Dünya Kupası’nı ya da Şampiyonlar Ligi’ni kimin kazandığı umurumda değil. Yılın futbolcusu ödülü, dünyanın en iyisine verilir. Bence o da Messi.”
SAMMER: BAŞARI ÖDÜLLENDİRİLMELİ
Bayern Münih eski sportif direktörü Sammer’se Filipe Luis gibi düşünmüyor: “Bu ödüle inanmıyorum çünkü 2013’te Ş.Ligi, Avrupa Süper Kupası, Kıtalararası Kupa, Bundesliga ve Almanya Kupası’nı kazanan Ribery’nin Altın Top’u alamaması komikti.”
Paylaş