Paylaş
Rakı masalarında memleketle ilgili derin tartışmaların sonu nasıl hep “eğitim şart” diye bitiyorsa, futbol münazaralarının da saçma sapan klasik bir finali vardır böyle:
“Euro 2004’ü Yunanistan nasıl kazandı abi! Futbol sadece topa sahip olmaktan, iyi oynamaktan ibaret değil.”
Futbolun en sığ, en primitif argümanlarından biridir bu oysaki.
Euro’96’da futbol kazanmış, Almanya şampiyon olmuş. Euro 2000’i belki de tüm zamanların en iyi Fransa Milli Takımı zaferle bitirmiş. Euro 2008 ve 2012’de İspanyollar şahane oyunla tarih yazmışlar. Euro 2020’yi İtalya, 2024’ü İspanya hak ederek birinci tamamlamışlar. Yani son derece yaygın ve yanlış kanının aksine, nadiren pragmatik oyun, çoğunlukla iyi futbol kazanmış turnuvaları. Önceki gece olduğu gibi.
EURO 2024’ün en baskın mesajı buydu sanırım: Pragmatik oyun size bir maç kazandırabilir. Sezon kazandırmaz. Pragmatik oyun nadiren, 20 senede bir de olsa size turnuva da kazandırabilir. Ancak çok enderdir bu. Planlarınızı Otto Rehhagel üzerine yapmak, Fernando Santos hayali kurmak kaybettirir genelde. Nitekim Euro 2024’te top oynamadan şampiyon olabileceğini düşünen Fransa kaybetti. İngiltere kaybetti. İtalya kaybetti. Belçika kaybetti. Futbolu seven, iyi oyundan ve iyi futbolcu seyretmekten keyif alan İspanya kazandı. Luis De La Fuente kazandı. Futbol kazandı.
TURNUVANIN YILDIZI: iSVEÇLi GAZETECi
UEFA teknik çalışma grubu turnuvanın futbolcusu olarak Rodri’yi seçti. Enteresandır, ödülün verilmeye başlandığı 1996 senesinden beri sadece 1 kez bir forvet oyuncusu (Griezmann 2016’da) kazanabildi bu unvanı. Donnarumma, Sammer, Xavi-İniesta, Rodri, Zagorakis ve Zidane diğer kazananlar. Oysa bence bu turnuvada Dani Olmo hak etmişti ödülü. 3 gol ve 2 asistin üzerine finalde 90’da çizgiden çıkardığı topla epik de bir kare eklemişti hikayesine. Rodri’ye, çabasına, koşusuna, katkısına büyük saygı duymakla birlikte burun farkla Olmo’ya benim oyum. Benim gözümde turnuvanın esas kahramanıysa yarı final öncesi basın toplantısında Deschamps’a maçlarının sıkıcı geçtiğini söyleyen İsveçli gazeteci. Deschamps da ona “Öyleyse başka maçları seyret” demişti kibirle. İsveçli gazeteci de öyle yaptı zaten. Berlin’deki finalde İspanya-İngiltere’yi seyretti.
TURNUVANIN TEKNiK ADAMI
iNGiLiZ MEDYASI
Final günü Berlin’e 12 bin İspanyol’a karşılık 50 bin İngiliz’in geldiğini yazıyordu ajanslar. 50 bin İngiliz iyi ki Berlin’e geldiler ve İspanya’yı seyrettiler, zira böylece uzun zaman sonra iyi futbol izleyebilmiş oldular bir milli takım maçında! Tutucu Gareth Southgate, turnuvaya kendi kararlarıyla başlayıp bir süre sonra kontrolü tamamen İngiliz medyasına ve tribünlerine bırakmasına rağmen takımının kaderini değiştiremedi. Rio Ferdinand, Saka’nın bek oynaması gerektiğini söyledi. Southgate uyguladı. Shearer, üçlü savunma önerdi. Southgate yaptı. Tribünler Palmer’ı istedi, Palmer’ı soktu. Toney’i istedi, Toney’i soktu. Finalde Watkins tezahüratını duydu, 60’ta çıkardı hemen Kane’i. Ama yetmedi. Turnuvanın en iyi teknik yönetimi İngiliz medyası (ve tribünleri) dahi Southgate’in sıkıcı futboluna çare bulamadı.
TURNUVANIN KIRILMA ANI:
5 TEMMUZ 18:08
Temmuz akşamı Stuttgart’taki İspanya-Almanya çeyrek finalinin hemen başında, Toni Kroos liderliğindeki Almanlar’ın sistematik faulleri sonucu Pedri sakatlandı. Maçın daha 5’inci dakikasıydı Pedri acı içinde yerde kaldığında. Luis De La Fuente’nin rakibi ev sahibi Almanya’ydı. Turnuvanın o sırada en büyük iki favorisiydi bu iki takım. Bir deplasman maçında pekalâ Pedri’nin yerine Mikel Merino ya da Martin Zubimendi’yi sokabilir, garanti bir kart oynayabilirdi. Ama o, en ofansif opsiyonunu, Dani Olmo’yu soktu oyuna. Sonrasını zaten tarih kitaplarından okuyacağız senelerce:
Dani Olmo Almanya’yı 1 gol-1 asistle, Fransa’yı 1 golle, İngiltere’yi de son anda çizgiden çıkardığı topla yıktı. Turnuvanın bence bir numaralı yıldızı oldu. Tabii ki 5 Temmuz akşamı yerel saatle 18:08’de onu cesaretle oyuna sokan hocasıyla beraber.
iKi ALTIN JENERASYONUN KATiLi: ROBERTO MARTiNEZ
Belçikanın Hazard’lı, De Bruyne’li, Courtois’lı, Kompany’li, Lukaku’lu, Witsel’li, Mertens’li, Verthongen-Vermaelen’li inanılmaz jenerasyonunun kayda değer bir iş yapamadan tarihe karışması garabetini Houston’da bilim adamları hâlâ detaylı bir şekilde analiz ediyorlar(dı). Ta ki Roberto Martinez’in Euro 2024’te Portekiz’i nasıl idare ettiğini görene kadar.
Tüm Portekiz kamuoyu, Portekiz medyası, tüm gerçek futbol severler, basketbol severler, rugby severler 39 yaşındaki Cristiano Ronaldo’nun tüm maçlarda 90 (hatta 120 dakika) oynamasının yanlış olduğunu gördü.
Martinez göremedi. Ronaldo’yu bir maç kulübede oturtursa sonunun Fernando Santos gibi olacağı, görevini yitireceği korkusuyla her dakika oynattı Cristiano Ronaldo’yu.
Hatta turnuva bitti, Ronaldo’nun hâlâ Martinez’in evinin arka bahçesinde çocuklarına karşı ilk 11 oynadığını görenler var.
Roberto Martinez futbol tarihine iki altın jenerasyonun katili olarak geçecek belli ki.
Paylaş